Yazılar

Yargıyı mı etkilemek istediler?

Haksız kazançla zenginleşenlerin ne kadar vahim suç işlemiş olurlarsa olsunlar soruşturulmaktan, kovuşturulmaktan ve yargılanmaktan kurtulabileceğine güçlü bir şekilde inanan birileri var demek ki... Yoksa neden oldukça maliyetli olabilecek bu algı operasyonu yapıldı? Ve bu operasyon kimleri, hangi kurumu etkilemek için planlandı?

Geçen hafta sonu, bir dizi yayın organı ve ‘köşe yazarı’, Capital Bank'ın hisselerini aile üyelerine devretmek zorunda kalan, aleyhinde birçok Mahkeme kararı bulunan Tekin Arhun'a yönelik Polis soruşturmasının usulüne uygun yapılmadığını ileri sürdü.  

Bu isimleri, çalıştıkları yayın organlarından herhangi bir başka gazeteciyi, hatta Mahkemeler'den haber yapan muhabirleri de söz konusu evrakta sahteleme davası duruşmalarında görmedim. Her biri neredeyse aynı iddiaları dile getirmiş bu yazarların ve yapılan haberlerin, Mikro-Makro’da yayınlanmış belgeleri bile incelemeksizin yayınları yaptıklarını rahtalıkla iddia edebilirim. 

Son duruşmalar dahil dava sürecini takip etmemiş bu ‘gazeteci’ler ve çalıştıkları yayın organları, bu ‘bilgi’lere nasıl sahip oldu o zaman? Söz konusu davayı takip eden hepi topu 2 yayın organı var. Onlardan bilgi almadıklarına ve davaları da takip etmediklerine göre kim servis etti bu çarpıtılmış iddiaları? Tekin Arhun mu? Arhun’un savunma avukatları mı? 

Davada taraflar ne ileri sürüyorsa, Başsavcılığın da savunma avukatlarının da her söylediğini kelimesi kelimesine yayınlıyorum. Neden bu yayınları yapanlardan biri bile beni aramadı?

Bahse konu gazeteciler ve gazeteler, gayri yasal tefecilik, hile ve kasa fişinde oynama yaptığı Mahkemeler tarafından belirlenmiş Tekin Arhun hakkında hangi motivasyonla bu haberleri ve yorumları yaptı? Gazeteciler bir olayı değerlendirirken söz konusu kişinin aleyhine alınmış önceki Mahkeme kararlarını dikkate almaz mı? 

Mahkeme kararları ile sahtekâr, hilekâr ve yasa dışı tefeci olduğu ispatlı, kötü bir karakter hakkında hiçbir dava sürecini takip etmeksizin, takip edenlerin yazdıklarını ve yayınladıkları belgeleri okumaksızın, kendilerine aktarıldığı gibi yanlı yorum yapma gafletinde bulunanların seviyesi ve mesleki itibarları ortadadır.

Evrakta sahteleme davasında Arhun’un avukatları, neredeyse duruşmaların başından beri Polis’te dosyaya bakan tahkikat memurunun neden değiştiğini ve iş cetveline ne yazdığını ısrarla sorguluyor. Ve ilk tahkikat memurunun başka bir görüşe sahip olmuş olabileceğini, bu nedenle yerine başka memurun atandığını ve tahkikatın devam ettirildiğini ileri sürüyorlar.

Ancak Polis bu iddialar karşısında gayet tutarlı. Dosyayı alan ilk tahkikat memuru, Umut Kulle, Tekin Arhun’a ve Bora Turgut Muslu’ya davayı okuyan, iki ismi de teminata çıkaran memur. Tahkikatı Umut Kulle’den alıp devam eden Ömer Taşbel de ilk tahkikata katılmış, bazı ifadeleri kendisi almış bir çavuş…

Resmi evrakta sahteleme yapıldığına ilişkin ilk bulgulardan sonra dosyanın büyüyebileceği düşünülerek, dosyanın daha tecrübeli birine, bir çavuşa verilmesinin Polis içinde sıklıkla uygulanan bir görev değişimi olduğunu bilmeyen mi var? Farz edelim ki bir çocuk kayıp... Tahkikat başladıktan sonra çocuğun öldüğü anlaşılırsa çocuğun dosyasının daha tecrübeli bir polise verilmesi ne kadar doğalsa, Arhun dosyasındaki bulguların çok ciddi olmasının anlaşılması nedeniyle dosyanın, başından beri tahkikatın bir parçası olan bir çavuşa verilmesi de o kadar makul bir durum. Üstelik ilk tahkikat memurunun kendisi dosyada zaten suç unsuru bulmuş ve iki sanığa da dava okumuş…

İlk tahkikatı yapan Umut Kulle’nin, 27.03.2014’de verdiği şahadete ilişkin belgeleri 2 sene önce yayımlamıştık. Polis memuru Kulle’nin, “Huzurumda bulunan emarenin ve orijinalinin farklı olduğunu tespit ettik. Gözle görülür bir farklılık vardı yazılarda ve bunları tetkik için Polis Genel Müdürlüğü Sahtecilik Şubesi’ne gönderdik” dediğini, ifadeleri toplandıktan sonra Arhun’a ve Muslu’ya dava okuduğunu Mahkeme’ye şahadet olarak verdiğini bildirmiştik.


Kısacası, yapılan Polis soruşturmasında ilk polis memuru Umut Kulle'nin de, yerine gelen polis memuru çavuş Ömer Taşbel'in de tutarlı bir şekilde, birbirlerinden farklı bir görüşe sahip olmaksızın hareket ettikleri açıktır. Biri davayı okumuş, diğeri dosyayı Başsavcılığa göndermiş… Ama algı operasyonuna bakarsanız, güya Polis'te ilk tahkikat memuru değiştirilerek Tekin Arhun’a kumpas kurulmuş…

Savunmanın bir diğer iddiası ise, bugünkü duruşmada ileri sürüldüğü gibi, davanın 2014’de okunmuş olması ve üzerinden kaç sene geçtikten sona açıldığı mealinde…

Başsavcılık’tan emekli olmadan önce, savcı Ergül Kızılokgil'in görevdeyken dosyayı, içinde eksik var diyerek sürekli Polis’e geri gönderdiği birçok kez öne sürülmüştü. Arhun’a dava açılmaması için, soruşturmada eksik var savıyla dosyanın geri gönderildiği şeklindeki iddiayı bir an için doğru kabul edelim, bu durumda kendisine yıllarca dava açılmasını engelleme girişiminde bulunanın bizzat Tekin Arhun olduğunu düşünmemiz gerekmeyecek mi? Zira bundan tek fayda sağlayacak olan Arhun'un kendisidir...

Tekin Arhun’un kendisine dava açılmasını yıllarca önlediğini varsayarsak, 2021’de dava açıldıktan sonra, tam Ağır Ceza'da dava görülecekken avukatlarının Polis soruşturmasının üzerinden yıllar geçti demesi garip olmuyor mu? Hem madem bir kumpas var, o kumpas neden Polis tarafından kurulmuş oluyor da Başsavcılık hakkında tek kelime edilmiyor? Polis de Başsavcılık da davada aynı tarafta... Böyle bakılınca asıl kumpasın Tekin Arhun ve yoz memurlar eliyle kurulduğunu, yıllar içersinde bir türlü yargılanamayan Arhun'un toplumda başka mağdurlar yaratmasına göz yumulduğunu iddia edebilir miyiz?

Bakanlıktan raporu alanın Tekin Arhun olduğu ve geri getirilen raporda Polis açısından 'gözle görülür bir farklılık olduğu' şahadetlerde kayıtlı iken, savunma Arhun'a ait olduğu tespit edilen parmak izlerinin rapora neden 22 gün sonra konduğunu, tahkikat memurunun neden değiştiğini soruyor ve raporu alan Arhun değilmiş gibi rakiplerinin raporu sahtelemiş olabileceğini savunuyor...

Duruşmada bugün hitap yapan Arhun'un avukatı, aradan çok süre geçtiğini, savunmanın tanıklarından birinin, Arhun’un babasının 2019’da; diğerinin, Turizm Dairesi eski planlama müdürü Hakan Ataöv'ün ise 2020’de vefat ettiğini ifade etti... Raporu hazırlayan EBİ eski genel koordinatörü Türkiye’den davaya geldi, dava konusu raporun orijinalini hazırladığını, sahtelenen rapordaki ifadelerin kendisine ait olmadığını şahadetinde söyledi fakat savunmaya göre, raporun hazırlandığı bilgisayar ortada yokmuş, o nedenle yargı süreci durdurulmalıymış iyi mi...

Bireylere, ailelere ve şirketlere kumpas kurduğuna ilişkin aleyhine kararlar verilmiş, tescilli bir kumpas uzmanına bu şartlar altında Polis’in, ODTÜ gibi prestijli bir üniversiteye bağlı bir kurumun, EBİ'nin, kumpas kurduğuna inanmak için ya epeyi cahil olmak ya da başka motivasyonlarınızın olması gerekir. 

Hem birileri neden bu kadar korkuyor yargılanmaktan? Hapse girmekten korkuyorsan, kodese girecek işler yapmazsın değil mi? Borçları sahte evraklarlarla, hileyle şişireceksin, borçlandırdıklarının hayatını mahvedeceksin, yalanla dolanla mallarına, mülklerine, yolunu bulsan tanrı bilir başka nelerine çökeceksin ve seni kimse yargılamayacak mı sanıyorsun? Hile yaparken korkmuyorsun da yargılanmaktan mı çekiniyorsun demezler mi?

Ortada bir kumpas vardıysa, Polis'te ilk memur da, ikincisi de raporun neden sahtelediğini iddia etmiştir ve niçin Başsavcılık da aynı görüştedir? Polis’ten ve Başsavcılık’tan ümidi olmayanlar Mahkemeleri etkilemek için mi bu algı operasyonunu yaptırdı? Mahkemeleri etkileyebileceklerine ihtimal verenler mi var? Şayet etkilenmesi istenen Mahkemeler değilse, Tekin Arhun gibi birine kumpas kurulduğu yalanına inanan halktan biri de çıkmayacağına göre, bu operasyonun hedefi kimdir, hangi kurumdur gerçekten? Olay bu kadar açıkken, bu operasyon neden durdurulabilecekken durdurulmadı peki?

Haksız kazançla zenginleşenlerin ne kadar vahim suç işlemiş olurlarsa olsunlar soruşturulmaktan, kovuşturulmaktan ve yargılanmaktan kurtulabileceğine güçlü bir şekilde inanan birileri var demek ki...  Yoksa neden oldukça maliyetli olabilecek bu algı operasyonu yapıldı? Ve bu operasyon kimleri, hangi kurumu etkilemek için planlandı?

Yıllardır yoz bazı memurların görevlerini kötüye kullanmasının bedelini, Tekin Arhun mağdurları ödüyor. Bir tefecinin bunca işlediği suça ve oluşan tepkiye rağmen Ağır Ceza'da yargılanması senelere yayılıyorsa ve bu zat siyasetçiler, kalemşörler ve yoz memurlar tarafından her şartta korunuyorsa bu ülkeyi nasıl düzelteceğiz?

Yoz düzenden, mağdurların beline arsızca basarak beslenenlerin ve öz saygılarını yitirmişlerin bu ülkeye verebilecekleri hiçbir şey yok. Toplumda doğru ve adaletli olanı yeşerteceklerin önünü ne yapsalar kesemezler. Temizliği, evrensel değerlerin uygulanmasını hedefleyen bu yol açılmış, yürünmeye başlanmıştır.

KKTC'de bir avuç oligarkın her gün daha fazla haksızca ve ahlaksızca zenginleşmesine izin mi vereceğiz? Koskoca bir hayır olur, naçizane benim cevabım. Aksine ne yaparlarsa yapsınlar, bu çirkef düzenin koruyucularını, geçmişte ya da bugün kendilerine dokunulamaz sananları her platformda korkmadan deşifre edeceğiz, peşlerine düşeceğiz.

İşinize geliyor KKTC'nin tanınmamışlığı üzerinden idrarınızın içinde yüzmek, biliyorum. Kendisine saygısı kalmayınca insanın... Okyanus karşısında esamenizin okunmayacağını diğerleri nasıl öğrendiyse, sizler de öğreneceksiniz. 

Bilgi notu: Mikro-Makro Medya Ltd’nin sahiplerinin ve çalışanlarının ve bağlı şirketlerinin ve ortaklarının Tekin Arhun’la ve şirketleriyle hiçbir ticari ilişkisi olmayıp, herhangi bir borç alacak ilişkisi içinde değillerdir. 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın