2025 yılının ilk günlerinde ülkemizin değerli iş insanlarından Osman Başman'la görüştük ve KKTC'de pahalılığın nasıl aşılacağı konusunda değerlendirmelerini aldık.
Başman Group of Companies yöneticilerinden Osman Başman, KKTC piyasasının güney Kıbrıs'a göre nasıl pahalı hale geldiğini, tüm gerçeklere tek tek değinerek Mikro-Makro'ya açıkladı.
Covid sonrası dönemde global düzeyde yaşananlar ve Türkiye’nin ekonomik politikaları KKTC’de fiyatları ve mal tedarik süreçlerini etkilemeye devam ediyor mu?
Evet, olumsuz süreç halen devam ediyor. Covid çıkışı sırasında, ilk başlarda Türkiye’den tedarik ettiğimiz pek çok ürün, Avrupa ve diğer 3’üncü dünya ülkelerinden ithal ettiğimiz ürünlere kıyasla fiyat bazında daha ucuz kalmıştı. Tüketicilere daha uygun fiyatlı ürünler sunmak için Türkiye menşeli ürünleri ithal etmeyi tecih etmeye başladık. Türkiye'de cari açık ve ödemeler dengesi ekside olmasına rağmen ve reel faiz oranı %35 seviyelerinde iken faizin %8,5’lara kadar indirilmesi TL’nin önce devalüe, sonra da enflasyonist bir ortamın oluşmasına sebep oldu. Biz de, KKTC’de TL kullandığımız için bire bir etkilenmiş olduk. Böylece Türkiye menşeli ürünler pazarımızda avantajını kaybetmiş oldu.
TL değer kaybetmeye başlayınca durum değişti. Aynı zamanda dünya genelinde Covid kaynaklı demografinin değişim süreci yaşandı. Covid-19 döneminde kendi ülkesine giden çalışanların çoğu geri dönmedi. KKTC’nin en çok mal satın aldığı ülkelerden biri olarak İngiltere’de ise, 2020 yılındaki Brexit nedeniyle İngiltere’ye çalışmak için gelen yabancı işçilere kısıtlamalar getirildi. Covid sırasında kendi ülkelerine gidenleri Covid sonrasında geri alamadı. Dünya genelinde de işçi sorunu ortaya çıktı ve işçi maliyeti genel olarak arttı. Şirketler kendi içlerindeki mevcut çalışanlarla yetinmek durumunda kaldı.
Türkiye’de ise Covid çıkışında TL de değer kaybedince satın alma gücü düştü. Türk toplumu çalışsam da aynı çalışmasam da aynı düşüncesiyle çalışmayı tercih etmemeye başladı. Türkiye’de iş hayatına geri dönmek istemeyenlerin yerine başta Suriye olmak üzere, çoğu tecrübesiz üçüncü dünya ülkelerinden gelenler işe alındı. Bu nedenle Türkiye’deki pek çok fabrikada tedarikte sorun yaşandı. Verdiğimiz siparişler için istediğimiz zaman, istediğimiz miktarda mallar üretilip gönderilmez hale geldi. Dışarıdan günübirlik çalışanlarla eksiklerini kapatmaya çalıştıkları ve mevcut deneyimli çalışanları işte tutmak için maaşlarını yükselttikleri için Türkiye şirketlerinin maliyetleri ve fiyatları da arttı.
Osman Başman.
Osman Başman ve Aslı Başman çifti, kızlarından Lila Başman'la birlikte...
Covid-19’un etkileri bu nedenlerle halen devam ediyor. Covid’den sonra dünya çapında işçi maliyetleri yükseldi. Hatırlarsanız, İngiltere’de tanker sürecek düz işçi bile bulunamıyordu ve petrolü benzin istasyonlarına götürmek için askerler görevlendirmek zorunda kalındı. Tüm bunların üzerine ham madde maliyetindeki artışlar bindi. Türkiye’de çok ciddi zarar gören şirketler oldu. Turizm sektöründe oteller ve havayolu şirketleri batma aşamasına geldi. Ve şirketlerin o dönemde borçları da büyüdü. İşler kötü giderken şirketlerin mevcut borçları birikti. Tekrar piyasa canlanınca özellikle Türkiye’de şirketler borçla çalıştıkları için sorunlar arttı.
Türkiye piyasası çalışkandır ancak borçla çalışma alışkanlığı çok yaygın bir piyasadır. Covid’den sonra yeni fiyatlandırmalarda üst üste zamlar yaptılar çünkü borçlardan ötürü artan finans maliyetini de fiyatlara eklemek zorundaydılar. Merkez Bankası ve reel piyasa faiz oranı farkı Tüketici Fiyat Endeksi ve Üretici Fiyat Endeksi dengesini bozduğu için ekonomik stabilite halen daha oturmuş değil. Bir bacak 1 metre, diğer bacak 50 cm. boyda olsa nasıl yürüyebiliriz? İşler de yürüyemedi. Sanayici hangi fiyattan alacak, hangi fiyattan satacak bir türlü kestiremediği için ihracat kitlendi.
Avrupa ve İngiltere’den gelen ürünler Covid’den çıkışta ilk başta zam gördü ancak Türkiye’de ürünler durmadan, sürekli zam gördü. Enflasyon Avrupa ve İngiltere’de düşerken Türkiye’de enflasyon, faizlerin indirilmesi ile ve tüketici talebinin azalmaması nedeniyle daha da yükseldi. Oysa enflasyondan kurtulmanın yolu bellidir: Halk daha az tüketecek, hükümet daha az harcama yapacak. Başka türlü ekonomi tekrar eski sağlığına kavuşamaz.
“Bugün Türkiye’de bankalar iş yapmak isteyen şirketlere para veremiyor. Türkiye’de para kalmadı”
Küresel ısınma kaynaklı kuraklık ham madde fiyatlarını yükseltirken, savaşların ortaya çıkmasıyla, Rusya-Ukrayna ve Gazze’de olanlarla hem lojistikte zaman kaybı hem de lojistik fiyatları arttı. Japonya’dan konteyner 2-3 bin dolara gelirken 8 bin dolara gelmeye başladı. Global krizin yanında TL’nin gereksiz yere devalüe olması ve Merkez Bankası’nın faiz oranlarını %8,5’a indirmesi bütün bankacılık dünyasını ve piyasada dönen paraları sıkıştırdı. Bugün Türkiye’de bankalar iş yapmak isteyen şirketlere para veremiyor. Türkiye’de para kalmadı.
“Pandemide işi bilen personeli çıkartanlar, pandemi sonrası aynı deneyimde az maaşla çalışacak insan bulamadı ve işi bilmeyen insanlarla üretim düştü. Performans zayıflayınca çıkan 'output'un maliyeti yukarı çıktığı için sürekli zam yapıldı”
Sektörel bazda negatif etkilenen şirketler personel azalttı. İş bilenler gitti. Bir işletmede fizibiliteyi yakalamak için ‘input-output’ açısından değerlendirme yapmak gerekir. Pandemide işi bilen personeli çıkartanlar, pandemi sonrası aynı deneyimde az maaşla çalışacak insan bulamadı ve işi bilmeyen insanlarla üretim düştü. Performans zayıflayınca çıkan ‘output’un maliyeti yukarı çıktığı için sürekli zam yapıldı. Ardından faiz oranının yanlış yerde tutulması ve TL’nin değer kaybetmesiyle zam furyası devam etti. Covid’den çıkarken birçok firma zarardaydı. Bu Kıbrıs için de geçerli. Devlet destek için özel sektör çalışanlarına 1.500 TL verirken devlet memurları maaşını almaya devam etti.
Covid’den sonra özel sektör kalifiye personel eksikliğinden patlayan tüketim talebine yanıt veremedi ve tökezledi. Türkiye bundan kaybetti. İngiltere Brexit olduğu için kaybetti. Gelişmekte olan AB üyesi çalışanları, Bulgaristan, Romanya, Litvanya vb. ülkelerden gelecek çalışanları İngiltere geri alamadı. İngiltere’de mavi yakalı işçi kalmadı.
“Asgari ücret %10 yükseldiğinde işletme maliyetleri de rafa gelene kadar katlanarak yükseliyor. Raftaki fiyat %10-%15 artınca tüccar kârını artırıyor diyorlar, marketçiyi suçluyorlar. Halbuki bir işletme maliyetinin üzerine çok kâr koyarsa zaten malı satılamayacak. Kimse bunu tercih etmez. Piyasada rekabet gerçeği var. Serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor”
Bizde asgari ücret yükselince marketlere verdiğimiz hizmet, tüketiciye ulaşana kadar ki işletme maliyetleri arttı. Personel maaşı, elektrik, benzin giderleri, sosyal sigortalar ve İhtiyat Sandığı ödemeleri, arabaların yıpranma payı gibi toplam işletme maliyetleri %15’lerden %25-30’lara çıktı. Asgari ücret artışı nedeniyle personel maliyetlerimiz yükseldi ve sonunda genel maliyet %15’den %25-30’a fırladı. Asgari ücret %10 yükseldiğinde işletme maliyetleri de rafa gelene kadar katlanarak yükseliyor. Raftaki fiyat %10-%15 artınca tüccar kârını artırıyor diyorlar, marketçiyi suçluyorlar. Halbuki bir işletme maliyetinin üzerine çok kâr koyarsa zaten malı satılamayacak. Kimse bunu tercih etmez. Piyasada rekabet gerçeği var. Serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor.
Şu anda Türkiye’ye kıyasla Avrupa’dan KKTC’ye mal getirmek ithalatçılar için daha avantajlı. Ama Kıbrıs’ın güneyindeki fiyatlarla rekabet edilemiyor. Nedenlerini açıklar mısınız?
Doğrudur, şu anda Avrupa’dan ürün getirmek daha avantajlı. Bizim İngiltere’den getirdiğimiz bir ürün, bize de Rum tarafına da aynı fiyattan satılıyor. KKTC tanınmadığı için bize gelen ürünün lojistik zamanlaması daha uzun. Rum tarafına 20 günde giden bir konteyner bize 1,5 ayda geliyor.
“Güney Kıbrıs tanındığı ve AB’ye üye olduğu için gemi hatları üzerinden ithal mallar oraya direkt geliyor. KKTC’ye gelen mal sadece Mersin üzerinden geliyor. Gelen her mal Mersin’de indi-bindi yapıyor. Mersin’e iniyor, orada bir hafta kaybediyoruz ve tekrar yüklemeyle Kıbrıs’a, Mağusa Limanı’na geliyor. 20’lik konteynerde 1.000 dolar, 40’lık konteynerde 1.500 dolar maliyet artıyor”
Güney Kıbrıs tanındığı ve AB’ye üye olduğu için gemi hatları üzerinden ithal mallar oraya direkt geliyor. KKTC’ye gelen mal sadece Mersin üzerinden geliyor. Gelen her mal Mersin’de indi-bindi yapıyor. Mersin’e iniyor, orada bir hafta kaybediyoruz ve tekrar yüklemeyle Kıbrıs’a, Mağusa Limanı’na geliyor. 20’lik konteynerde 1.000 dolar, 40’lık konteynerde 1.500 dolar maliyet artıyor.
“Mersin’deki navlun ve liman hizmetleri ücretine Mağusa’daki liman masrafları ekleniyor. İstatistiki kıymet üzerinden vergi ödendiği için rakamlar katlanarak gidiyor ve bizim ödediğimiz vergi Rum tarafının aynı ürün için ödediği vergiden % 20 daha pahalıya çıkıyor”
Güney Kıbrıs’ta aynı fiyattan gelen ürün için 10 euro üzerinden vergi ödeniyorsa, biz 12 üzerinden gümrüğünü ödüyoruz. Mersin’deki navlun ve liman hizmetleri ücretine Mağusa’daki liman masrafları ekleniyor. İstatistiki kıymet üzerinden vergi ödendiği için rakamlar katlanarak gidiyor ve bizim ödediğimiz vergi Rum tarafının aynı ürün için ödediği vergiden % 20 daha pahalıya çıkıyor.
“Devlet asgari ücreti yükselttiğinde kamu çalışanlarının aldığı asgari ücret de yükseliyor. Maliye, gelirlerinde açık oluşunca elektriğe zam, seyrüsefere zamla çözüm arıyor ama özel sektörün maliyetlerini artırıyor. Bu da piyasada pahalılık yaratıyor. Aslında pahalılığı yaratan devletin yanlış politikalarıdır”
Devlet üzerindeki kamu ödeme sorumlulukları için bizden daha fazla vergi alıyor. Devlet asgari ücreti yükselttiğinde kamu çalışanlarının aldığı asgari ücret de yükseliyor. Maliye, gelirlerinde açık oluşunca elektriğe zam, seyrüsefere zamla çözüm arıyor ama özel sektörün maliyetlerini artırıyor. Bu da piyasada pahalılık yaratıyor. Aslında pahalılığı yaratan devletin yanlış politikalarıdır. Elektrik bizde güneyden çok daha pahalı. Mağazalara aylık 250 bin TL elektrik faturası geliyor. 3-4 kliması olan bir evde, iyi şekilde bir ısıtma 20-30 bin TL’ye mal oluyorsa bu elektrik fiyatları ile bu iş olmaz. Devlet asgari ücreti şişirip sorunu çözdüm sanıyor ama gerçekte maliyetleri artırıyor, ona zam buna zamla ve gümrük vergileriyle piyasada fiyatları daha da yükseltiyor.
“Artık memlekette tuvalet kağıdı üreten kalmadı ama devlet olmayan yerel üreticiyi her nasılsa hâlâ koruyor görünüyor. Hepsi kapattı gitti ama devletin aldığı fonlar kaldırılmadı”
Gümrük vergilerinde ürünler arasında ciddi farklılıklar var değil mi?
Aynen öyle. Şampuan, duş jeli ve sıvı sabunda %11 Fiyat İstikrar Fonu (FİF) var. Katı sabunda FİF yoktur. Deterjanda FİF %11. Kahvede %21 FİF var. Tuvalet kağıdında ve ıslak mendilde %7 FİF var. Artık memlekette tuvalet kağıdı üreten kalmadı ama devlet olmayan yerel üreticiyi her nasılsa hâlâ koruyor görünüyor. Hepsi kapattı gitti ama devletin aldığı fonlar kaldırılmadı. Çocuk şekerlemelerinde %19 fon var. Gazlı içeceklerde %23 FİF niye var? Avrupa Birliği, İngiltere ve Türkiye’den gelen ürünlere gümrük uygulanmıyor, FİF uygulanıyor. FİF, o sektördeki ürünlerde yerli ürünleri korumak için alınan vergilerdir. Fiyat İstikrar Fonu, adı üstünde, kategori bazında yerli ve ithal ürünlerde fiyat dengesini korumalıdır.
“Espresso kahveden, instant coffeeden %21 FİF alınmasının bir anlamı yok. KKTC’de instant coffee üreten üretici var mı? Yok. İnsanlar Espresso kahveyi Rum tarafından daha ucuza alır çünkü Rum tarafında fon alınmaz”
Türkiye’nin yaptığı Gümrük Birliği Anlaşması bizi de bağlıyor ve AB ülkelerinden, İngiltere’den gelen mallarda gümrük uygulanmıyor. Türkiye’den gelen ürüne de gümrük uygulanmıyor. Brezilya’dan veyahut Yeni Zelanda’dan gelen ürüne ise gümrük uygulanıyor. Ancak Fiyat İstikrar Fonu tüm ülkelerden gelen ürünlere uygulanıyor. FİF’e tabi olmayan çok az ürün vardır. FİF’in bu derece yüksek olmasının anlamı nedir? Espresso kahvenin üzerinde neden %21 FİF var? Brezilya’dan çekirdeki getirip Türk kahvesi üreten birçok şirket olduğu için kahvede %21 FİF var. Espresso kahveden, instant coffeeden %21 FİF alınmasının bir anlamı yok. KKTC’de instant coffee üreten üretici var mı? Yok. İnsanlar Espresso kahveyi Rum tarafından daha ucuza alır çünkü Rum tarafında fon alınmaz.
“FİF oranlarında güncelleme yapılması lazım. Yerel sanayi şekil değiştirdi. Bazı fabrikalar kapandı, yeni üretime geçen sektörler var ama devlet FİF oranlarını bu değişimlere göre güncellemedi.”
FİF oranlarında güncelleme yapılması lazım. Yerel sanayi şekil değiştirdi. Bazı fabrikalar kapandı, yeni üretime geçen sektörler var ama devlet FİF oranlarını bu değişimlere göre güncellemedi. Yerli üretici korunacaksa ki korunmalıdır, yerel üretim ithalatçının getirdiği ürünlere FİF koyarak değil, yerel üreticiye elektrik sübvabsiyonu ile korunmalıdır. Yerli üretim korunacaksa sosyal sigortalar ve İhtiyat Sandığı ödemelerinde daha fazla indirime gidilmelidir. Her şirket sosyal sigortalar ödemelerinde indirim alamıyor. Bize de uygulansa indirim raftaki fiyatlara da yansır. Tüm bunları bir araya getirince özel sektörün ya da tüccarın daha fazla kâr etmek için fırsat kolladığı iddialarının neden söz konusu olmadığı anlaşılır. Rekabet diye bir şey var. İnsan kendi işini batırmak ister mi? İnanılmaz bir rekabet var KKTC’de. Devlet, TL değer kaybederken özel sektörle ilgili hiçbir önlem almazsa insanlar da gider daha uygun fiyata Rum tarafından alışverişini yapar. Asgari ücreti yükselttin, fonları arttırdın, zam yaptın, özel sektör de devletin yaptığı bu artışları fiyatına koyuyor. İnsanlar güneyden alışveriş yaptıkça KKTC’de tüketim azalıyor, sonunda özel sektör küçülüyor. Eskiden otellere satılan ürünler toplam pazarın % 15’iydi. Şimdi bu oran %35’e çıktı. İç piyasada bireysel tüketicinin alım payı düşerken otellerin payı yükseliyor.
“Bizim devlet şöyle düşünüyor: Güneye geçip alışveriş yapanlar sadece belli başlı Kıbrıs Türk vatandaşlarıdır. Geriye kalan 2’inci ve 3’üncü ülke vatandaşları KKTC piyasasını tutar sanıyor. Halbuki Rum tarafından alışveriş yapanlar orta ve yüksek gelirli tüketicilerdir”
Bizim devlet şöyle düşünüyor: Güneye geçip alışveriş yapanlar sadece belli başlı Kıbrıs Türk vatandaşlarıdır. Geriye kalan 2’inci ve 3’üncü ülke vatandaşları KKTC piyasasını tutar sanıyor. Halbuki Rum tarafından alışveriş yapanlar orta ve yüksek gelirli tüketicilerdir. Esas tüketici Kıbrıs’a gelen öğrenci değildir. Tüketici çocuklu aile ciddi bir ekonomi yaratır. Son üç aydır güneye kayış hızlandı. Asgari ücreti arttırdıkları için artık Rum tarafında da KKTC’de de asgari ücret 1.000 euro civarında. Güneye giden daha çok ürün çeşitliliği görüyor ancak eskiden oradaki ürünler ucuz değildi. KKTC’de asgari ücret yükselince ve özel sektörün maliyetleri artınca fiyatlara yansıtmak zorunda kaldı ama Rum tarafında fiyat artışı yaşanmadı. Güney AB üyesi, Avrupa’dan gümrüksüz mal getiriyor, direkt ürünleri getirdiği için bizim gibi çift navlun ödemiyor, nüfusu daha fazla, ben bir üründe 10 konteyner mal getiriyorsam, güneydeki şirket nüfus daha fazla olduğu ve sürümü daha çok olduğu için 20 konteyner mal getiriyor. Avrupa’daki veya İngiltere’deki üretici 20 konteyner mal getirene indirim yapıyor.
“Güneyde bizden daha ucuza navlunu mal ediyorlar, indi-bindi yapmadıkları için daha kısa sürede mal getiriyorlar, aynı ürüne daha az para ödüyorlar, döviz gibi bir dezavantajları yok, enflasyonları yok denecek kadar düşük”
Böylece bizden daha ucuza navlunu mal ediyorlar, indi-bindi yapmadıkları için daha kısa sürede mal getiriyorlar, aynı ürüne daha az para ödüyorlar, döviz gibi bir dezavantajları yok, enflasyonları yok denecek kadar düşük. Onlarda yıllık enflasyon % 3, bizde yıllık enflasyon %40, yani ayda %3!
“Devlet, memurun da maaşı arttığı için artan maaşları karşılamak üzere kendi verdiği hizmetlerin ücretlerini de artırıyor. Kimlik çıkartmaya bile zam koyuyor”
Asgari ücret artınca sadece asgari ücretlilerin maaşı artmıyor, daha önceden çalışmaya başlamış olanların da ücretleri de ayarlanıyor…
Çoğu şirketin en büyük maliyeti personel maliyetidir. Her asgari ücret artışında ödenen çalışan sigortaları da artıyor. Asgari ücretten daha yüksek maaş alan ücretlinin de maaşları da kısmen tekrar ayarlanıyor. Skaladaki beyaz yakalılar da performanslarına göre artış alıyor. Devlet, memurun da maaşı arttığı için artan maaşları karşılamak üzere kendi verdiği hizmetlerin ücretlerini de artırıyor. Kimlik çıkartmaya bile zam koyuyor. Özel sektörün sabit maaliyetleri artınca her ürünün birim başına ek maliyetlerini fiyatlara yansıtmak zorunda kalıyor. Kamunun artan maliyetini karşılamak için özel sektörün üzerine yüklenen ek külfetle maliyeti artıyor. Biz pahalı kalınca yerel tüketici maaşını euroya çevirip güneye alışveriş yapmaya gidiyor.
“Özel sektörün temel elektrik ihtiyacında elektrik fiyatları düşürülmelidir. Sosyal sigortalar ve İhtiyat Sandığı ödemelerinde özel sektöre daha fazla destek verilmesi gerekiyor. Nüfusu bilen yok, sayım yapılması lazım. Devletin KDV oranlarını artıracağına azaltması lazım. Devlet hiçbir alanda fizibilite ve araştırma yapmıyor. 1 kilometre yanımızda bire bir rekabet ettiğimiz ve rekabet etmemiz gereken komşu pazar var”
Çözüm öneriniz?
Özel sektörün temel elektrik ihtiyacında elektrik fiyatları düşürülmelidir. Sosyal sigortalar ve İhtiyat Sandığı ödemelerinde özel sektöre daha fazla destek verilmesi gerekiyor. Nüfusu bilen yok, sayım yapılması lazım. Devletin KDV oranlarını artıracağına azaltması lazım. Devlet hiçbir alanda fizibilite ve araştırma yapmıyor. 1 kilometre yanımızda bire bir rekabet ettiğimiz ve rekabet etmemiz gereken komşu pazar var. Bu devlete dış kaynak sağlayanlar bellidir: Türkiye ve AB projeleri üzerinden gelen kaynak. Ona göre projeler üretilmeli ve altyapıyı düzeltecek işler yapılmalıdır. Devletin iyi yönetemediği devlet işletmelerini özel sektöre devretmesi lazım.
“Asgari ücreti artırmaktan ziyade mevcuttaki giderleri nasıl aşağıya çekerim anlayışına odaklanan bir devlet anlayışı olmalı. (…) Devletin maliyetleri düşürmesi gerekiyor ama bizim devlet sürekli maliyetleri artırıyor. Ve asgari ücretin artmasından hemen sonra yapılan zamlarla piyasada gereksiz pahalılık yaratıyor”
Devlet kendi işlerine konsantre olmalıdır. Asgari ücreti artırmaktan ziyade mevcuttaki giderleri nasıl aşağıya çekerim anlayışına odaklanan bir devlet anlayışı olmalı. Elektriği daha ucuz kılmalı, solar enerjiye geçişi hızlandırmalı. Devletin maliyetleri düşürmesi gerekiyor ama bizim devlet sürekli maliyetleri artırıyor. Ve asgari ücretin artmasından hemen sonra yapılan zamlarla piyasada gereksiz pahalılık yaratıyor.
“Biz %15 artan maliyeti fiyatlara yansıttığımızda ciro 10.000 ise % 15 artışla cironun 11.500 olması gerekir. Bizim ciromuz ise 10.000’de kalıyor. O 1.500’ü kaybediyoruz çünkü Rum tarafına gidiyor. Maliyetlerimiz artıyor ve fiyatlar artsa da ciro değişmiyor”
Biz %15 artan maliyeti fiyatlara yansıttığımızda ciro 10.000 ise % 15 artışla cironun 11.500 olması gerekir. Bizim ciromuz ise 10.000’de kalıyor. O 1.500’ü kaybediyoruz çünkü Rum tarafına gidiyor. Maliyetlerimiz artıyor ve fiyatlar artsa da ciro değişmiyor. Yani adette tüketim düşüyor.
Yorumunuz