Mikro-Makro Seçim Özel
Mevcut siyasal partilerden sizin farkınız nedir? Neden aday oldunuz?
Başımıza bugüne kadar ne geldiyse parti vekillerinden dolayı geldi. Ben bir partinin değil, milletin vekili olabilmek için aday oldum. Mevcut sistemden zarar gören insanlara yardımcı olabileek bir kişi olduğumu düşünüyorum. Bunun için de projelerim var. Birincisi, seçildiğimin 15’inci gününe kadar Meriç Erülkü İrtibat Ofisi’ni açıp, ofise de bir ya da iki, tercihen hukuktan anlayan personel istihdam edeceğim. Ofise sıkıntısı olan her vatandaş gelip derdini anlatabilecek, sorunlarını yazdırabilecek. Ben her halükârda milletin vekili olarak bu vatandaşlarımıza yardımcı olmaya çalışacağım ve şayet mesele büyük bir mesele ise, büyük yolsuzlukları Meclis’te dile getireceğim.
Avrupa’da ve ABD’de milletin seçtiği vekillerin itirbat ofisleri var. Devletle sıkıntısı olan o ofislere gider derdini anlatır. Avrupa’da milletvekilleri irtibat ofislerini açmak için ayrıca devletten yardım da alır. Bence KKTC’nin en büyük sorunu adaletsizliktir. Yasalar herkese eşit bir mesafede olacak, herkese eşit uygulanacak. Birinin parası çoksa o adamın soruşturması 20 sene sürmeyecek. Diğeri, cebinde para olmadığı ve ekmek çaldığı için 5 dakikada içeri atılmayacak.
Devlet yolsuzluğunu önlemek bu kadar basit mi sizce?
Basittir. Halkın gücüyle Meclis’ten yetkimi aldıktan sonra, Savcılığın kapısına gideceğim. Sonuçta Savcılık benim devletimin avukatıdır. Vatandaşların soruşturmalarının neden yapılmadığını yazılı olarak da sözlü olarak da soracağım. Meclis’te de konuşacağım. Polis’in de kapısına gideceğim.
Oligarşik, popülist ve otokratik rejimlerde, devlet yolsuzluğu ile mücadele eden ciddi bir muhalefet olduğu takdirde bile sonuç alınamıyor eleştirisi var…
Biz otokratik bir ülkede değiliz ama muhalefet partileri bizde bütünsel bir muhalefet geliştirmediler. Ben vekil olursam Savcılığa gidip neden dosyaların kapatıldığını soracağım, ilişkileri çözmeye çalışacağım ve Meclis’te ifşa edeceğim. Bu adam ya da şu kadın bu işi yapmadı; nedeni nedir diye soracağım. Arkadaşlarım sayesinde iyi bir istihbarat ağım var ve arkadaşlarımın katkılarıyla o ilişkileri çözeceğim. Gerekirse adalet arayışında olan ve mağdur olan insanlarla birlikte gideceğim. Bu iş sonuçta bir takip işidir.
“İfşa edeceksin, takip edeceksin, bu devletin hafızasından, arşivinden belgeleri çıkartarak, bu şahısları hiç ummadıkları yerden vuracaksın. Bundan sonra da Savcılık’ta takip ettiğin işlemin devam etmesini sağlayacaksın”
Ancak yoz memurlar kendilerini gizlemekte uzmanlaşmışlardır. Çok saygın görünen bir memurun sonra yoz ilişkileri olduğu kanıtlanabiliyor. Matruşka gibi, hepsi birbirinin içinde ve paslaşıyorlar.
Evet ama devlette her yapılan işlemin izi kalır. İzi vardır aksi tadirde işlem yapılmaz. Devletin yaptıklarının izi arşivde kalır. Yozlaşmış arkadaşların bazıları arşivlerden evrak geçirmeden dışarıya evrek vermeye başladılar. Bu bir suçtur ve bu kişileri yakalayıp içeri sokmak gerekir. Arşivde iz kalmazsa, eğer bir hukuk mücadelesi varsa bu izlere Mahkeme kayıtlarından da ulaşılır. Mahkeme kayıtları halka açıktır. Videolarımın bazılarında bu nedenle Mahkeme kararlarını okuyorum. Mahkemelere yansıyan davaları yerinde de izleyebilirsiniz. Ve mesela ben gider, izlerim davaları. Tüm bunları takip ettiğinizde bulmacanın parçalarını bir araya getirebilirsiniz. Bu süreç bazen bilgi de gerektirir ve o yüzden hukuk okuyorum. Hukuk bilgisi olmadan bunlar çözülmüyor. İfşa edeceksin, takip edeceksin, bu devletin hafızasından, arşivinden belgeleri çıkartarak, bu şahısları hiç ummadıkları yerden vuracaksın. Bundan sonra da Savcılık’ta takip ettiğin işlemin devam etmesini sağlayacaksın. Bu konuda tecrübeliyim. Başka türlü de bu ülkede bu yolsuzlukların önüne geçemeyiz. Korkunç bir organize suç örgütü yapısı var.
Bu nedenle de devlet yolsuzluğuna karşı çok ciddi bir toplumsal mücadele yükseltilmeden bu yapının sorumlularının yakalanacağını düşünmenin hayal olduğuna inananlar var…
Ama bireysel çaba gösterildiğinde bile korkuyorlar. Bu tür bir organize suç yapısının içinde olanlar devletin gücünü arkalarına alıp devlet yolsuzluğu ile vatandaşları mağdur ediyor. Ama bunlar yakalanıyor. Çünkü henüz daha yıkılmamış bir yargı kalemiz olduğunu düşünüyorum. Yıkılmayacağı anlamına gelmez; ama şu ana kadar yıkılmamıştır. Bu yargı kalemize bu işleri intikal ettirebilirsek ve orada da süreci takip edebilirsek, bu insanların en sonunda yargılandığını göreceğiz. Uzun yıllar tozlu raflarda duran dosyaların ardından bazı yargılamaların başladığını görüyoruz zaten.
Yargı süreçleri çok uzuyor, yargıçlar değiştiriliyor…
Değişsin ama o yargılama başlayacak. 4 yıl önce KKTC Merkez Bankası’na karşı açtığım davada KKTC Merkez Bankası henüz savunmasını dahi vermedi. Ben beklerim. En sonunda haklı olduğum ortaya çıkmayacak mı…
Bunu bazılarına anlatmak zor. ‘Yıllarım Mahkeme salonlarında mı geçecek’ diyorlar. Gerekirse ömrün geçsin, adalet mücadelesi için 20 sene de harcanabilir, 30 sene de… Zaten istedikleri vazgeçmeniz. Yılmayacaksanız…
Elbette. İki hafta kendi şikâyetini takip etmekten vazgeç; üçüncü hafta o dosya alınır, rafa kaldırılır. Dirayetli bir duruşun olması lazım. Aksi takdirde bu sistemde adalet sağlanamaz. Ben vatandaşların haline acıyor ve çok üzülüyorum. Yurttaşların bir kısmı Polis’ten ürküyor, çok korkuyor. Polis de bir insandır. Polis’in birinci görevi bizi işlenen suçlara karşı korumaktır. Tespit edilen suçluları yakalama ve adalete teslim etme görevi de var. Bu görevde olan insanlardan korkmayacağız. İkincisi, Savcılık'tan da korkuyorlar. Neden korkacaksın ki? O da insan, o da senin için çalışmak zorundadır. Eğer vicdanı yoksa ve kul hakkının yenmesine sebep olan bir insansa, zaten onun o görevde olmaması lazım. Bu defa da onunla uğraşmak lazım. Bu yoz memurların sayısı benim tahminlerime göre 1.000 kişiyi geçmez. O 1.000 kişiden 10 kişiyi içeriye soktuğunda geriye kalanı vazgeçecektir.
Devlet yolsuzluğunun sadece bir ayağı bazı yoz memurlar değil mi? Bu ülkede yasa dışı betçilere, kara para akladıkları iddia edilen bazı casinolara, mali suç işleyen bankalara ceza kesilmiyor. Gece kulüplerinden götürü usulü gerçek kazançların çok altında, komik vergiler alınıyor. Emlak ve inşaat sektöründe paranın kaynağı sorgulanmadan satışlar yapılıyor. ‘Bilmiyorduk’ların arkasına sığınıp uyuşturucu ticareti yapanların paralarını aklayan avukatlar var…
Devenin her tarafı eğri. Geçenlerde Serdinç Maypa’nın programında Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği’nin başkanının, esasen olmayan bir birliğin başkanı olduğu, güya kaçak emlakçılarla mücadele ettiğini söylerken aslında kaçak emlakçılara kendisinin komisyon ödediği ve onların üzerinden pazarlama yaptığı ortaya çıktı.
Peki ama sizin vekil seçildiğinizi varsayalım. Tek başınıza hepsi ile birlikte mücadele edebileceğinize mi inanıyorsunuz? Örgütlülük olmadan…
Örgütlülük şarttır ama tek kişi bile mücadeleyi bir yere getirir çünkü o 1.000 kişi çok korkaktır.
İleride sizde mi siyasal parti kurmayı düşünüyorsunuz yoksa?
Benim öyle bir hedefim yok. Siyasal partilere inansam zaten daha önceden üye olduğum partide kalırdım. 10 senedir hiçbir siyasi partiye üye olmadım.
“Faşist yönetimler altındaki siyasal partiler üyelerine el kaldırıp indirmelerini dikte ediyor. Siyasal partilerin içerisinde yolsuzlukları görüp de susmak zorunda kalan üyelerin yüzdesi çok yüksektir”
Bazı siyasal partilerin mali bilançolarını sunmaması ve ardından af çıkarması konusunda Yönetim Kurulu Üyesi olduğunuz Finansal Eylem Derneği dava açma kararı aldı. Bu dava ne zaman açılır?
Bayramdan sonra dava açmak için çalışmaya başlayacağız. 75 günlük bir süre, 2,5 ay var. Ülkenin en büyük siyasal partileri KDV’leri ödemiyor. İkramiyelerin vergilerini de ödemiyor. Yolsuzluk orada da var. KKTC’de siyasal partiler demokrasi ile alakası olmayan organizasyonlardır. Faşist yönetimler altındaki siyasal partiler üyelerine el kaldırıp indirmelerini dikte ediyor. Siyasal partilerin içerisinde yolsuzlukları görüp de susmak zorunda kalan üyelerin yüzdesi çok yüksektir. % 5 yanlış icraatları yapanlarsa % 95 de o yanlış icraatları savunmak zorunda kalanlardır.
Ama sonuçta sessiz kalıyorlarsa onlar da yolsuzluğun bir parçasını tuttukları içindir…
Rüşvet pazarlıklarının yapıldığı bir ülkede sonuçta toplumun bir kısmının bunun parçası olması kaçınılmazdır. Rüşvet pazarlıkları ile devletin kötü yönetimini çektiğim videolarda anlattım. Palm Beach’i, Boğaz Otel’i, Serbest Bölge’yi anlattım.
Palm Beach’de 2018’e kadar yatırımların Sözer Özel tarafından yapıldığını söylemeniz gerçeği yansıtmıyor. Gerçekte ödemelerin Arkın Group tarafından yapıldığını herkes biliyor.
İki şirket arasındaki meselede veya yapılan diğer şeylerin etik olup olmaması hususunda yorum dahi yapmam. Mahkeme kararında ne yazarsa ben onu okudum. Devlet böyle bir yazı vermiş mi vermiş. Kararda böyle geçmiş mi geçmiş…
Resmi olarak öder görünen Sözer Özel; gerçekte ödeyen Arkın Group….
Erbil Arkın isterse, bu yatırımları ben yaptım diyerek Sözer Özel’e dava açabilir. İnşallah da kazanır. Ben iki tarafı da tutmam. Beni ilgilendiren taraf, sadece devletin yalanlarıdır.
“Dövize endeksli muhasebeyi savunuyor arkadaşlar. Ekonomist Engin Kara bir araştırma yaptı. Bunlar iktidardayken şimdi söylediklerini yapsalardı o tarihten bu yana her bir asgari ücretli 56 bin küsur daha eksik maaş alacaktı dedi. Ekonomist Engin Kara hesabını yaptı ve ortaya rakamları koydu. Kimseden çıt çıkmadı. Hâlâ daha dövize endeksli muhbasebe demeye devam ediyorlar”
Peki siz vekil olursanız başka nelerin üzerine gideceksiniz?
Dövizin bu kadar oynak olduğu bir ülkede Faiz Yasası’nın çıkartılması için çalışacağım. 'Dövize endeksli muhasebe'yi savunuyor arkadaşlar. Ekonomist Engin Kara bir araştırma yaptı. Bunlar iktidardayken şimdi söylediklerini yapsalardı o tarihten bu yana her bir asgari ücretli 56 bin küsur daha eksik maaş alacaktı dedi. Ekonomist Engin Kara hesabını yaptı ve ortaya rakamları koydu. Kimseden çıt çıkmadı. Hâlâ daha dövize endeksli muhbasebe demeye devam ediyorlar. Ben biraz anlarım ekonomiden, finanstan ve muhasebeden ama ‘dövize endeksli muhbasebe’yle ne demek istediklerini halen anlamadım. Engin Kara, bir profesör ve bir Kıbrıslı Türk ve hesabını yapmış. 56 bin küsur daha eksik asgari ücret alacaktınız demiş. Böyle bir mantık mı olur? Bir şey geliştireceksen, otur Faiz Yasası’nı yap. Bu ülkede 17 yıldır faiz yasası yok. Döviz mağdurları bu koşullara nasıl dayanacak…
“Döviz kredileri için İngiliz döneminde 1950’lerde geçerli olan Faiz Yasası’nı koysalar bile yeterli olur. Faiz % 9’dan yüksek olamaz, tahakkuk eden faiz miktarı da anaparadan fazla olamaz. Nokta. Bitti, bu kadar! Sadece bunu yapsalar, şu anda % 12’den % 15’den döviz satan bankalar bile döviz kredisi vermekten vazgeçecek. Zaten kural var: Döviz gelirin yoksa döviz borçlanamazsın. Döviz mağdurlarının aslında o bankaları dava etmesi lazım. Döviz gelirim olduğunu beyan ettim ama sen kontrol etmedin. Şartları doğru dürüst müşterilerine anlatmaları gerekirdi”
Meclis’tekilerin çok çabuk, yarın geçirebilecekleri bir faiz yasası yapmaları ve geçirmeleri gerekir. TL’deki faizle ilgili yasa yapmak çok daha fazla teknik bir çalışma ister ki ben yaptım o çalışmayı ama TL’de çok oynak enflasyon ve faizler var. Bir anda 8,5’dan 15’e çıktı mesela. TL’deki faiz meselesinde oynaklıktan ötürü çok başka bir çalışma yapılması gerekir. Ancak döviz kredileri için İngiliz döneminde 1950’lerde geçerli olan Faiz Yasası’nı koysalar bile yeterli olur. Faiz % 9’dan yüksek olamaz, tahakkuk eden faiz miktarı da anaparadan fazla olamaz. Nokta. Bitti, bu kadar!
Sadece bunu yapsalar, şu anda % 12’den % 15’den döviz satan bankalar bile döviz kredisi vermekten vazgeçecek. Zaten kural var: Döviz gelirin yoksa döviz borçlanamazsın. Döviz mağdurlarının aslında o bankaları dava etmesi lazım. Döviz gelirim olduğunu beyan ettim ama sen kontrol etmedin. Şartları doğru dürüst müşterilerine anlatmaları gerekirdi. Faizciler Yasası’nın kaldırdılar bu ülkede. Tekin Arhun’a karşı dava kazanan o meşhur avukat kendi davasından önce kaç tane tefeci mağdurunun davasını yaptı? 20-30 tane yapmıştır belki. Neden başkaları mağdurken Faizciler Yasası’nı hiç gündeme getirmedi de kendisi için getirdi? Daha önce bu yasa gündeme gelseydi, tefecilerin kucağına düşmüş binlerce kişi kurtulmuş olacaktı. Yasa vardı ama savunulmadı. Dolayısıyla adaleti tesis etmek sanılanın aksine yasalarımıza dayanıldığında mümkündür.
Yorumunuz