Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden ve edebiyatçılarından Zülfü Livaneli, gazeteci Özlem Gürses’in 'Bana Baştan Anlat' adlı programına konuk oldu. Programda hem yeni romanı “Bekle Beni” hakkında konuştu hem de Türkiye’nin siyasal ve kültürel gündemine dair kapsamlı değerlendirmeler yaptı.
Kendi kitabının ilk baskısını yayında gördü
Programın açılışında Gürses, Can Yayınları’ndan çıkan “Bekle Beni” romanının ilk baskısını Livaneli’ye gösterdi. Yazar, kitabı ilk kez yayında gördüğünü söyleyerek şaşkınlığını gizleyemedi. Gürses, romanın basın kopyasını önceden okuduğunu ve programda imza almak istediğini ifade etti.
Zülfü Livaneli, kitabı kendi elinde gören Gürses’e esprili bir dille karşılık verdi. Canlı yayında yapılan imza sırasında “İlk imza inşallah” sözleriyle heyecanını dile getirdi.
“Rumi Suite” albümü ve Grammy adaylığı
Livaneli, programda edebiyatın yanı sıra müzik çalışmalarından da söz etti. New York’ta yayımlanan “Rumi Suite” albümünün uluslararası müzisyenlerle gerçekleştirildiğini, İbrahim Maalouf’un da albümde yer aldığını açıkladı.
Albümde Mevlana’nın şiirlerinin İngilizce çevirileri üzerine besteler yaptığını belirten Livaneli, eserin Grammy için aday adayı olduğunu söyledi ve Spotify’dan dinlenebileceğini belirtti.
“Bakalım ne olacak, çok güzel oldu” sözleriyle heyecanını dile getirdi.
Mevlana, şiirler ve Brad Pitt’in dövmesi
Sanatçı, Mevlana’nın “İyiliğin ve kötülüğün ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız” dizelerini bestelediğini aktarırken Hollywood yıldızı Brad Pitt’in bu dizeleri koluna dövme yaptırdığını belirten Livaneli, “Resimde gördüm, çok şaşırdım” dedi.
“Türkiye her büyük travmadan bir çıkış yolu buldu. Bugün de bulacaktır”
Livaneli, özel yaşamına dair sorulara da samimiyetle yanıt verdi. Az uyuduğunu, çoğu zaman ilaçla uyuyabildiğini söyleyerek Mikis Theodorakis ile zamanında “uyku ilaçlarını” konuştuklarını anlattı. Sezen Aksu ve Çetin Altan’ın da uykusuzluk sorunu olduğu belirterek, “Bu kafa durmadan bir şeyler yapıyor.” dedi.
Çetin Altan’ın “Hayalini kurduğum memleket bu değildi” sözünü hatırlatan Livaneli, her dönemin kendi zorlukları olduğunu vurguladı: “Türkiye her büyük travmadan bir çıkış yolu buldu. Bugün de bulacaktır.”
"Eğer Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Salih Bozok, Rauf Orbay olmasaydı olmazdı. Bir lideri desteklemek gerekir"
Programda Türkiye’nin siyasal kültürüne geniş yer ayrıldı. Livaneli, liderlere güven ve manevra alanı tanımayan sol hareketleri eleştirdi. Atatürk’ün başarısının yalnızca kişisel deha değil, etrafındaki kurmayların fedakârlığı sayesinde gerçekleştiğini söyledi.
“Tamam, Mustafa Kemal bir mucizeydi ama bir de Osmanlı Genelkurmayı vardı. Şimdi o dönemi de düşündüğümüz zaman Mustafa Kemal’a inanan, onunla birlikte hayatlarını feda eden ve her şeyi yakıp oraya gelen bir isim mesela Mareşal Fevzi Çakmak'tı. Bunu hiç düşünmüyoruz. Şimdi Mustafa Kemal bir subayken Genelkurmay Başkanı, onun komutanı Fevzi Çakmak idi. Yani düşünebiliyor musun? Sonra Genelkurmay Başkanı daha alt rütbede bir subayın emrine girdi. Buyur paşam dedi. Diğer arkadaşları da, yani ilk önce kendi etrafındaki 3 beş kişiyi ikna etmen gerekiyor. Eğer Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Salih Bozok, Rauf Orbay olmasaydı olmazdı. Şimdi bu yüzden Türkiye'de şöyle bir sorun var. Daha çok sosyal demokrat, laik kesimde bu bizim liderimizdir diye bir şey olmuyor. Bizim kesimde herkes her gün yeniden sınava girer gibi Atatürkçülüğünü ispat etmek zorunda kalıyor. Oysa bir lideri desteklemek gerekir.” dedi.
Romanın kalbinde aşk ve direniş
Yeni romanı “Bekle Beni”nin temalarını anlatan Livaneli, aşkı ve direnişi iç içe işlediğini belirtti: “Aşk bitmez. Ölümün karşıtı hayat değil, aşktır. Hayat aşkla yürür.” dedi.
Roman, Selim ve Leyla’nın kavuşma mücadelesini, özgürlük arayışını ve dayanışmayı işliyor. Gürses, kitabın edebiyatseverler için aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine ışık tuttuğunu vurguladı.
Darbeler, baskılar ve bugünün Türkiyesi
Livaneli, 12 Eylül dönemini hatırlatarak idamların ve işkencelerin yarattığı travmalardan söz etti. “Ama o dönemde darbenin bir gün biteceğini ve sivil hayata dönüleceğini biliyorduk. Bugün farklı; dinin siyasete, orduya dahil edilmesi baskı dönemlerini uzattı” dedi.
Gençler, popüler kültür ve umut
Günümüz gençliğinin teknoloji ve popüler kültür baskısı altında ifade eksikliği yaşadığını söyleyen Livaneli, “Gençler yapay zekâyla psikolojik sorunlarını tartışıyor. Bu dramatik bir tablo” dedi.
Amerikan popüler kültürünün dünyayı “aşağıya çektiğini” belirtti ve ekledi: “Ama insanlık bu dönemden de çıkacaktır.”
Doğa ve özgürlüğün tanımı
Livaneli, yoğun gündemden doğa ile bağ kurarak uzaklaştığını anlattı: “Karıncaları, ağaçları izliyorum. Doğa başlı başına bir varlık, biz onun küçük bir parçasıyız.”
Özgürlüğü ise “hiç kimseden bir şey istememek” olarak tanımladı. Kapitalist çağda artan ihtiyaçların insanı köleleştirdiğini söyledi.
Dostluklar, sanat dünyası ve alçakgönüllülük: "Hiçbiri kibirli değildi"
Sanat hayatı boyunca Yaşar Kemal, Abidin Dino, Mikis Theodorakis ve Elia Kazan gibi isimlerle dostluklar kurduğunu anlatan Livaneli, onların ortak özelliğini şöyle ifade etti: “Hiçbiri kibirli değildi. Hepsi çocuk gibi coşkuyla sanat yapıyordu.” Yakın dostu Yaşar Kemal'in halen rüyalarına girdiğini anlattı. "Bazen çağırıyor. Çağırma ya diyorum. Sen gel buraya" dedi.
Elia Kazan’la Anadolu yolculuğunda çocukların ona fotoğraf çektirmesi anısını paylaşarak “Üç Oscar’lı bir yönetmen bile çocukların oyununun parçası olabiliyordu.” diyerek kibirsizliğin önemine vurgu yaptı.
“Az çiğnenmiş yolları seçtik”
Robert Frost’un “Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben, ben gittim daha az geçilmişinden, ve bütün farkı yaratan bu oldu” dizelerini anımsatan Livaneli, “Biz hep az çiğnenmiş yolları seçtik” dedi. Sanatın ve edebiyatın mal varlığı ve paradan daha değerli olduğunu vurguladı.
“Benim tek pusulam vicdandır”
Programın sonunda Özlem Gürses, sanatçının arkasından en çok söylenmesini istediği sözü sordu. Zülfü Livaneli ise şu sözlerin kendisi için en anlamlısı olduğunu kaydetti: “Benim tek pusulam vicdandır.”
Yorumunuz