Yazılar

KKTC Bakanlar Kurulu tam kapsamıyla iş birlikçi, faşist bir düzen kurmayı hedefliyor olabilir mi?

Dini kadına karşı kullanan tarikatların ve tarikat politikacılarının tek amacı, antidemokratik ülkeler yaratarak yolsuzlukları karşısında toplumları sindirmektir. 

Bakanlar Kurulu sıklıkla yaptığı gibi yine bir cuma günü KKTC tarihinin en vahim, hiç kabul edilmeyecek bir kararını aldı. Yolsuzluktan toplum nezdinde eksiyle çarpılmış durumdaki hükümet, yetkisizliğine bakmaksızın, boyundan fazlasıyla büyük bir kararla öğrencilerin ortaokuldan itibaren dini inançlarından dolayı başlarını örtmek istemelerine serbestlik getirdi. Öğrencilerin başlarını 'bone üzerine bandana yerleştirerek örtebilecekleri'ne hükmetti. 

Bakanlar Kurulu, Resmi Gazete'de yayımlanan 'Ortaokullar ile Ortaöğretim Kurumları İçinde ve Dışında Uyulacak Kurallar ve Disiplin (Değişiklik) Tüzüğü' ile 'Öğrencilerin dini inançlarından dolayı başlarını örtmek istemeleri halinde, yalnızca bone üzerine bandana yerleştirerek başlarını örtebilirler. Bone ve bandana üzerinde herhangi bir şekil, desen, yazı, sembol ve işaret bulunamaz. Bone ve bandana okul üniforması ile uyumlu renkte, düz ve sade olmalıdır.' deyiverdi! Milli Eğitim Bakanlığı için utanç verici zira Türkçesinde de sorun var bu cümlenin!

Türkiye’de kadına yönelik şiddet sarmalı, ‘demokratikleşme’ ve ‘örtünme özgürlüğü’ kisvesi altında, kadının baskı altına alınmasıyla bugün korkunç bir seviyeye geldi. 

Tüm toplumu susturmanın ana yolu önce kadını baskılamaktan geçer. Dini kadına karşı kullanan tarikatların ve tarikat politikacılarının tek amacı, antidemokratik ülkeler yaratarak yolsuzlukları karşısında toplumları sindirmektir. 

Bu sadece Müslümanlığı kullananlara özgü bir yaklaşım değildir. Otoriter Hristiyan seçilmişler de önce kadının sinmesini istiyor. Yolsuz bir düzen kurmak için ister İslam ister Hristiyanlık ister Musevilik olsun dini kullanan oligarşik rejimler kendi toplumlarını özellikle cahilleştiriyor. Kamunun rüşvet çarkının sorunsuz döndürülmesi için devletin tüm kuruluşlarını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden organize ediyor, yargıyı ve orduyu kendi güdümleri altına sokarak modern faşizmler inşa ediyorlar. Kadınlara daha fazla çocuk doğurmalarını, evde en iyi şekilde çocuk bakmalarını öğütlüyorlar. Savaş çığırtkanlığı ile daha fazla çalmak ve silah tüccarlığından azami kâr elde etmek için gerisini erkeklerin halledeceğini tembihliyorlar. Bakınız Rusya’ya, bakınız Trump’ın yaptıklarına, Netanyahu’yu hiç unutmamak lazım! Dinleri ayrı ve fakat ideolojileri aynı tornadan çıkmış... Trump'ın seçim kampanyasında 'önlüklü ev kadınlarının mutfakta, ellerinde tepsiyle gösterildiği kadın figürleri' ne arıyordu?

Geçenlerde Mikro-Makro’da yazdık: Amerikalı bilim tarihçisi Prof. Robert Proctor, Hristiyan milliyetçisi olanlar da dahil bu rejimlerin ‘kasıtlı cehalet üretimi’ yaptığını, sosyal medyayı kullanarak ürettikleri propagandayla cahil toplumlar yarattıklarını ve 'cehaletin altın çağında yaşadığımızı' söylüyor.

KKTC Bakanlar Kurulu’nun hepsi erkek olan bakanları 14 Mart’ta bir araya gelmiş, belli ki çok önceden planlanmış bir hamleyle, özellikle Ramazan ayını seçerek ve hafta sonu tatilinden sonra pazartesi Cenevre'nin gündemde olacağını da hesaba katarak, Resmi Gazete'de yayımladıkları tüzük değişikliği ile, öğrencilerin örtünmesini ortaokuldan itibaren serbest bırakacaklarını sanmış…

Aynı gün, yani 14 Mart’ta Türkiye gazetelerinde insanı dehşete düşüren bir haber vardı: Samsun’da bir anaokulu öğretmeni sokakta yürürken hiç tanımadığı 30 yaşındaki Sinan Aladağ’ın sözlü tacizine uğramıştı. 'Ücretin ne kadar' diye soran adam, kadına 'etek giydiğine göre böylesin' demiş ve adamın yumruğu ile kendisini yerde bulan öğretmenin, darp sonucu yüzünde 2 kırık oluşmuştu ve yapılan ameliyatla yüzüne platin takılmıştı. Kadın 3 ay boyunca sıvı ile besleneceğini açıklamıştı.

Türkiye’de 2021’in Mart ayından bu yana en az 1293 kadın öldürüldü. 2024 yılında 394; yılbaşından bu yana da en az 49 kadın cinayeti işlendi.

Tarikatlar önce kadınları, sonra tüm toplumu antidemokratik uygulamalarla baskılayarak, yolsuzluklarının sorgulanmayacağı bir ortamda diledikleri hukuksuzluğu yapmaya başladı.

Hiç uzatmayacağım: KKTC Bakanlar Kurulu benzer şekilde yolsuz uygulamaları karşısında sessiz kalacak bir toplum mu dizayn etmek istiyor? Etek giyen kadınların yumruklandığı, başını örtenin avantajlı; örtmeyenin dezavantajlı olacağı, yargının bağımsızlığının korunamadığı, kamuya alımların özellikle tarikatların üyelerine açılacağı bir toplumla, devlet erkini kullanarak yapılacak soygunların sorgulanamadığı, sorgulansa da kimsenin çalıp çırpına dokunamayacağı bir ülke haline gelmemizin hayalini mi kuruyor?

Siz kendi cebinden ötesini düşünmeyen, toplumun ve devletin Anayasası aleyhine her şeyi yüzsüzce yapabilecek tarikat iş birlikçisi değilseniz nesiniz?

'İş birlikçilik' bir fiil olarak sizin kapsama alanınızı kısıtlıyor olabilir mi? Sizler sırf iktidarda kalıp hukuksuzca daha fazlasına ulaşasınız diye Türkiye’de olan ne varsa buraya taşımayı ideolojik olarak tercih eden, örgütlü bir faşizmi savunuyor olabilir misiniz? Tam kapsamıyla iş birlikçi, faşist bir düzen kurmayı hedefliyor olabilir misiniz? Belki yarın Türkiye’den tarikatların daha fazla ülkeye gelip kadınları dövmesini ve öldürmesini de gizliden örgütlersiniz ha?

Bu ülkeyi öğretmenlerinin arkasında, tek ses karşınızda bulacaksınız!

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın