Yazılar

Falyalı cinayeti Türkiye’de bir dönemin kapanışıdır

İşlenen iki cinayetin çok boyutluluğu Türkiye siyasi tarihindeki bir kapanışın simgesidir. 

Hayatını hunharca işlenen bir suikastla kaybeden Halil Falyalı’nın öldürülmesi KKTC ve Türkiye ilişkilerinde derin bir kırılma olarak anılacak. İşlenen iki cinayetin çok boyutluluğu aynı zamanda Türkiye siyasi tarihindeki bir kapanışın simgesidir. 

Falyalı ve şoförü Murat Demirtaş’ın katledilmesinde Kalaşnikof gibi otomatik silahların kullanılması silahların güneyde yapılanmış PKK tarafından mı tedarik edildiği sorusunu sorduruyor. Silahlar güneyden, öldürenler bu suikastin ihale edildiği Türk mafyası olabilir mi? Mafyaya bu işi ihale edenler kimler olabilir peki?

Zanlılar yakalandığına göre ayrı bir cumhuriyet olan KKTC’ye bu silahları hangi yolla getirdiklerini, silahları nereden aldıklarını ve nereye bıraktıklarını öğrenmek gerekmiyor mu? Güvenliğimizi sağlamak için adada bulunan on binlerce Türk askerinden ve askere bağlı Polisimizden çekinmeden bir grup çete üyesi ülkemize girme ve iki kişiyi otomatik silahlarla öldürme cesaretini nasıl gösteriyor? Bizde limanda X-Ray cihazı bozukmuş, Türkiye'de de mi bozuk? Bu silahlar adaya nasıl ve nereden geldi ve şu anda neredeler?

Falyalı 3 ya da 4 zırhlı araca sahipken o gün zırhlı araç kullanmadığına göre kendisini herhangi bir tehdit altında hissetmiyordu. Falyalı’nın 200’e yakın koruması olduğu biliniyor ve cinayet günü yanında korumaları da yoktu. Pusu kuran 3 araçtaki tahminen 5 kişinin içeriden bilgi almaksızın bu suikasti işlemesi pek olası görünmüyor. Falyalı’nın şirketleri içine sızdırılmış ajanlar olabilir mi? 

Sedat Peker’in ifşaatları ile gündeme gelen Falyalı’nın hemen ardından otelinde meydana gelen bir hırsızlık olayı ile içeriye alınması başından beri çok kuşkuluydu. Zira Turgut Katırcı’nın Türkiye kökenli biri olarak adanın polis ve siyaset kurumu dahil her yerinde güçlü bağlantıları olan Falyalı’nın şirketinden para çalıp, Falyalı’yı polise şikâyet edebilmesi akla mantığa aykırıydı. Katırcı daha önce garson olarak çalıştığı başka bir otelden bir diğer otele geçmiş, orada da hasbelkader kasada çalışmaya başlamıştı. Ardından Falyalı’nın otelinde kasa görevlisi olarak işe başlamıştı. Ama her nasılsa slot makinelerinin tüm inceliklerini kendi kendine öğrenmiş, makinelerden kısa sürede fark edilecek miktarda para çalmayı göze almıştı. Katırcı kimlerden destek görmüştü? Ve otele aslında gönderilmiş biri miydi? Bu soruların cevabını davayı takip ederken çok aradım. Ancak tüm çabalarıma rağmen ne eşi benimle konuşmaya yanaştı ne de Katırcı kendisini ele verecek bir davranışta bulundu.

Katırcı’nın Falyalı ve adamları hakkında yalan söylediğini beyan ederek ifadesini değiştirmesi üzerine Savcılığın davayı geri çekmesiyle, Falyalı 17 Aralık’ta zaten daha çok hastanede geçirdiği hapis sürecinin sonunda serbest bırakılmıştı. Halil Falyalı’yı hapishanede öldürme planları mı vardı birilerinin ve bunun olamayacağı mı görüldü; bu da başka bir soru olarak kalacak.
Falyalı serbest kaldıktan sonra 2 ayı bile doldurmadan otomatik silahlarla taranarak öldürüldü. Cenazesine katılanlar arasında Kıbrıslı Rum kötü adamlar da vardı.

Kıbrıs Rum mafyasının yanı sıra Güney Kıbrıs’taki PKK’nın Kıbrıs’ın kuzeyinde birden zenginleşen iki isimle yıllar öncesinden bağı olduğuna dair birden fazla kaynaktan doğruladığım bilgiler mevcut. Güneydeki PKK, zamanında 5 kuruşu zor toplayan kuzeydeki bir finans simsarı üzerinden yıllardır para mı aklıyor? PKK uyuşturucu işinde mi; evet. 

Bölünmüş adanın iki yakası arasında sadece uyuşturucu ticareti ve kara para aklama operasyonları mı yapılır? Kaçak eti oradan buraya gönderenler, yasa dışı göçmenleri buradan oraya, bazen de oradan buraya taşıyanlar, burada cinayet işleyenin oraya kaçabilmesi, oradaki firarilerin her nasılsa bir yolunu bulup buraya geçmesi, birbirinden hiç hazzetmeyen Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk siyasilerin her seçimde provokasyonlarla birbirlerini desteklemesi, her kötülükte birleşik Kıbrıs’ın gayri resmi ağlarının anında kurulabildiğini göstermiyor mu? Yasal ağlarsa bilumum milletten arabuluculara rağmen çok zor örülebiliyor.

Adanın iki yakası sadece kirli işlerde birleşirken Türkiye KKTC ilişkilerinde de benzer bir durum olması elbette tesadüf değil. Don gömlek dediklerinden ama gömleği giyen Türkiye, donuna dönüşen de… Kutlu Adalı suikasti, Türkiye’de casinoların kapatılması ve Türkiye’den casinolu otel açmaları için teşvik edilen iş insanlarının adaya akması ile vücudun hangi bölümü olacağımız çoktan belliydi. Sonra internet üzerinden oynatılan yasa dışı bet piyasası büyümeye başladı. Hedef kitlesi Türkiye vatandaşları olan KKTC bet pazarı gelişirken, TC-KKTC iktisadi ve mali işbirliği protokollerine özelleştirme her anlaşmada dayatılsa da son programa kadar bet konusu hiç anılmıyordu. Üzerine uyuşturucu kaçakçılığı ve hatta IŞİD’in terörist faaliyetlerine finanse etmek için sattığı petrolle KKTC’nin bağlantılı olduğu iddiaları bindi.

Halil Falyalı komisyon karşılığı tahsilat yapan küçük bir çete lideri iken Veysel Şahin’in korumalığını üstlenmiş, Şahin’in kendisine verdiği sınırlı sayıdaki bet sitesini işleterek ve iddialara göre Şahin’i ekarte etmiş ve bet baronu olmuştu. Veysel Şahin’in olduğu söylenen otele çöktüğü ileri sürülmüş, otelinin önündeki limanı denize doğru açıldıkça açılmıştı. Limanlarına Karpaz’dan da liman ekleyecek ve kanıta muhtaç iddialara göre denizden uyuşturucu transferi miktarını artıracaktı. Uçkuruna düşkün siyasilerin gizlice kasetlerini çektiği ileri sürülüyor ve siyasilerden her izni alabildiği görülüyordu. Falyalı, Türkiye’den sanıldığı gibi bunu ‘şantaj’la yapmıyordu. Siyasal partileri finanse ederek yapıyordu. Tüm bunlar olurken ağzını açabilen tek bir siyasi yoktu. Peki toplumumuz neredeydi? O da sesini hiç yükseltmiyordu.

Toplumda bet baronu Veysel Şahin kanadı için de benzer bir ruh hali vardı kuşkusuz: Veysel Şahin tutuklandığında arkasından ne kadar iyi bir insan olduğu söyleniyordu adada. Türkiye’de binlerce aileyi mahveden ve bet borcuna sokan bir adam nasıl iyi bir insan olabilirdi orası hep muallaktaydı. Falyalı ya da Veysel Şahin, en çözüm yanlısı siyasilerimizin gözünde bile ‘iş insanı’ydı. 

Kuzey Kıbrıs'ta 18 bine yakın Afrikalı öğrenci arasında sadece uyuşturucu satanlar değil, en başta siber suçları işleyenler olduğunu biliyoruz ama nasıl da susuyoruz 70 bin sterlinlik daireyi 500 bin sterline satın aldıklarında değil mi? Esnafımız parasının kaynağı çoğu kez bilinmeyen, çok lüks marka araçlara sahip bu ‘öğrenciler’den çok memnun, her yerden alışveriş yapıyorlar. KKTC’den bilgisayar başında Avrupa veya Türkiye şirketlerini soyuyorlarsa bize ne, biz soyguncunun parası ile ne satın alabildiğine bakarız yalan mı?

Günün sonunda kirli işlerin adamları öldürülünce bir de döner, ‘biz böyle şeylere alışkın değiliz’ deriz. Bir şeyin bir kısmından faydalanırken, sorgulamaya çıkarlarımız gereği yanaşmadığımız o şeyin sonucunu görünce aydan gelmiş gibi davranmak artık gülünç oluyor doğrusu. 

Yasa dışı paranın olduğu her yere mafya gelir. Önce o paradan pay kapmak için, sonra o paranın kaynağını ele geçirmek için. Yıllardır her türlü yasa dışılığın döndüğü bu ülkede şimdi dönüp de Falyalı’ya bunu nasıl yaptılar demek garip kaçıyor. Hepimiz çok üzüldük, hâlâ da üzgünüz. Yıllar önce yaptığım bir haberden ötürü tehditkâr cümleler sarf ettiği bir konuşma geçmişti aramızda. Mikro-Makro'nun hakkında yaptığı bir haber nedeniyle 2 sene önce beni Polis'e şikâyet etmiş, geceleyin Polis'e çağrılmıştım. Son dava duruşmalarında birbirimizi bazen terslediğimiz bazen de espri ile karşılıklı laf sokuşturduğumuz olmuştur ama yaptıklarını doğru bulmamak ve kendisi ile mücadele etmek başka ölüm, hele böyle bir cinayete kurban gitmesi…

Mikro-Makro iki gün önce KKTC Polisi’ne üç soru sordu. Falyalı’ya saldırı olabileceği konusunda Falyalı öldürülmeden önce ihbar alıp almadığını ve eğer böyle bir ihbar yapılmışsa neden bundan Falyalı’nın haberi olmadığını sorduk. Yanıt yok pek tabii. Gene de adettendir diye sustum bekledim.

2 gündür bu suikastın olabilecek her detayını araştırıyorum. Türkiye’de herhangi bir çetenin Sedat Peker’inki de dahil, devletin sahibi olduğunu her fırsatta gösterenlerden habersiz böyle bir suikasta karışabileceğine inanan var mı? Peker iki sene önceye kadar rejimin en yakınında durmuyor muydu? Yolunu değiştirmiş ‘görünen’ sadece o. Diğerleri aynı yolda birlikte yürümüyor mu? Ortada Söylemezler’e ihale edilmiş bir suikast planı varsa şayet, KKTC’nin bet piyasasından pay kapmak isteyen sadece mafya mıdır? Başkaları da var mıdır? Kuşkusuz bu büyük bir bet piyasası paylaşımının çok ötesine geçen, bir mafya hesabının kapatılmasından çok daha derinlere inen bir olaydır.

Tüm bunlar göstere göstere olmuşken ahalimiz KKTC düzeninin sadece sürdürülebilir olmadığını aynı zamanda daha da kana bulanacak bir yere döneceğini ve bunun nedeninin yasa dışı işler olduğunu bilse de duymazdan mı gelecek yine? Maalesef, evet. Kıbrıs’ın kuzeyinde sebepsiz zenginleşme Kıbrıs Rum mülklerine el koyulması ile başladı ve diğer tüm yasa dışı işlerle artarak meşrulaştı. Bu düzenin devamından memnun olanların ve düzenin değişiminde sözde kalanların ortak eseridir bu suikast.

Yine de mücadele edenler susmayacak. Masa başında mafya paylaşımlarının yapılacağı bir KKTC’de düzgün firmaların susup oturacağını, KKTC sokaklarında Kalaşnikofların konuşturulup yasal işleriyle dünya ile bütünleşmek isteyen şirketlerin korkup kaçacağını mı sanıyorsunuz? Az kaldı kanımca yakında Türkiye gibi KKTC de gri listeye girecek. Dünya oturup bakacak ve KKTC’yi kendi haline bırakacak inancındaysanız, giderayak KKTC’nin çirkef siyasileri ve domine edilen kurumları ile al gülüm ver gülüm Türkiye mafyasının adaya girebileceğine ihtimal veriyorsanız, o dönemi kanlı eller 8 Şubat 2022 akşamı kapatmış bulunmaktadır. Dünya KKTC’ye çeki düzen vermek için ensemizde artık. Ne bekliyordunuz ki siz? Kime mi konuşuyorum? Anladınız siz onu!

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın