Tarih, ABD’de yürütülmekte olan başkanlık seçim yarışında ortaya dökülen rezaletleri gün gelecek demokrasi devriminin köşe taşları arasına oturtacak. Dünyada yepyeni bir siyaset üretme biçiminin filizlenmesi artık an meslesi.
Cumhuriyetçi aday Trump’ın ardı arkası kesilmeyen etik dışı söylem ve icraatlarının ardından Demokrat Başkan Adayı Hillary Clinton’ın da pirüpak olmadığı ortaya çıktı.
Clinton’ın seçim kampanyasını yöneten John Podesta’nın Wikileaks korsanları tarafından haklanan e-postalarındaki ayrıntılar çok temel birkaç saptamayı doğrulamakla kalmadı, aynı zamanda demokrasinin tüm dünyada bir an önce şeffaflaşması gereğine dikkati çekti.
Neyi gösteriyor bu e-mailler? Bildiğimiz pek çok gerçeğin sarsılmaz hakikatler olduğunu örneğin. Siyasetçilerin çoğu çıkar odaklarının yönettiği ‘kukla’lardır. Seçilmişler takma adlarla e-posta hesabı açarak, resmi yazışmaları evlerindeki özel ve korunmasız sunuculardan yapabilir ve devlete ilişkin sırların açığa çıkmasını önemsemeyebilirler. Ana akım medyanın pek çok unsuru siyasetin ve çıkar ilişkilerinin doğrudan parçasıdır. Amerikan seçim kampanyalarında, dünyanın pek çok ülkesindeki diğer seçim kampanyalarındaki gibi resmi söylemin tersine terörist ilan edilen pek çok örgütün veya grubun arkasındaki güçlerden ve hatta devletlerden finansal destek sağlanmaktadır. Seçilmişlerin halkın önünde söyledikleri ile özel oturumlarda ifade ettikleri arasında ciddi farklar vardır…
İşin magazin tarafı ise başka tespitlere götürüyor bizi: Hillary Clinton’ın danışmanlarının kendi aralarındaki yazışmalarda kullandıkları üslup, hiyerarşik ilişkilerde saygı ve sevgi gibi bağların ne kadar göstermelik olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Milattan önce doğmuş eski Roma diktatörü Sezar’ın arkasından bıçak çekiliyordu; milattan 2016 yıl sonra Clinton’ın çok güvendiği yardımcıları maillerinde Clinton’ı ipe çekiyor.
‘Emekli gibi’ imiş Hillary Clinton… Kişisel hijyenine dikkat etmiyor; gündüz vakti bile ‘içiyor’muş. ‘Karakter problemi’ varmış; bir röportajı bile yapacak ‘yetenek’te olmayıp gerçek duygularını yansıtamıyormuş. Yetmezmiş gibi ‘kafası pek karışık’mış…
Clinton’un seçim kampanyasının baş yöneticisi Podesta tarafından yazılan maillerde Hillary Clinton namına yer yer öyle çirkin, kinayeli ve tepeden bakar ifadeler var ki danışmanlarının en az Clinton kadar hırslı olduğunu ve hatta ihtimal doğsa Başkan adaylığına soyunabileceklerini dahi düşünür insan…
Haklanan e-postalardan Clinton’ın katılacağı bazı televizyon programları öncesinde kendisine yöneltilecek soruları danışmanları aracılığıyla aldığı, resmî protokol kurallarına uymadığı, ABD’nin resmî savaş planları ile ilgili detayları danışmanlarının şifreleri kolayca kırılabilir şahsi e-postalarına gönderebildiği de belli oluyor.
Hâl böyle iken Amerikalı düşünür Noam Chomsky, Wikileaks’in demokrasiye katkı sağladığını belirtmeden edemiyor. Hatta Wikileaks’in editörü ve yöneticilerinden biri olan Julian Assange’a madalya verilmesi gerektiğini düşünüyor. Ve ekliyor: ‘Gizliliği kaldırılan resmi belgeler üzerinde yaptığım çalışmalar, devletin kurumlarını ve toplumu düşmanlarından korumaktan çok yurttaşlarından kendisini korumak için gizli belge tasnif ettiğini gösteriyor.’
Hazır bizim Bilişim Suçları Yasa Tasarısı, üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan Meclis’te öylece bekleyedururken yok mudur bir Anonymus ya da Wikileaks sempatizanı memlekette? Her şeyinin ‘korsan’ olduğu ileri sürülen bir ülkede bilgisayar korsanı olmaması ne tuhaf... Teknolojinin beşiği ABD’de, Podesta gibi resmi yöneticilerin mail şifreleri p@sswOrd kadar basit olabiliyorsa, bizimkilerin şifrelerini kırmak için büyük ‘hacker’ olmak da gerekmiyor. Bilişim Suçları Yasası da olmadığında göre bilgisayar korsanları politikacılarımızın e-posta şifrelerini kırabilir, haklayabilir ve halkla paylaşabilir pekâlâ. Yeter ki demokrasimiz şenlensin ve şeffaflaşsın daha ne isteriz...
Yorumunuz