Dünya

İngiltere'de İşçi Partisi hükümeti yeni vergi artışına hazırlanıyor

İşçi Partisi hükümeti, zayıf ekonomik büyüme ve artan kamu harcamalarının baskısı altında…

İngiltere uzun zamandır birbirini dışlayan iki arzu arasında sıkışmış durumda: Seçmenler Avrupa düzeyinde refah ve Amerikan düzeyinde vergi istiyor.

İster tesadüfen ister kasıtlı olarak, bu tartışma yavaş yavaş daha yüksek vergiler yönünde çözülüyor; zira İngiltere'nin İşçi Partisi hükümeti birkaç yıl içinde ikinci büyük vergi artışına hazırlanıyor.

İngiltere, giderek artan sayıda zengin ülkeyi ilgilendiren bir sorunla karşı karşıya: Giderek artan kamu harcamalarını, daha fazla borçlanmadan ve finans piyasalarını ürkütmeden nasıl karşılayacak?

Önümüzdeki haftalarda, İngiltere Hazine Bakanı Rachel Reeves'in yaklaşık 30 milyar sterlinlik, yani yaklaşık 39 milyar dolarlık, İngiltere'nin yıllık ekonomik çıktısının yaklaşık %1'ine denk gelen bir vergi yükünü açıklaması bekleniyor. Bu adımın amacı, 2024 yılında GSYH’nin %5,7’sine ulaşan bütçe açığını aşağı çekmek.

Capital Economics’e göre, her iki vergi artışı birlikte değerlendirildiğinde, Britanya 1970’lerin ortalarından bu yana en büyük vergi yüküyle karşı karşıya kalacak. Artışların, Britanya'nın zayıf ekonomik büyümesini daha da kısıtlaması muhtemel.

Vergi yükü ülke tarihindeki en yüksek seviyeye çıkacak

Son artışla birlikte İngiltere’nin vergi yükü, yıllık ekonomik üretimin yaklaşık %37-38’ine yükselerek ülke tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşacak. Birleşik Krallık’ın önde gelen bağımsız ekonomi araştırma kuruluşu Mali Araştırmalar Enstitüsü’ne göre bu oran, 1990’lardaki yaklaşık %30 düzeyinin ve 2010’larda %30-33 aralığında seyreden oranların oldukça üzerinde. Bu seviyeler, vergi oranları genellikle %24-26 aralığında olan ABD’nin belirgin biçimde önüne geçse de İngiltere hâlâ Almanya ve Fransa’nın gerisinde kalıyor. 

Böyle bir yaklaşımın sakıncaları, Belçika dışında tüm diğer zengin ülkelere kıyasla çalışanlardan daha yüksek ücret vergisi alan ve brüt maaşların yaklaşık %50’sini kesen Almanya’da açıkça görülüyor. Bu yöntem geçmişte Almanya’nın bütçesini dengelemesine yardımcı olsa da, çalışanların satın alma gücünü zayıflatarak tüketimi düşürdü.

Almanya, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından Avrupa'da yaşanan kültürel değişimi yansıtıyor. Ülke savunma harcamalarını büyük ölçüde azaltarak ortaya çıkan kaynağı refah devletine aktardı. Şimdi ise, çukurlarla dolu yollardan işlevsiz demiryolu ağına kadar çökmekte olan altyapısını güçlendirmek ve ordusuna yeniden daha fazla harcama yapmak zorunda. Ancak vergiler zaten çok yüksek ve ekonomik büyüme zayıf.

Birleşik Krallık’ın attığı adım ise bugün Britanya’da ve Avrupa’nın büyük bölümünde karşı karşıya kalınan ağır gerçeğin bir ürünüdür. Yaşlanma, yükselen faiz oranları ve büyüyen savunma bütçeleri gibi etkenler nedeniyle kamu harcamalarına yönelik talepler hızla artıyor; ancak ekonomik büyümenin zayıf olması yüzünden vergi gelirleri aynı hızda artmıyor.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer gibi politikacılar bu nedenle pek de cazip olmayan seçeneklerle yüzleşmek zorunda kalıyor: Harcamaları kısmak (ve seçmenleri kızdırmak), vergileri artırmak (ve seçmenleri kızdırmak) ya da daha fazla borçlanmak (ve fatura gelene kadar seçmenlerin bunu fark etmemesini veya kızmamasını ummak).

Faiz oranlarının yükselmesiyle daha fazla borç almanın sınırlarına ulaşıldı

Pek de şaşırtıcı olmayacak şekilde, ABD dahil zengin dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, son yıllarda en kolay çıkış yolu olarak borçlanmayı seçti ve uzun süreli ultra düşük faiz oranlarının sunduğu imkânlardan yararlandı. Almanya bile savunma gibi alanlarda daha fazla harcama yapabilmek için yıllardır uyguladığı borç sınırlamalarını bir kenara bıraktı.

Ancak, özellikle faiz oranlarının tekrar yükseldiği ve borcun geri ödenmesinin çok daha maliyetli hale geldiği bir dönemde, daha fazla borç almanın da sınırları var. Bu sınırlar şu anda Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkelerde test ediliyor. Her iki ülke de artan faiz ödemeleri ve yatırımcıların kendilerine borç vermek için giderek daha yüksek faiz oranları talep etme ihtimaliyle karşı karşıya.

Wall Street Journal’ın görüştüğü Berenberg Bank'ın kıdemli İngiltere ekonomisti Andrew Wishart, "Hükümetler piyasa kısıtlamaları içinde yaşamaları gerektiğini öğreniyor. Artık normal bir faiz oranı ortamına geri döndük, mali açıdan daha sorumlu davranmalı ve mali durumunuzu sürdürülebilir bir yola sokmalısınız." diyor.

İngiltere Hazine Bakanı Rachel Reeves, vergi artışlarını en az kötü seçenek olarak savundu. BBC'ye verdiği demeçte, "Ülkemiz için doğru olanı yapacağım. Bazen bu, her zaman kolay kararlar değil, ulusal çıkarlara uygun olduğunu düşündüğüm kararlar anlamına gelir." dedi.

Bu seferki artış işletmelerden ziyade tüketicileri ve bireyleri daha fazla etkileyecek

Ekonomistler, büyümeye zarar vermesine rağmen, Birleşik Krallık'ta daha kapsamlı bir vergi artışının, çeşitli vergi artışlarına kıyasla avantajlar sağlayabileceğini söylüyor. Vergi artışı muhtemelen piyasaları rahatlatacak ve geçen yılki artışlardan etkilenen işletmelerden ziyade tüketiciler ve bireyleri daha fazla etkileyecektir. Bu, enflasyonu düşürebilir ve ileride daha düşük faiz oranlarına olanak sağlayabilir. Reeves'in ekim ayı başında kapsamlı bir gelir vergisi artışı olasılığını açıklamasından bu yana, Birleşik Krallık'ın borçlanma maliyetleri düştü.

Şimdiye kadar, vergileri artırmak yerine harcamaları kısma girişimleri ise Avrupa'nın büyük bir bölümünde başarısızlıkla sonuçlandı. 

Kaynak: WSJ 

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın