Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün 42’nci kuruluş yıl dönümünü kutlarken, Ada’nın yakın tarihine damgasını vuran 1974 darbesi, Barış Harekâtları ve 1983’teki bağımsızlık ilanına uzanan kritik süreç yeniden gündeme geliyor.
Kıbrıs’ta ve Türkiye’de siyasal dengeleri köklü biçimde değiştiren bu dönemde neler oldu?
15 Temmuz 1974’te, Yunanistan’da 21 Nisan 1967’de yönetimi ele geçiren Albaylar Cuntası’nın desteğiyle EOKA tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı III. Makarios’u devirmeye ve adanın Yunanistan’a bağlanmasına yönelik bir darbe gerçekleştirildi.
Darbenin yarattığı güvenlik krizi üzerine Türkiye, Garanti Antlaşması’ndan doğan haklarına dayanarak 20 Temmuz 1974’te I. Barış Harekâtı’nı başlattı. Bu süreçte Ada’daki dengeler değişirken Yunanistan’da da siyasi bir kırılma yaşandı ve 23 Temmuz’da Albaylar Cuntası çöktü.
BM Güvenlik Konseyi kararları ve ABD'nin silah ambargosu
Türkiye, 14 Ağustos 1974’te II. Barış Harekâtı’nı başlattı. Üç gün sonra, 16 Ağustos 1974’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Ada’daki yabancı güçlerin geri çekilmesini talep eden bir karar yayımladı. ABD, Türkiye’nin Amerikan silahlarını Kıbrıs’ta kullandığı gerekçesiyle 5 Şubat 1975’te Türkiye’ye yönelik silah ambargosu uygulamaya başladı.
Aynı yıl Kıbrıs Türk tarafı yeni bir siyasal yapılanmaya geçti. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi ve devlet başkanlığını Rauf Raif Denktaş yürüttü. Bu gelişme, Kıbrıs Türk halkının kendi siyasal statüsünü belirleme sürecinin önemli bir adım oldu.
Türkiye'de 12 Eylül 1980 darbesi yılları
12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye’de yönetime el koydu ve ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildi. Askeri yönetim döneminde on binlerce kişi gözaltına alındı, geniş çaplı tutuklamalar yapıldı, siyasi faaliyetler durduruldu ve çok sayıda kişi işkence iddialarına konu olan sorgulamalardan geçti. Darbe döneminde askeri mahkeme kararlarıyla idam cezaları uygulandı ve Yılmaz Güney, Cem Karaca, Kadir Mısırlıoğlu vatandaşlıktan çıkarıldı.
Bu süreç, Türkiye’nin hem iç siyasetinde hem de Kıbrıs politikasında belirleyici etkiler yarattı. Askeri yönetim, 1961 Anayasası’nı yürürlükten kaldırarak yeni bir anayasa hazırladı. 7 Kasım 1982’de yapılan halk oylamasıyla 1982 Anayasası yüzde 91,37 oyla kabul edildi ve Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı resmen onaylandı. 1983 yılına gelindiğinde siyasal partilerin faaliyetlerini yeniden düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu yürürlüğe girdi ve çok partili hayata dönüşün yolu açıldı. Aynı dönemde Turgut Özal Anavatan Partisi’ni kurdu ve 6 Kasım 1983 seçimlerinde ANAP yüzde 45,14 oy alarak iktidara geldi.
Kıbrıslı Türklerin Self Determinasyon Hakkı'nın kabulü ve KKTC'nin kuruluşu
Bu gelişmeler yaşanırken, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi 17 Haziran 1983’te “Kıbrıslı Türklerin Self Determinasyon Hakkı”na ilişkin bir kararı kabul etti. Sadece birkaç ay sonra, 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk siyasal parti temsilcilerinin oybirliğiyle aldığı kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Turgut Özal, 13 Aralık 1983’te Türkiye Başbakanı olarak göreve başladı.
Büyük gizlilik...
KKTC’nin ilan sürecinin detaylarını, Bağımsızlık Bildirgesi'ni hazırlayan ekipte yer alan diplomat Osman Ertuğ yıllar sonra şöyle aktarmıştı: Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bağımsızlık ilanından yaklaşık iki buçuk hafta önce Ertuğ’u çağırarak gizlilik içinde İstanbul üzerinden Ankara’ya gidip Türk Dışişleri ile bildirgenin hazırlanması için çalışmasını istedi. Ertuğ, bildirgenin İngilizce metnini zaman darlığı nedeniyle akşamları kaldığı otelde tamamladığını ifade etti.
Dönemin siyasetçilerinden eski Başbakan Hakkı Atun da Denktaş’ın süreci neden büyük gizlilik içinde yürüttüğünü hatırlatmıştı. Atun’a göre Denktaş, ABD’nin olası müdahalesinden çekiniyor ve 1964 yılında ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’un İsmet İnönü’ye gönderdiği mektubun yarattığı diplomatik baskının tekrar etmesinden endişe ediyordu.


Kuruluş sonrası BM Güvenlik Konseyi kararı
Ne var ki bağımsızlık ilanını uluslararası toplum kabul etmedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 18 Kasım 1983 tarihli 541 sayılı kararıyla KKTC’nin ilanını “geçersiz” saydı ve tüm devletlere Kıbrıs Cumhuriyeti dışında başka bir Kıbrıs Devleti'ni tanımamaları çağrısında bulundu.
Türkiye'den ekonomik yardımlar 1964'te başladı
KKTC’nin kuruluşundan kısa bir süre önce Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nda göreve başlayan ve devletin çeşitli kademelerinde önemli sorumluluklar üstlenen ekonomist Aytuğ F. Plümer, bağımsızlık ilanı öncesindeki ekonomik tabloyu 2008’de Rüstem Yayınevi’nden çıkan “Kıbrıs Ekonomi Tarihi” adlı kitabının giriş bölümünde ayrıntılı biçimde değerlendiriyor. Plümer, 1963-1974 yılları arasında Rum yönetiminin devlet organlarını tek taraflı olarak kontrol etmesi nedeniyle Kıbrıs Türk toplumunun ciddi ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldığını vurguluyor.
Plümer’e göre Türkiye, 1964 yılından itibaren Kıbrıs Türk yönetimine ayni ve nakdi yardımlar göndermeye başladı ve bu yardımların 1974’e kadar olan toplamı o günün değerleriyle 2,4 milyar TL olarak hesaplandı.











Yorumunuz