ABD Başkanı Donald Trump, göreve geldikten sonra ilk kez katıldığı New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda uzun, sert ve tartışmalı bir konuşma yaptı. Tam 56 dakika süren ve kendisine ayrılan sürenin dört katına ulaşan konuşmasında BM’ye ağır eleştiriler yöneltti. Avrupa’ya ve Almanya’ya sert mesajlar gönderdi, göç ve iklim konularında keskin, çoğu kez yanlış ifadeler kullandı. Rusya-Ukrayna savaşı ile İsrail-Gazze çatışmalarına dair tartışmalı değerlendirmelerde bulundu.
Prompter krizi ve doğaçlama sözler
Konuşmanın daha başında teleprompter cihazında yaşanan teknik sorun Trump’ın öfkesine yol açtı. Devlet ve hükümet başkanlarının önünde gülümseyerek, “O teleprompter’ı kim kullanıyorsa başı büyük belada,” dedi. Ardından binadaki yürüyen merdivenin çalışmadığından da yakındı. Bu aksaklıklar Trump’ın daha doğaçlama, zaman zaman da sert bir üslup kullanmasına zemin hazırladı.
BM’ye saldırdı
Trump, BM’nin “muazzam potansiyele sahip olduğunu” ancak bu potansiyelin asla değerlendirilemediğini söyledi. Kuruluşu “boş sözler söylemek” ve sorunları çözmek yerine yenilerini üretmekle suçladı. Özellikle göç politikalarına yüklenen Trump, BM’nin Amerika’ya yasa dışı yollarla gelen göçmenlere “yiyecek, barınak, ulaşım ve banka kartı sağladığını” iddia ederek, “Buna inanabiliyor musunuz?” sözleriyle tepki gösterdi. UNHCR’nin ABD yetkilileriyle iş birliği içinde insani yardım sağladığını görmezden gelen Trump, BM’nin çağdışı bir kurum haline geldiğini ve ABD aleyhine siyasi tarafgirlik yaptığını öne sürdü.
Beyaz Saray, bu konuşmayı Trump’ın dış politikadaki vizyonunu anlatacağı bir fırsat olarak tanımlamıştı. Ancak Trump, BM’ye yönelik suçlamalarını sıraladıktan sonra, Genel Sekreter António Guterres ile görüşmesinde daha ılımlı bir tavır sergiledi. “Ülkemiz Birleşmiş Milletler’in yüzde 100 arkasında. Çok şey başarabilirler,” diyerek örgütün potansiyelini desteklediğini belirtti.
İsrail-Gazze savaşı ve Filistin
Trump, konuşmasında Gazze’de ateşkes için yoğun çaba sarf ettiğini öne sürdü. “Başarılı olmak zorunda,” diyen ABD Başkanı, Hamas’ı barış girişimlerini reddetmekle suçladı ve rehineleri serbest bırakmaya çağırdı. Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkeleri çatışmayı körüklemekle itham ederek, “Hamas teröristlerinin işlediği zulmün bedeli çok ağır olur” dedi. Trump’ın sözleri, Fransa, İngiltere ve Kanada’nın kısa süre önce Filistin’i tanıma yönündeki açıklamalarıyla ters düştü.
Ayrıca Arap ülkelerinin Gazze’nin yeniden inşası ve Hamas’ın dışında bir yönetimle gelecekteki bir Filistin devleti için sundukları önerilere de değinildi. Ancak Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya yönelik hiçbir eleştiride bulunmadı, insani yardımların açılması konusunda açık çağrı yapmadı.
Ukrayna savaşı ve Rusya’ya mesaj
Trump, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırganlığını sona erdirmek için Moskova ile anlaşma yolları aradığını söyledi. Eğer bu gerçekleşmezse, “kan dökülmesini çok hızlı durduracağına inandığı sert gümrük vergileri” uygulamaya hazır olduğunu belirtti. Avrupa ülkelerine de çağrı yaparak, “Rusya’dan petrol ve gaz alımını durdurun.” dedi.
Çoğu sınırlı petrol kaynaklarına sahip olan Avrupa ülkelerinin, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline rağmen Rusya'dan petrol ve doğalgaz almaya devam ettiği iddiası, aşırı bir basitleştirme ve büyük ölçüde yanlıştır. AB, bu kaynakların bir kısmını hâlâ Moskova'dan satın alıyor, ancak bu miktar, AB’nin Rus petrol ithalatının çoğunu yasakladığı 2022 öncesine kıyasla önemli ölçüde azalmış durumda.
Dahası, Rus petrolünü almaya devam eden ülkeler arasında, başbakanı Viktor Orbán'ın Trump'a hayran olduğu bilinen Macaristan da bulunuyor. Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, bu hafta ülkenin Rus enerjisini kabul etmeye devam edeceğini doğruladı. Trump’a yakın Slovakya Başbakanı Robert Fico da boru hatları aracılığıyla Rus petrol ve doğalgazı alıyor.
AB, Rusya'dan deniz yoluyla ham petrol ve rafine ürünlerin ithalatını yasakladı ve 2027 yılına kadar Rusya'dan enerji ithalatını aşamalı olarak durdurmayı planlıyor. Ancak bunun için yaptırımların oybirliğiyle onaylanması gerekiyor.
Almanya’ya: "Yeşilci oldular ve iflas ettiler"
Trump’ın konuşmasında Almanya sıkça gündeme geldi. Berlin’in göç politikalarını “ülkeyi cehenneme sürüklemek” olarak niteledi. Enerji politikalarında Yeşiller Partisi’ni suçlayarak, “Yeşilci oldular ve iflas ettiler. Fosil yakıt ve nükleere dönmeleri iyi bir şey. Almanya’yı bunun için takdir ediyorum,” dedi. Ancak Almanya’da nükleere dönüş resmi politikada yok. Yine de Trump, Almanya’ya yönelik bu çelişkili ifadeleriyle dikkat çekti.
İklim değişikliğine saldırı
Konuşmasının yaklaşık dörtte birini iklim meselesine ayıran Trump, bir kez daha iklim değişikliğini “dünyanın en büyük sahtekârlığı” olarak nitelendirdi. Karbon ayak izi hesaplamalarını “kötü niyetli insanların uydurması” olarak tanımladı. Çevrecileri, “Amerika’nın bütün ineklerini öldürmek istemekle” suçladı. ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesini savunarak “temiz, güzel kömür”ü övdü.
Yenilenebilir enerji projelerini reddetti ve iklim değişikliğini şöyle adlandırdı: "... dünyaya yapılmış en büyük dolandırıcılık. Birleşmiş Milletler ve diğer birçok kuruluşun, çoğu zaman kötü niyetle yaptığı tüm bu tahminler yanlıştı."
Oysa sanayi devriminin başlangıcından bu yana dünyanın ısındığı konusunda geniş bir bilimsel fikir birliği var. 2021 tarihli bir makale, tüm bilim insanlarının %91 ila %100'ünün insan faaliyetlerinin iklim değişikliğine neden olduğu konusunda hemfikir olduğunu ortaya koydu.
Yenilenebilir enerji ürünlerinin etkili, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir olduğu tespit edilmiştir. Kullanımları, sera gazı üreten fosil yakıtlı santrallerin karakteristik özelliği olan karbon emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunma avantajına sahiptir.
Göç, din ve saldırılar
Trump, göç politikalarında açık sınır döneminin bittiğini belirterek, Avrupa ülkelerinin de aynı adımları atması gerektiğini söyledi.
Ancak Trump’ın Avrupa ülkelerinin açık sınır politikası sayesinde "cehenneme gideceği" iddiası duygusal, öznel ve tartışmasız bir şekilde gerçeklerin doğrulanmasından uzaktır. Birçok Avrupa ulus devleti, göçün hem kültürel hem de ekonomik faydalarından bahsediyor; ancak bu, beraberinde gerilimler ve zorluklar da getiriyor.
Üstelik "açık sınırlar" sorunlu ve yanıltıcı bir tanımlamadır ve Avrupa ülkeleri böyle bir politika uygulamamaktadır. Çoğu Avrupa Birliği ve Schengen anlaşmalı ülke, iç sınırlarında serbest dolaşıma ve sınır kontrollerinin olmamasına izin verirken, sıkı dış sınır kontrolleri uygulamaktadır.
Trump Londra’nın Müslüman belediye başkanını kişisel olarak hedef aldı ve Batı’daki Müslüman liderlerin şeriat yasasını dayatmayı planladığını öne sürdü. Ayrıca Hıristiyanlığın “dünyanın en çok zulüm gören dini” olduğunu iddia etti.
Uzayan şikâyet listesi
Trump, konuşmasında BM’deki arızalı yürüyen merdivenden, gençlik yıllarında BM’de girdiği yenileme ihalesini kazanamamasına; Brezilya’nın yönetiminden yel değirmenlerine kadar birçok konuya değindi. “Birleşmiş Milletler’in yaptığı tek şey sert ifadeli mektuplar yazmak,” dedi ve ekledi: “Ülkeleriniz cehenneme gidiyor.”
Barış anlaşmaları ve güç gösterisi
Trump, Azerbaycan-Ermenistan ve Ruanda-Kongo anlaşmalarında ABD’nin rolünü öne çıkararak, “BM’nin yapamadığını biz yaptık” dedi. Nobel Barış Ödülü arzusunu açık eden bu sözlerle kendi barışçı rolünü ön plana çıkardı. Ancak aynı zamanda İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı emri verdiğini hatırlatarak, gerektiğinde sert güç kullanmaktan çekinmediğini vurguladı.
Kaynaklar: New York Times - Spiegel - The Guardian
Yorumunuz