Yazılar

Seçim sonrası

Türkiye ekonomisinin yoğun kriz sinyalleri verdiği bir dönemeçten geçiyoruz. Türkiye’de 31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimler ve oy kaygısı krize karşı önlemlerin alınmasını aylarca öteleyecek.

Diğer yandan Türkiye’deki yeni Başkanlık Sistemi yabancı yatırımcılar tarafından demokratik bulunmuyor. Türkiye’deki yeni sistem yatırımcılar açısından hukuki güvence vermekten yoksun ve ne zaman, ne olacağı tahmin edilemez bir rejim değişikliği olarak okunuyor.

Özel sektörü aşırı borçlanma nedeniyle çöktü çökecek hale gelen Türkiye’de, eskisi gibi düşük faizli para bulmak gelecek seneden itibaren imkansızlaşacak. Zira bankalara yurt dışından sağlanacak kaynakların faizinin de mevut ortam nedeniyle yükselmesi öngörülüyor. Ekonomistlere göre Türkiye, 2019 yerel seçimlerinin ardından işsizliğin daha da arttığı, borçluların borçlarını ödeyemez hale geldiği bir ortama girecek ve radikal kemer sıkma politikaları ile karşı karşıya kalacak. Kemer sıkmanın en vahim sonuçlarını da kapitalizm sağ kalsın diye piramidin en altındakiler ve orta sınıf yaşayacak.

Korkutucu tablonun Kıbrıs’a yansımaları dövizdeki çıkışların yanı sıra düşük faizli kredi bulmanın epeyi zorlaştığı bir ekonomik yapıyı dayatacak. İç sorunları nedeniyle kafasının ağrıması muhtemel Türkiye iktidarının Kıbrıs sorununu çözmesi ise daha da zorlaşacak. Dolayısıyla Türkiye’nin Kıbrıs konusunda yapıcı adımlar atması için önümüzdeki aylar belirleyicidir. Doğu Akdeniz’deki gerginliğin yükselmesinin de bir ekonomik maliyeti olduğu düşünülürse, en mantıklısı 2019 sonuna kadar Kıbrıs sorununun çözümü için sürekli atağa geçilmesidir. Önümüzdeki kısa zaman dilimini gerek Türkiye ve Türk tarafı gerekse de Rum tarafı doğru değerlendirmezse 2019 sonrasında çözümden ziyade barış ihtimalinin iyice düştüğü, gerginliğin arttığı bir dönem bizi bekleyecek. Kötümser olasılık ise Türkiye ve Brexit’le AB’yi terk etmekte olan İngiltere’nin Kıbrıs’ta kalıcı ayrılığı savunan politikalar geliştirmesidir. Bu senaryo ise sadece bizlere değil, Kıbrıslı Rumlara da stresi bol günler armağan edecek.

Türkiye yığınla kriz atlatmış, ekonomik krizlerin ticari ve siyasi bedellerini birçok kez ödemiş bir ülke. Yanlış ekonomi politikalarının eninde sonunda iktidarı yerinden ettiği bir ülke üstelik. Kuzey Kıbrıs ise son genel seçimlerin ve yerel seçim sonuçlarının gösterdiği üzere mevcut düzenin devamından yana. Üretim odaklı olmayan ekonomisi ile kurulu düzenin açmazları karşısında siyasal partileri tarafından ciddi hiçbir politikanın hayata geçirilmediği ve gençlerini kaybeden bir ülkede yaşıyoruz.

Hal böyle iken radikal pratikler geliştiremeyen siyasal partilerin çözümsüzlük ve işsizlik kıskacındaki gençliğin sorunlarına çare bulamaz konumu kahredicidir. Her geçen yıl daha fazla genç üniversite parasını çıkaramadığı için üniversiteye başlayamıyor veya üniversiteye devam edemiyor. Plansız büyüyen turizm sektörü istihdam politikalarıyla gençlere sürekliliği olan ve güvenilir bir istihdam alanı yaratmaktan çok uzakta. Tarım, hayvancılık, inşaat, bilişim ve sanayi sektörleri ise kendini zor idame ettirebiliyor. Gençlerine iş yaratamayan bir ülke onları kaybetmeye mahkumdur. 4’lü koalisyonun daha fazla vakit kaybetmeden tüm bu sektörlerde üretimi tetikleyecek projeler oluşturması ve yeni istihdam alanlarının açılmasını teşvik etmesi gerekiyor.

Bu yapılmadığı takdirde iş güvencesine sahip memur ve bürokratların oluşturduğu birinci Kuzey Kıbrıs ile iş güvencesine sahip olmayanların oluşturduğu ikinci Kuzey Kıbrıs arasındaki çelişkiler derinleşecektir. Siyasetçi iş güvencesine sahip olanın sorunlarını çözmekle uğraşırken iş güvencesinden yoksun binlerce insanın geleceği ile oynama lüksüne sahip olamaz. Yandaşını devlete yerleştir, oyunu sana versin; oy verildikçe patronaj rejimi devam etsin ve politikacı da kazansın mantığı birinci Kuzey Kıbrıs’ın yamuk bel kemiğidir. İkinci Kuzey Kıbrıs ise birincisinin altında ezilmektedir.

Tıpkı İtalya’da, iki ayrı İtalya olduğunu savunan komedyen Beppe Grillo’nun girdiği ilk seçimde oyların yüzde 25’ini alması misali, Kuzey Kıbrıs’ta da politikacılardan hesap soracak aykırı bir hareketin doğması şaşırtıcı olmayacaktır.
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın