Macar yazar László Krasznahorkai, edebiyatın en büyük onuru kabul edilen Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Ödül komitesi, yazarın eserlerinin “sanatın gücünü yeniden doğruladığını” söyledi.
Cümleleri sayfalar boyunca uzayan yapıtlarıyla tanınan yazar Macar romancı László Krasznahorkai perşembe günü Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.
Ödülü organize eden İsveç Akademisi, düzenlediği basın toplantısında Krasznahorkai’nin ödülü “kıyametvari bir dehşetin ortasında sanatın gücünü yeniden doğrulayan etkileyici ve vizyoner külliyatı” nedeniyle aldığını açıkladı.
Nobel Edebiyat Ödülü, genellikle bir yazarın kariyerinin zirvesi sayılan en büyük onurdur.
Krasznahorkai 71 yaşında olup, uzun cümleleri ve karanlık temalarıyla öne çıkan romanlarıyla bilinir. Susan Sontag onu bir kez “kıyametin ustası” olarak tanımlamış, Macar film yönetmeni Béla Tarr ise yazarın birkaç romanını beyaz perdeye uyarlamıştır.
300 sayfayı aşan tek cümleyle roman yazdı
Tarr, yazarın en bilinen eserlerinden biri olan “The Melancholy of Resistance” (Direnişin Melankolisi) romanını 2000 yılında filme çekmiştir. Krasznahorkai, bu romanı 1989’da Macarca yayımlamış, ancak İngilizce çevirisi 1998’de yayımlanabilmiştir. Roman, dev bir doldurulmuş balinayla kasabaya gelen bir sirk sonrasında küçük bir Macar kasabasında yaşanan olayları konu alır ve 300 sayfayı aşan tek bir cümleden oluşur.
Yazarın İngilizceye çevrilen son eseri “Herscht 07769”, geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlandı. Roman, Almanya’da grafitileri temizleyen bir adamın, dünyanın yaklaşan yıkımını haber vermek için Şansölye Angela Merkel’e mektuplar yazmasını konu alır. Kitap, 400 sayfa boyunca yalnızca bir nokta içermektedir.
Krasznahorkai, 2014 yılında The New York Times’a verdiği bir röportajda “kesinlikle özgün” bir tarz geliştirmeye çalıştığını belirterek, “Edebiyat atalarımdan uzaklaşmak, Kafka, Dostoyevski ya da Faulkner’ın yeni bir versiyonunu değil, bütünüyle kendi tarzımı yaratmak istedim.” demiştir.
Ödülü veren komitenin bir üyesi olan Steve Sem-Sandberg, Nobel Ödülü’nün açıklandığı basın toplantısında Krasznahorkai’nin “güçlü, müzikal esinli destansı üslubunu” övdü.
Sem-Sandberg, sözlerine şöyle devam etti: “Akademiyi bu ödülü vermeye motive eden şey, Krasznahorkai’nin yanılsamalardan tamamen arınmış, toplumsal düzenin kırılganlığını görebilen sanatsal bakışı ile sanatın gücüne sarsılmaz inancının birleşimidir.”
Hayatı
Krasznahorkai, 1954 yılında Komünist Macaristan’da, Budapeşte’nin yaklaşık 190 kilometre uzağındaki küçük Gyula kasabasında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası avukat, annesi ise sosyal refah bakanlığında görevliydi.
Okuldan sonra askerlik görevine başladı; ancak röportajlarında anlattığına göre, emre itaatsizlikten cezalandırılmasının ardından ordudan firar etti. Daha sonra çeşitli işlerde çalıştı; bunlar arasında bir caz grubunda piyano çalmak da vardı ve Budapeşte’de Macar edebiyatı eğitimi aldı.
Krasznahorkai’nin edebiyattaki çıkışı, 1985 yılında yayımladığı ilk romanı “Sátántangó” ile oldu. Yoksul bir köydeki yaşamı konu alan bu eser, Macaristan’da bir edebiyat olayı haline geldi. (Béla Tarr, romanı 1994 yılında yedi saatten uzun süren bir film olarak sinemaya uyarladı.)
Sonraki on yıllarda, yazar ülkesi dışında da birçok ödül kazandı. 2015 yılında, o dönemde bir yazarın tüm eserlerine verilen Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazandı.
O yılın jüri başkanı Marina Warner, gazetecilere yaptığı açıklamada Krasznahorkai’yi şöyle tanımladı: “Günümüz varoluşunun dokusunu, hem korkunç, hem tuhaf, hem de dayanılmaz biçimde komik ve çoğu zaman yürek parçalayıcı güzellikteki sahnelerde yakalayan olağanüstü yoğunlukta ve ses aralığında vizyoner bir yazar.”
İsveç Akademisi, son yıllarda ödül verdiği yazarların çeşitliliğini artırmaya çalışıyor. Çünkü geçmişte, kazananların büyük çoğunluğunun Kuzey Amerika veya Avrupa’dan erkek yazarlar olmasından ötürü eleştirilmişti.
Geçen yılın kazananı, “Vejetaryen” adlı eseriyle tanınan Güney Koreli yazar Han Kang olmuştu. Roman, yemek yemeyi bırakıp yalnızca güneş ışığıyla yaşamaya çalışan bir kadını konu alır.
Son dönem ödül sahipleri arasında ayrıca, göçmenlik deneyimini ve sömürgeciliğin mirasını irdeleyen Tanzanyalı yazar Abdulrazak Gurnah ile, gündelik ya da travmatik yaşam anılarını detaylı biçimde aktaran Fransız yazar Annie Ernaux da yer alıyor.
Kaynak: New York Times
Yorumunuz