1990-95 yılları arasında ABD-AB/NATO ekseniyle Rusya arasındaki nüfuz mücadelesi Bosna’da bir iç savaşa maloldu.
Bosna’da,1 Mart 1992’de başlayan iç savaş 14 Aralık 1995 yılında Dayton Anlaşması ile sona erdi.
3 yıldan fazla süren savaşta yüzyıllardır bir arada, barış içerisinde yaşayan farklı inançlardan, uluslardan ve kültürlerden insanlar eski Yugoslavya toprakları üzerinde birbirine kırdırıldı.
Resmi rakamlara göre savaşta çoğunluğu Müslüman Boşnak olmak üzere 110 bin kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Kimi kaynaklara göre ise hayatını kaybedenlerin sayısı 300 binin üzerinde. Öyle ki sadece Srebrenitsa’da 11 Temmuz 1995 tarihinde başlayan kuşatmada 8 bin 372 Boşnak katledildi.
Savaş boyunca öldürülen çocuk (Boşnak, Sırp, Hırvat) sayısı ise 17 bin olarak kayıtlara geçti.
Kadınların payına düşen ise yalnızca çocuklarını, kocalarını kaybetmek olmadı. Bosna İç Savaşı sırasında cinsel şiddete maruz kaldığı tahmin edilen kadın sayısı 20 bin ile 50 bin arasında değişiyor. Gerçek sayı asla bilinemeyecek, çünkü kadınların çoğu konuşurlarsa toplum tarafından damgalanmaktan korktukları için sessiz kaldı, kalıyor.
Bu arada Bosna savaşından sonra Lahey’deki Savaş Suçları Mahkemesinde görülen davada Sırp Partisi Lideri Radovan Karadzic ("Bosna Kasabı"), Sırp ordusu komutanları Ratko Mladiç, Vujadin Popoviç, Genelkurmay Başkanı Ljubisa Beara gibi isimler Srebrenitsa’daki katliamdan sorumlu oldukları iddiasıyla yargılanıp cezalandırıldı...
İşkenceyi ve tecavüzleri kadınlar unutmuyor
"Dişlerimi çektiler, beni dövdüler, koridorlarda sürüklediler. Gece olduğunda neler olacağını tahmin ediyordum..." diyor bir Bosnalı kadın.
Yüzbinlerce sivilin Avrupa'nın göbeğinde katledildiği Bosna İç Savaşı'nın en büyük mağdurlarından olan kadınlar, aradan geçen 25 yıla rağmen yaşadıkları işkence ve tecavüzleri unutamıyor.
Toplu tecavüzlerin özellikle hastane ve otellerde yapıldığı vurgulanıyor.
Ülkenin kuzeyindeki Briçko şehrinde, 1992'de başlayıp üç yıl süren savaşın en kanlı ve acılı anlarının yaşandığı bir hastane bugün hâlâ ayakta.
Hastane hiçbir şey olmamış gibi hizmet vermeye devam ediyor.
Sigarasını yakarken elleri titreyen Bosnalı kadın, "Burada her gece tecavüz ettiler. Bir ay sürdü..." diye ekliyor.
Şu an 54 yaşında olan kadın, 2011 yılına kadar yaşadıklarını kimseyle paylaşamamış.
NBC'ye konuşan Bosnalı kadın, bazı gecelerde 6-7 askerin art arda, hastane yatağında, kendisine tecavüz ettiğini ifade ediyor.
Adının gizli tutulmasını isteyen tecavüz mağduru kadın, kendisine yeniden saldırıda bulunulmasından ya da yaşadıklarını anlattığı için intikam alınmasından korkuyor.
Kadınların kablolarla yataklara bağlanıp tecavüze uğradığı otel çalışmaya devam ediyor
‘Zena Zrtva Rata’ (Savaş Mağduru Kadınlar Derneği) da Visegrad kentindeki Vilina Vlas Oteli'nin önüne bir anıt dikilmesi için mücadele ediyor.
Zira burası da işkence ve tecavüzlerin yapıldığı yerlerden biriydi.
Derneğin kurucularından Bakira Haseçiç, kurbanlarla yapılan görüşmelere dayanarak elde edilen verilere göre otelde 200 civarında kişinin işkence gördüğünü dile getiriyor.
Haseçiç yaşanan trajediyi şu sözlerle ifade etti: "Kadınlar kablolarla yataklara bağlanıp tecavüze uğradılar ve işkence gördüler...“
"Çığlıkları binadaki diğer odalardan da duyulabiliyordu..”
"Bazı kadınlara ise kompleksteki yüzme havuzunda tecavüz edildi"
Ziyaretçilerse sanki bu otelde neler yaşandığını bilmezlermiş gibi hâlâ otelin barında kahvelerini yudumluyor. Binada o acı dolu karanlık yıllardan bu yana ufak tefek tadilatın dışında pek bir şey değişmemiş.
Savaş Mağduru Kadınlar Derneği, şu andaki yatak örtülerinin bile tecavüzlerin yapıldığı günlerle aynı olduğunu kaydediyor.
Haseçiç, “Mekânın neresi olduğu önemli değil. Ancak gelecek nesiller Bosnalıların tecavüze, cinsel işkenceye ve cinayete maruz kaldıkları yeri bilmeliler" diyor.
Bakira Haseçiç’in kendisi de savaşta büyük mağduriyetler yaşamış bir kadın…
Haseçiç, 1992 yılının mart ayında evine gelen Çetniklerin gözünün önünde liseye giden kızına tecavüz ettiklerini ve onu başından yaraladıklarını ifade ederek, bu travmayı atlatamadan ertesi gün kendisinin de emniyet müdürlüğüne götürüldüğünü ve burada defalarca tecavüze uğradığını, en acısının ise kendisine tecavüz edenler arasında daha önce ailece görüştükleri bir Sırp arkadaşının bulunması olduğunu anlatıyor.
"Tecavüzcülerimizin nerede yaşadığını biliyoruz"
Bakira Haseçiç, "Utanması gereken bizler değil, hala hiçbir şey olmamış gibi rahat bir şekilde gezme cesareti gösteren tecavüzcülerimizdir" diyor.
Haseçiç, savaş suçlusu olarak tutuklanıp hapse girenlerin yüzde 90'ının dernek aracılığıyla yakalandığını belirtiyor: "Çünkü bizler tecavüzcülerimizin, nerede yaşadığını ve ne iş yaptığını herkesten iyi biliyoruz."
Mahkeme kararı ile aranıp bir türlü bulunamayan tecavüzcüsüyle kanıt olarak fotoğraf çektirdi
Dernek üyesi olan ve isminin açıklanmasını istemeyen tecavüz mağduru bir başka kadın ise, mahkemenin tecavüzcüsünü bulamaması üzerine, Vişegrad'da yaşayan tecavüzcüsüyle birlikte fotoğraf çektirdi.
Kadın, "O kişi bana tecavüz ettiğini bilmiyordu. Ancak ben bu kişiyi hiç unutmadım. Çektirdiğim bu resmi mahkemeye sundum. Adresini, ismini verdim, hâlâ sonuç alamadım..." ifadesini kullandı.
25 bin mağdur kadın ifade verdi
2001 yılında Lahey'de eski Yugoslavya için kurulan savaş suçları mahkemesinde tanık olarak dinlenen Haseçiç, 25 binden fazla tecavüz mağduru kadının da ifadesini topladı ve mahkemeye ulaştırdı.
Haseçiç'in, "Avrupa Birliği'nin yardımıyla internet üzerinde kurduğumuz veri bankasında, 25 bin kadının ifadesini bir araya getirerek, bunu mahkemeye ulaştırdık. Bu sayede savaş suçluları yakalanmaya başlandı" ifadeleri dikkat çekiyor.
Sistematik tecavüz
"Tecavüzler sistematik yapıldı" diyen Haseçiç şöyle devam ediyor: "11 ila 60 yaş arası onbinlerce çocuk ve kadına tecavüz edildi. Tecavüzler sonucu birçok evlilik son buldu. Birçok kadın memleketinde yaşamayıp gurbete gitti. Yine tecavüzler sonucu hamile kalan çok sayıda kadın doğan çocuklarını çeşitli devlet kuruluşlarına verdi. Bu durum Boşnakların aile yapısına en büyük darbeyi vurdu."
Hollanda'nın Lahey kentideki Uluslararası Adalet Divanı, 2007'deki kararında, Srebrenitsa ve civarında yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdi.
Alman diplomasininin Balkanlar konusundaki en tecrübeli isimlerinden Gudrun Steinacker ise dün Alman yayın organı DW'ye verdiği demeçte "Avrupa, Srebrenitsa konusunda çok büyük bir başarısızlık sergiledi” dedi.
Yorumunuz