Yazılar

Rüşvet

Üç kuruş kazanmak için gece gündüz çalışırken bazılarının makamları sayesinde bir çırpıda ele geçirdiği iddia edilen milyonlara ne demeli? Milletin oylarıyla seçilenlerden anında hesap sorulmazsa birileri kolayca milyonlar edinir. Yurttaşlarsa bin bir dert çekerek, zorlukla kazandıkları ve yetiştiremedikleri parayla geçinmeye mahkûm edilir.

Devleti yönetsin diye seçtiklerinin resmî izinleri rüşvete bağlamasını kim kabul edebilir? Halkın oylarıyla koltuklara oturanların gayri resmi milyonları cebe indirmesi nasıl, normal sayılabilir? Somali’de, Angola’da, Sudan’da ya da Libya’da mı yaşıyoruz? Eğitimsiz bırakılan, iç savaşlarla bölünmüş ve klanlara ayrılmış bir toplum muyuz?

Neden istifa etmiyorlarmış… Yöneten, yurttaşın kaldırdığı kadar yolsuzluk yapabilir de ondan. Yönetenin yalanını, yolsuzluğunu kaldırmayacak kadar ağır yurttaşları da var bu dünyanın, onlar, yöneteni gerektiğinde istifa ettirir. Bu, iki günde oluşmuş bir yurttaş ağırlığı değildir. Yüzyıllar boyunca verilen mücadeleler sonucunda yöneten dünyanın ileri ülkelerindeki seçmenden korkar, çevirdiği dolap ifşa olunca koltuğunu derhal terk eder; etmezse sokakların isyanla hakkını arayacak insanlarla dolup taşacağını gayet iyi bilir çünkü. Seçimden seçime konan bir baskıdan ziyade o anda kendisini gösteren, gücünü hemen ortaya koyan bir toplumsallaşmayla kazanır yurttaşlar iktidarını.

Bizde ise yöneten ile yurttaş arasındaki ilişkiler koz paylaşımından ibarettir. Yöneten, yurttaşın arkasındaki gücü görene dek topu çevirir. Seçmen de topun istediği kaleye atılmasına kadar savaş tamtamları çalar. Nihayetinde orta yol bulunur: ‘Sen milyonları götüreceksen karşılığında benim istediklerimi de yapacaksın ki kapı arkasında çevirdiklerini görmezden geleyim!’ Hatta seçmen oyu bile ‘gizli’; işler ters gidince kamuoyuna duyurulacak taleplere bağlanmıştır. Sendikaların siyasal partilerle seçim öncesi mutabakat sağladıkları ve destek olacakları partilere taleplerinin karşılanacağına dair imza attırdıkları bir ülkede yaşıyoruz...

Rum malları üzerinden kira toplanan, satılanların yerine çok katlı binalar çıkılan bir düzende hangi etiğe dayanarak kim, nasıl yolsuzluklara karşı sesini yükseltebilir? Devlet dairelerini dolduran partizanlar, misyonları gereği arkalarındaki siyasal partilerle birbirlerini yeme telaşındayken, hangi memurun toplumsal hak arayışına girmesi beklenebilir? Komisyonla işini halletmeye alışkın kaç işveren çağdaş kapitalizm standartlarındaki bir rekabetten kaçınmayacaktır?

Seçimden seçime lastik misali uzayan gerilim süreçlerinden nemalanmak yerine ‘hayır, hemen şimdi istifa’nı istiyoruz diyebilecek ‘deli’lerin sayısı artmadan yaşanan çirkeflikten kurtulamayacağız. İstifa geleneğinin ortaya çıkması ve yerleşmesi, yolsuzluğun deşifre edilip yapanın istifasını derhal, şimdi istemekten geçiyor. Bir sonraki seçim zili çalana dek bir daha göremeyecekleri koltuklarda küpünü aceleyle dolduranların altından koltuğu çekmek, adaletsizlik duygusunun bir gereğidir. Koltuğa oturttuğumuzun cebine çalıştığı, ailesine şurayı burayı peşkeş çektirdiği, vereceği izinler karşılığında rüşvet istediği ileri sürülen, yolsuzluğa batmış bir siyasal düzenin yurttaşlara hiçbir faydası yoktur, olamaz.

Ay sonunu zor getirenlerin sayısı artıyor, daha da artacak... Çocuğuna istediğini satın alamayacak olanların yüzdesi tavan yapacak. Kazandığı TL’nin değeri her gün düşerken döviz ödeyemeyeceği için çocuklarını devlet okullarına geçireceklerin oranı yükselecek. Döviz kredisiyle, lüks otomobil satın alanların bir kısmı icralık olacak. Krediyle daire alanlar çok zorlanacak. Japon arabasına talim edenler araçlarını full depo değil, çeyrek depoyla ancak yürütecek. Torun bakanlar, çocuklarına sıkıştıkça yardım edenler her yeni güne daha büyük bir tedirginlikle uyanacak.

Tüm bunlar olmaktayken seçmenin oyuyla gelenin kasasını rahat rahat doldurmasına ve bir sonraki seçime kadar milyonları istiflemesine müsaade edilecek öyle mi? Yeni bir seçime değil ama istifa kültürünün gelişmesine ihtiyaç şimdi de duyulmuyorsa kimse pek eğitimli, çok kültürlü olduğundan bahsetmesin gayrı. Yerimiz, dünyanın en çok yolsuzluk yapılan ülkesi Somali’nin yanıdır. Yok da Avrupa!

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın