Yazılar

Ötelenen krediler nasıl ödenecek?

Kredi yükünü taşıyamayanların üzerine daha da yük bindirerek yüzebileceklerini varsaydıkça, ağırlaşan yüklerle bırakın kulaç atabilmeyi, çoğunun denizin dibine batacağı görmezden geliniyor. 

Pandemi nedeniyle yeniden yapılandırılarak, ötelenen krediler KKTC’nin salgından sonra en büyük sorunu… Salgın öncesinde tahsili geciken alacakların zaten gitgide yükseldiği bir piyasa mevcuttu. Piyasa çoktan kıvranmaya başlamıştı.  

KKTC Merkez Bankası verilerine göre, tahsili gecikmiş alacaklar (TGA'lar) pandemi öncesinde, 2019 yılının nisan-mayıs-haziran aylarını kapsayan ikinci çeyreğinde, 1,102.7 milyon TL idi. 2020 yılı üçüncü çeyreği sonu itibarıyla TGA’lar bir önceki yılın aynı dönemine göre % 34,3 artarak 1.481 milyon TL’ye yükseldi.

Bankaların toplam tahsili gecikmiş alacakları, 2020’nin eylül ayı sonu itibarıyla % 1 artarak 1.496 milyon TL’ye yükseldi. Ekim ayında TGA'lar 1,500 milyon TL'yi  geçti.

Takibe düşmesi gerektiği halde ötelendikleri için takipte olmayan kredilerin 2021’de donuk alacak haline geleceği, ötelemenin faiz maliyeti ve durağan piyasa koşullarından ötürü kendisini şimdiden belli ediyor. 

Tahsili geciken alacaklar üzerine faiz bindirilerek sözüm ona yüzdürülüyor. Kredi yükünü taşıyamayanların üzerine daha da yük bindirerek yüzebileceklerini varsaydıkça, ağırlaşan yüklerle bırakın kulaç atabilmeyi, çoğunun denizin dibine batacağı görmezden geliniyor. 

Pandemi öncesinde kredilerini ödemekte zorlanan yurttaşlar ve şirketler, salgınla birlikte şiştikçe şişen kredileri devletten destek almadan nasıl ödeyecek? 

Salgının ilk aylarında devlet desteği olmaksızın kredileri ötelemenin delilik olduğunu söylediğimiz programlar yapmış, öteleme yapılacaksa hükümete baskı kurularak faiz desteği talep edilmesi gerektiğini belirtmiştik. Kimse dinlemedi ve nasıl ödeneceği bilinmeyen krediler için öteleme sözleşmeleri imzalandı ve krediler artık aşırı faiz ve koşulların düzelmemesi nedeniyle ödenemez hale geliyor. 

Diğer bir deyişle, her şeyi sessiz sedasız kabullenen halkımız hükümetin politikasına kendi geleceğini mahvetmek pahasına, kredi sözleşmelerinin altına imzasını da atarak onay verdi. Şimdilerde popülistçe ötelenen kredileri ‘ödemeyin’ diyenler var. Altına imza attığın sözleşmeye nasıl uymayacaksın; cevap yok. Hükümet öteleme önerirken muhalefet neden sesini çıkarmadı; yanıt yok. Faiz desteği sağlanması için politika üreten siyasetçi var mı? Yok. 

Öte yandan genel olarak politikacıların kendilerini kurtarırken, ülkelerini batırması daha yüksek sesle sorgulanmaya başlandı.

Pandemi sürdükçe devletler ekonomiyi tamamen durdurmamak, sağlık giderleri ve aşı maliyetlerini karşılamak için kendi merkez bankalarından borç alıyor. Ama nasıl? Merkez bankaları devletlere borçlanma maliyetlerini düşük tutuyor. Diğer bir deyişle, halklar ötelenen kredileri yüksek faizle ödemek durumunda bırakılırken devletlerin kendi merkez bankalarından aldıkları kredilerin faizleri düştükçe düşüyor. 

Devletler merkez bankalarına olan borçlarını ödüyor görünse de kendi kurumları olan merkez bankalarından ödededikleri faizleri iade alıyor. İşin özü, devletlerin uzun zamandır kullandıkları bu yöntem, bir hesaptan merkez bankalarına faiz öderken, diğer hesaptan ödediği faizi geri almak üzerine çalışıyor. Üstelik devletler merkez bankalarından aldıkları kredilerin vadelerini uzattıkça uzatabiliyor. Ne güzel iş… Japonya, ABD, Kanada ve İngiltere bu yöntemin şampiyonluğunu üstlenen ve dünyaya ihraç eden ülkeler… Aralarında Türkiye de var.

Dolayısıyla global düzeyde normal hükümetlerin bile topladıkları vergiler ve yeni borçlanmalarla yaptıkları yatırımlarla devleti ve çalışanlarını finanse ettiği ve merkez bankalarından aldıkları borçları geri ödedikleri koca bir yalana dönüşmüştür. 

Devletler merkez bankalarına borçlarını ödemedikleri gibi istedikleri zaman para basarak kendilerine kaynak yaratmaktadır. Buna ekonomistler artık ‘devletin para kazanma biçimi’ olarak bakıyor. 2008 krizinden bu yana ABD’nin ve ABD Merkez Bankası FED’in kurguladığı bu yöntem enflasyona neden olmadığı müddetçe sürekli kullanılıyor. 

Ancak piyasaya pompalanan para zengin olanların yaptıkları yatırımlara gidince en başta ev fiyatları artıyor. Aynı para borsalarda yatırıma gidiyor ve hisselerin değerini yükseltiyor. Sonuç olarak kredileri ödemekte zorlananlar, ağır kredi yükü altında ev alamayan, çocuğunun eğitiminden kesen ve sadece kredi ödeyen köleler haline geliyor. Zenginlerse piyasadaki parayla varlıklarını artırıyor.

Covid-19 yardımlarının tümü merkez bankalarından alınmıyor. Bazı devletlerin borçları, Türkiye-Katar ilişkisine dair ileri sürüldüğü gibi diğer devletler tarafından satın alınıyor. Alınan borca karşılık liman, havalimanı vb. kurumlar verilerek o devlete ve şirketlerine özelleştiriliyor. Dünyadaki büyük yatırımcılar da devletlerin borcunu üstlenerek devletlere kredi açıyor. Devletlerin asıl ödemek zorunda kalacağı krediler bunlar. Kimlerden alındığı bilinmeyen bu krediler, pandemi sonrasında her ülkenin yurttaşları tarafından devletlerin belirleyeceği yeni vergilerle ödenecek.

İnsanlığın bu oyunu artık bozması gerek. Devlete varken bize yoksa, zenginler daha da zenginleşiyor, yoksullar daha da fakirleşiyorsa ve kimse de aynı sahneyi sergilemekten utanmıyorsa, nedeni toplumların suskunluğudur.

Institute of International Finance’in hesaplamalarına göre 2020’de tüm devletlerin, özel şirketlerin ve bireylerin toplam borcu II. Dünya Savaşı yıllarının toplam borcunu da aştı ve 2019’daki toplam borcun 2 katına çıkarak 19.5 trilyon dolara ulaştı. Bu borç modern devletler tarihinde görülen en yüksek borçluluk olarak kaydedildi.

Sürekli göç veren toplumu ve kendi halkını düşünmeyen politikacılarıyla birlikte KKTC’ye baktığımızda ise pandemi sonrasında dağdaki bayrağımız dışında renklerin daha da solacağı görülüyor.

Çözümsüzlüğü savunanların satacak insan bulamayacakları talan malları, öğrenci gelmeyen üniversiteleri, parasızlıktan çocukların gönderilemediği kolejleri, turistin uğramadığı otelleri ile birlikte ne yapacaklarını, dağda parıl parıl parlayan bayrağımızın altında düşünmeleri kendilerini kesinlikle rahatlatacaktır. Tefecileri ve kara paracılarıyla KKTC sonsuza kadar yaşayacaktır; içiniz müsterih olsun!

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın