Eski İngiliz sömürgesi Hong Kong, 1997 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlıdır. Hong Kong nüfusunun tamamına yakını Çinlidir. Hong Kong’da Çin için ‘ana vatan’ denmektedir. Gelin görün ki herhangi bir Çin vatandaşı Hong Kong’a yalnızca kimlik göstererek giremez. Çin’den Hong Kong’u ziyarete gidecek olan turistler Çin Halk Cumhuriyeti yetkili makamlarından 2 yönlü vize almak zorundadır ve yanlarında mutlaka geçerli pasaportları bulunmalıdır.
Toplam 145 ülkeden Hong Kong’a pasaportla 180 güne kadar vizesiz girilebilir ancak ana kara Çin vatandaşları Hong Kong’a, Hong Kong Çin’e resmen bağlı olduğu halde, çift yönlü vize almaksızın ve pasaportsuz giremez.
Sözün kısası, ana vatan Çin’den Hong Kong’a turistik ziyaret yapanlar 2 yönlü vize almak ve kapılarda pasaport ibraz etmek zorundayken dünyanın pek çok diğer ülkesinden Hong Kong’a gidecekler için böyle bir zorunluluk yoktur.
Neden Hong Kong ve Çin makamları arasında, Çin yurttaşlarının Hong Kong’a pasaportla ve çift yönlü vize ile girişini zorunlu kılan bir anlaşma yapılmış olabilir? Hong Kong’un göç ve güvenlik politikası, Çin’de 1 milyar 380 milyon kişinin yaşadığını, Hong Kong’un ise sadece 7 milyonluk bir ada olduğunu dikkate alarak oluşturulmuştur. Çin’de suç işleme oranı Hong Kong’a göre yüksektir. Hong Kong’un eski İngiliz sömürgesi olduğu dönemden kalma nüfus politikası bu gerekçeyle hâlâ korunmaktadır.
Çin yurttaşlarının Hong Kong adasına kimlikle giriş yapması mümkün değildir ama gene de Çin’den turist vizesiyle Hong Kong’a gelenler, adada en çok suç işleyen 3. dilimi oluşturmaktadır. Hong Kong Polis Kuvvetleri’nin yayınladığı verilere göre Hong Kong’a vizesiz olarak gelen 3. ülke vatandaşları işledikleri suçlar nedeniyle tutuklananların başında gelmektedir. Genç suçlular sonrasında ise 3. sırayı Çin yurttaşları; 4. sırayı ise Çin’den yasadışı olarak Hong Kong’a gelenler almaktadır.
Çin’in nüfusu Hong Kong nüfusundan yaklaşık 191 kat büyükken kaba bir hesapla Türkiye’nin nüfusu Kuzey Kıbrıs nüfusundan 254 kat daha büyüktür. Hong Kong, Çin’in özerk bir bölgesidir. KKTC ise bağımsız bir devlet ve cumhuriyettir...
Dünyanın neresinde olursa olsun bir ülkeye pasaportsuz giriş suçluları o bölgeye çeker. Nitekim Türkiye’den kimlikle girişi fırsat bilerek Kuzey Kıbrıs’a suç işlemeye gelen kişi sayısında son yıllarda artış yaşanmıştır.
Suçluların Kıbrıs’a kontrolsüz şekilde akışından kökenine bakılmaksızın Ada’yı yurt edinen herkes rahatsızlık duymaktadır. Kimsenin adam yaralayan, çete kuran, gasp ve hırsızlık suçu işleyen, kadını taciz eden, kadın öldüren bazılarını savunacak hali olmadığına göre... Bu gidişat karşısında seslerini daha gür çıkarması beklenenlerin siyasi rant uğruna olmadık bahanelerle bazı manipülasyonlar yapması, toplumdan iyice soyutlanmalarından başka bir işe yaramamaktadır.
Ülkenin gerçeklerini görmezden gelerek, bazı dayatmaları ve sonuçlarını yok sayarak bu ülkeyi daha yaşanılır kılamayız. Diğerlerinin görüşüne saygı duymadan, eleştiri yapma özgürlüğünü savunmadan Kıbrıs’ta birlikte var olamayız. Düşünsel özgürlükleri baltalamaya kalkışarak demokrasiyi istek ve çıkarlarımıza göre eğip bükemez, sorunların kaynağında ne varsa saldırgan bir üsluba sığınarak üzerini örtemeyiz.
Kuzey Kıbrıs’ın nüfus ve iç güvenlik politikasına yönelik eleştirilerle laiklik karşıtı bazı girişimlerin topladığı tepki aynı topraktan beslenir. Özgürlük ve demokrasi mücadelesine sahip çıkanların nerede doğduğunun bir önemi yok. İnsanların ortak değerleri için mücadele edenlerin tarafındaysanız milliyetinizmiş, kökeninizmiş, dilinizmiş, ırkınızmış her biri insanlık skalasında birbirine karışır, erir ve tüm insanlığa dönüşür.
Kıbrıs medeniyetlerin kaynaştığı bir ülke olageldi ve farklı olanı dışlayan değil, onunla karışan bir kültürel mirasa sahip. Kültürel mirası devralanlar da bu zenginliği koruyacaktır. Başka hesaplar peşinde koşanlara verilecek en sağduyulu cevap, özgürlüklerin ve demokrasinin korunması için birleşerek mücadele etmektir.