Yazılar

Gerçek neden

Arşivcilik önemlidir. Geçenlerde Cumhuriyet Gazetesi’nin online arşivlerini taradım. Sadece 7 TL’ye Türkiye’nin ilk kadın matematik öğretmenlerinden olan anneannemin adının geçtiği, 14 Mart 1939’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanmış olan bir sayfayı satın aldım. Bir diğer gün, annemle babamın mezun olduğu lisenin yıllığı için İstanbul’daki Robert Kolej’i aradım. Hemen ertesi gün, 1951 ve 1955 yılı arşivlerinden annemle babamın yıllık sayfaları ücretsiz olarak e-posta adresime gönderildi.

Cumhuriyet Meclisi’nin Doğu Akdeniz Üniversitesi iş birliği ile hayata geçirdiği, güzel bir arşivleme çalışması var. Kıbrıs’ta yayınlanmış eski gazetelerin bir kısmına Cumhuriyet Meclisi’nin Evrak Yönetim Sistemi’nden ulaşılabiliyor. Akın, Bozkurt, Çağ-Ses, Devrim, Hür-Söz, İstiklal, İşçi Postası, Nacak, Nizam, Türk-Sen ve Ateş gazetelerinin 1950’li yıllardan kalma nüshaları sisteme aktarılmış.

Nacak Gazetesi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 3. gününde, 19 Ağustos 1960 yılı baskısında manşetten 82 yıl sonra Türk askeri birliğinin Ada’ya gelişini selamlıyor: ‘Mehmetçiğin adaya ayak basmasıyla 82 yıldır sömürge idaresinin Türk toplumuna reva gördüğü gayri insani muameleler hitam bulmuş; endişeler, kararsızlıklar, karanlıklar devri yerini huzur, emniyet ve sükûna devretmiştir… Türk askerini, Memetlerimizi bağrımıza basmakla yepyeni bir hayat yoluna girdiğimizi doya doya hissediyor, saadetten çılgına dönüyoruz... Memetler bizimdir, bizdendir, bizimledir artık... Tanrı yanı başımızdan eksik etmesin, başkaca bir dileğimiz yoktur.’

Yıllar sonra 26 Ağustos 1974 tarihli Bozkurt Gazetesi’nde, 2 günlük bir ziyaret için Kıbrıs’a gelen Türkiye Maliye eski Bakanı Deniz Baykal ve Türkiye Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Korkut Özal’ın demeçlerine yer veriliyor. Baykal, Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda Rumlardan kalan ‘sahipsiz vaziyette bulunan kaynakların değerlendirilmesi, korunabilmesi ve kullanılabilmesi’ için acil tedbirler alınması gerektiğini vurguluyor.

Bugün, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 16 Ağustos 1960 yılından tam 58 sene sonra Türkiye ve Kıbrıs arasındaki ilişkiler hiç olmadığı kadar gerilmişse, Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımcılığı yapmaya kalkışanlar toplumda keskin bir kutuplaşma yaratmışlarsa 58 yıldır ilişkileri karşılıklı olarak doğru yönetemediğimiz içindir.

Bazı çevrelerce yükseltilen tansiyonun altında yatan esas nedense ekonomik kaynakların paylaşımıdır. Sürekli artırılmaya çalışılan gerginlik, 1974’te kısa süreliğine ‘sahipsiz’ kalan mülklerin bundan sonra kimin yönetimine geçeceğini belirleyecektir. Arkasına aldığı güce güvenerek toplumu bastırmaya ve susturmaya gayret eden, siyasi söylemini dini ve milliyetçi motiflerle makyajlayan bir iktidar talebi... Yönetim talebinin gerçekteki gerekçesi, geçmişte Rum sahibi varken Kıbrıs Türküne tapulandırılan malların yönetimini de ele geçirmektir.

Dünya tarihinde ortaya çıkan hiçbir gerginliğin görünürdeki nedenleri ile gerçekteki sebepleri aynı değildir. Görünürde Hitler ırkçı olduğu için Yahudileri gaz odalarına göndermiştir. Gerçekteki amacı ise Alman ekonomisinde güçlenmiş olan Yahudilerin mülklerini, atölye ve fabrikalarını ellerinden alıp Almanların tekeline vermektir.

Türkiye’de 1955’de yaşanan, ‘6-7 Eylül Olayları sırasında İstanbul’un İstiklal Caddesi’nden başlayarak yayılan, tekbir getirerek dükkânlara saldıran bir grup milliyetçinin ve olayları provoke eden Menderes iktidarının esas hedefi, Türkiye’de yaşayan Rum, Yahudi ve Ermenilerin ustalaşarak, ekonomik kazanç sağladığı sektörleri Türk sermayesi hakimiyeti altına almaktır.

Sözün özü, görünürdeki gerginliğin gerçekteki nedeni doğru tahlil edilmezse durumun ciddiyeti de kavranamaz. Kıbrıs Türk siyasetinin simsarları aldıkları komisyonlar uğruna el değiştirilmesine izin verdikleri eski Rum mal ve mülklerinin yönetiminin hep kendilerinde kalacağını zannetti. Malı alanın bir gün yönetimi de talep edeceğini söyledik fakat dinleyen olmadı.

İktidarı hedefleyenlerin gözden kaçırdığı ise Ada’daki Türk varlığının meşru tek güvencesinin Kıbrıslı Türk yönetimi olduğudur. Ya Kıbrıs Tük yönetimi daha fazla kire bulaşmadan iktidarını koruyacaktır ya da Ada’da Kıbrıs Türk varlığı tamamıyla yok olacaktır. Yönetimin Kıbrıslı Türklerden alınışı ise Türkiye’nin Kıbrıs’taki varoluşunu başka boyutlara savurarak, sorgulatacaktır.
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın