Dünya

Fransız siyaset bilimci Chopin: Avrupa, otoriter oligarşilere karşı savunmasız

'Amerikan, Çin ve Rus yörüngeleri etrafında oluşmuş otoriter oligarşiler Avrupa’yı kuşatıyor'

Sorbonne Üniversitesi'nde doçentlik yapan, aynı zamanda Belçika'daki Bruges Avrupa Koleji'nde misafir profesör olan Fransız siyaset bilimci Thierry Chopin, Avrupa’nın siyasal parçalanma ve popülizm dalgasıyla ciddi tehdit altında olduğunu vurguladı.

Thierry Chopin, anketlerde Fransa'da yükselişte olan sağ popülist parti Ulusal Cephe'nin (RN, Rassemblement National) Avrupa yaklaşımını şöyle değerlendirdi:

Fransa'da Ulusal Cephe (RN), Frexit"e yol açabilecek mali ve hukuki bir egemenliği savunuyor

“Ulusal Cephe artık avrodan çıkmakatan bahsetmiyor, ancak Avrupa meselelerinde büyük bir ikirciklilik taşıyor. Marine Le Pen’in 2017’de Emmanuel Macron karşısında aldığı yenilginin ardından, RN gerçekten de Nigel Farage’ın Brexit lehine elde ettiği başarıdan ilham alarak dile getirdiği AB’den veya avrodan çıkış söylemlerinden vazgeçti. Fransa’da avro karşıtlığının çoğunluk sağlayamayacağını, Avrupa şüpheciliği çok güçlü olmasına rağmen, anlamış oldu.

Bununla birlikte, RN, AB’ye karşı mali ve hukuki bir egemenlik anlayışını savunuyor ki bu da fiili bir 'Frexit'e yol açabilir. Fransa’nın AB bütçesine yaptığı mali katkıyı sorguluyor, ayrıca Avrupa hukukunun ulusal hukuk üzerindeki üstünlüğünü de tartışmaya açıyor. Avrupa düzeyinde ise RN, yakın zamanda AB’den ayrılmak için referandum talep eden partilerle (örneğin Hollandalı Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi) ve dolayısıyla avrodan çıkışı savunan partilerle ittifak halinde bulunuyor; bu da söz konusu ikircikliliği daha da pekiştiriyor."

"Amerikan, Çin ve Rus yörüngeleri etrafında oluşmuş otoriter oligarşiler Avrupa’yı kuşatıyor"

Siyaset bilimci Thierry Chopin’e göre, Avrupa Birliği’nin temsil ettiği özgürlük, hukukun üstünlüğü ve anayasal düzenin karşısında yeni bir küresel cephe şekilleniyor. Amerikan, Rus ve Çin etkisi etrafında toplanan otoriter oligarşiler, Avrupa’daki popülist hareketlerle ideolojik bir yakınlık kurarak kıtanın demokratik yapısını tehdit ediyor. 

Chopin şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Avrupalıların karşı karşıya olduğu yeni uluslararası ilişkilerin kilit özelliklerinden biri, Amerikan, Çin ve Rus yörüngeleri etrafında oluşmuş, otoriter ve özgürlük karşıtı oligarşilerin -resmen olmasa bile- bir “ittifak”ıdır. Bu doğa dışı “ittifak”, AB’nin temsil ettiği şeye, yani özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü koruyan, güçler ayrılığı ve dengesi üzerine kurulu anayasal düzene bağlı bir siyasi ve hukuki topluluğa karşı saldırıda birleşmektedir. Bu modeli ortadan kaldırmak, keyfi güç kullanımının yolunu açmak ve vatandaşlar arasındaki eşitliği sorgulamak anlamına gelecektir.

Bu bakış açısıyla gerçekten de Fransa dahil Avrupa’daki özgürlük karşıtı popülist güçler ile Donald Trump ve Vladimir Putin gibi liderler arasında çok güçlü bir ideolojik paralellikler gözlemlenebilir. Zamanında, Trump’ın Beyaz Saray’a dönüş ihtimali, Macaristan’da Viktor Orban gibi bazı devlet ve hükümet başkanlarını ki partisi Fidesz, Avrupa Parlamentosu’nda Ulusal Cephe ile ittifak halindedir, veya Slovakya’da Trump ve Kremlin’e yakın Robert Fico’yu, Ukrayna konusunda AB ve Joe Biden’ın ABD’siyle açıkça ters düşmeye yöneltmişti.”

Popülizm demokrasileri felce uğratıyor

Chopin’e göre siyasi parçalanma, ekonomik belirsizlik ve stratejik zayıflık Avrupa’yı kırılgan hale getiriyor; çıkış yolu ise bölünmüşlüğü aşarak güvenlik ve savunmada bağımsızlığı sağlamaktır.

Siyaset bilimci 'Avrupa’da ve Fransa’da popülizm ile siyasi bölünmüşlük ne gibi etkiler yaratıyor?' şeklindeki soruya verdiği yanıtla tabloyu özetledi:

"Bu, felç edici bir faktördür, en azından harekete engel teşkil eder. Parçalanma üç büyük risk doğurur. İlki siyasidir: Net bir partizan çoğunluk oluşturmanın zorluğuyla bağlantılıdır ve koalisyon hükümetlerinin zayıflamasına katkıda bulunur. Ortaya çıkan karar alamama durumu, demokrasilerimizin karşı karşıya olduğu zorluklar karşısında halkın hoşnutsuzluğunu körükler. Bu hoşnutsuzluk, eğer yanıtlanmazsa öfkeye dönüşür ve popülist oyu artırır; bu da siyasi parçalanmayı besleyerek kırılması zor bir kısır döngü yaratır.

İkinci risk ekonomiktir: Bu durumdan kaynaklanan siyasi belirsizlik, piyasa aktörlerini yatırımlarını ertelemeye iter; bu da büyüme ve istihdam üzerinde baskı yaratır. Bu güçlükler aynı zamanda popülizmi de besler. Son olarak stratejik bir risk, hem Fransa’da hem Avrupa düzeyinde, ulusal hükümetlerin ve AB kurumlarının zayıflaması bağlamında hissedilen bir risk de var. Zaten çok parçalanmış olan bu kurumlar, dış tehditlere karşı yanıt vermekte zorlanmaktadır. Bu yaz gümrük vergileri veya NATO konusundaki tartışmalarda, Trump’ın taleplerine karşı yaşanan zorluklarda görüldüğü gibi. Trump karşısındaki başarısızlık, Avrupalıların bölünmüşlüğünden kaynaklanıyor. AB düzeyinde ise bu parçalanma, karar alma sistemini karakterize eden çok merkezlilğe eklenerek birleşik bir cephe oluşturmamızı daha da zorlaştırıyor.

AB, otoriter oligarşiler karşısında yalnız ve zayıf

Kıtanın rekabet gücünü ve güvenliğini pekiştirmek için Draghi ve Letta raporlarında çizilen yol haritası ile, popülizm ve ulusal içe kapanmanın beslediği siyasi parçalanma yüzünden ortaya çıkan hareketsizlik arasında keskin bir tezat görüyorum. AB ve üye devletleri kendilerini yalnızca izole edilmiş halde değil, aynı zamanda otoriter ve özgürlük karşıtı oligarşiler karşısında zayıfın güçlüyle karşı karşıya olduğu bir ilişkide buluyor. Bu kırılgan durumda, buna boyun eğme riskiyle karşı karşıyalar. Avrupalılar, bölünmüşlüklerini aşar ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın ifadesiyle, her sektör için, her şeyden önce de güvenlik ve savunma alanlarında 'bağımsızlığa doğru yürüyüşlerini' gerçekleştirirlerse bundan kaçınabilirler."

Kaynak: Le Monde

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın