Yeni yıl kutlamalarını hoş bir seda ile geride bıraktık. Sosyal medyayı gayet başarılı kullanan Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş ve eşi Müge Denktaş’ın 2017’ye veda ederken yayınlanan ‘düet’i çok beğenildi. Yıllarca hafızalardan çıkmayacak, son derece güzel bir yorum...

Seçim kampanyasını en renkli karelerle yürüten Demokrat Parti, seçmenlerin içini ısıtan, kampanyasını Kıbrıs kültürü ile bezeyen, seçim ortamına damgasını vuran eğlenceli bir atmosfer yarattı. Gerek Türkiye gerekse de Kıbrıs Rum siyasetine örnek olması gereken bir seçim enerjisi... Eleştiriler saklı kalmak kaydıyla Demokrat Parti’nin ve liderinin artık ustalık dönemine girdiğinin, DP’nin ülke siyasetinin kalıcı 3 büyük partisinden biri olduğunun bir başka kanıtıdır yürüttüğü seçim kampanyası.

CTP’nin bu sene aday olmayan, değerli milletvekili Dr. Arif Albayrak’ın benzin zamlarını protesto etmek için boynuna plaka astığı eşekle Meclis önüne geldiği günlerden bu yana Kıbrıs Türk politikası mizahı iyi kullanan yanları ile neşeli bir siyaset iklimi yaratıyor.

İklim demişken yeni yılın ilk günü dostlarımızla birlikte Güney Lefkoşa’ya kısa bir ziyaret yaptık. Bir önceki gün Güney Lefkoşa’ya da yağmur yağmış olmasına rağmen yollarda su birikintilerine rastlamadık. Yılbaşından yeni çıkmış Güney Lefkoşa’nın cadde ve sokaklarında neredeyse hiç çöp yoktu. Yeni yılın güneşli ilk günü bir cafede kahvemizi yudumlarken bilim insanlarının mini buzul çağına girmek üzere olduğumuza ilişkin uyarıları aklıma geldi.

Gezegenimiz her 350-400 yılda bir mini buzul çağına giriyor, güneşteki manyetik alanları gözlemleyen matematiksel metotla 2020’den itibaren en az 33 yıl sürecek bir mini buzul çağında yaşayacağımız ikazları yapılıyor ve getireceği sorunlarla baş etmek zorunda kalacağımız belirtiliyordu. En son yaşadığımız mini buzul çağı 1645’ten 1715 yılına dek sürmüş, Londra’nın içinden geçen meşhur Thames Nehri donmuş ve üzerine kurulan çadır pubları, satıcıları, buz hokeyi oyuncuları ve buz patencileri ile nehir bir festival alanına dönüşmüştü.

İşin eğlencesi bir yana mini buzul çağı her şeyden önce dünyamızda açlığın artacağı anlamına geliyor. Soğuk iklime dayanamayan mahsulleri ellerinde kalan çiftçilerin isyana sürüklendiği son ve bir önceki buzul çağında açlık, yetersiz beslenme ve soğuk hava kaynaklı enfeksiyonlardan milyonlarca insan hayatını kaybetti.

Mini buzul çağının başlamasından en çok etkilenecek sektörlerin başında tarım ve turizm geliyor. Kuşkusuz 1700’lerle kıyaslandığında artık ileri teknolojiler kullanarak mini buzul çağlarını daha az zararla kapatacak olanaklara sahibiz. Soğuk iklime katlanamayan ünlü patatesimizi, pek çok tahıl, sebze ve meyvemizi soğuktan koruyarak yetiştirebilir ve talep artacağı için dünyaya daha çok satabiliriz. Ancak siyasetçilerin vizyonerlikten ve planlamadan uzak tutumları nedeniyle bilişim adası olacağımız söylenedururken hâlâ dikey tarımı hayata geçiremedik.

Dikey tarım, koca tarlalar yerine binaların içerisinde tarımsal ürünleri daha az enerji ve maliyetle, üstün kalitede üreten tarımsal bir teknoloji. Alttan yukarıya doğru sıralanan raf sistemleriyle, hatta çuvallar içinde üreteceğiniz ürünün suyunun, ortam sıcaklığının, yetişmesi için gereken gübrenin insan sağlığını riske etmeyecek standart ölçülerde otomatik olarak verileceği bir sistem. El değmeden, tüm üretim sürecinin yazılım ve otomasyonla saatine saatine takip edildiği gelişmiş dikey tarım teknolojisinden bir an önce yararlanmalıyız ki adamızın bütünü tarımsal üretimde sorun yaşamasın.

Şimdilerde gavcar mantarı ve yumurta otu toplama zamanı... Dağlarında et tadında dünyanın en güzel mantarı yetişen, ovalarında biten bin bir otu ile mutfağı lezzetli ülkemiz mini buzul çağına hazır mı?

Yeni yılın ilk günü kahvemin sonuna geldiğimde birbirlerine neredeyse her şeyi ile benzeyen Kıbrıslıların ortak çaba ve ortak girişimlerle mini buzul çağına birlikte hazırlanmasını diledim. Komşumuz açken biz nasıl beslenecektik ya da biz açken komşumuzun boğazından ne geçebilecekti ki...