İnsanların yaşamları boyunca hiçbir zaman unutamayacakları günler vardır. 22 Ocak Pazartesi günü sapasağlam olduğunu zannettiğimiz yüreklerimizi sızılara boğan, sancılar içinde bırakan kapkara bir gün olarak hafızamıza kazındı. Meclisin çatısına tırmananlar, Afrika Gazetesi’ne ağızlarında tekbir, ellerinde döner bıçakları ve taşlarla saldıranlar, Cumhurbaşkanımızı yuhalayanlar ve Doğuş Derya’ya kâğıt fırlatanlar arasındaydık. Oysa demokrasi güneşinin sofrasında, dostların arasında olduğumuzu sanıyorduk.
Bir gazete istediği manşeti atabilmelidir. Karşı çıksanız da, hiç desteklemeseniz de o manşeti; gazetenin düşüncesini yayma özgürlüğünü şiddete başvurarak kısıtlayamazsınız. Gazetecilerin, milletvekillerinin veya Cumhurbaşkanı’nın görüşlerine katılmadığınız için onları taciz edemezsiniz. Laik bir ülkede tekbir getirerek, KKTC Bayrağı dışındaki bayraklarla halkın Meclisi’ni işgal edemezsiniz.
Türkiye’de, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin TBMM’yi bombalamaya cüret etmesi Kuzey Kıbrıs’ta büyük bir acıya sebep olmuştu. Bu konuda oldukça duyarlı olması beklenen Türkiye medyasının KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin işgal edilmesini görmezden gelişi son derece üzücüdür ve ayrıca not edilmelidir.
Demokrasi mücadelesinde üzerlerine kara gömlek giyenler, olayın arkasında olduğu ileri sürülen siyasal partiler ve güvenliği sağlayamamakla eleştirilen polis genel müdürü bu gömleği sırtlarından hiçbir zaman için çıkaramayacaklar. 22 Ocak 2018 günü ülkenin tarihine Demokrasi ve Düşünce Özgürlüğü Günü olarak kaydedilmelidir. Ve her sene, bir daha kimsenin Cumhuriyet Meclisi’nin damına planlı veya plansız bir linç girişimiyle çıkamayacağı hatırlatılmalıdır. Toplumsal belleğimize tarifsiz bir ıstırapla batmaya devam edecek bu kara günü, bizden sonra bu ülkede yaşayacak olanlara demokrasiye sahip çıkmaları için armağan etmeliyiz. Her 22 Ocak’ta düşünce özgürlüğünün ne anlama geldiğini, demokrasinin ne demek olduğunu, kimsenin kendine göre adalet anlayışını dayatamayacağını, hukuk varken şiddete başvurmanın nasıl sonuçlar doğuracağını anlatmalıyız.
Linç tehdidi bir grup insanın ‘haklı’ tepkisi ya da ‘galeyan’ı olarak kabul edilemez. Dünyanın pek çok ülkesinde linç, ne saikle girişilirse girişilsin ciddi bir suçtur ve linç girişimine katıldığı tespit edilenlere ağır hapis cezaları verilmektir. Linç kültürünün oluşmasını engellemenin biricik yolu, adını koyarak linç girişimlerini suç kapsamına almaktan geçer. Hükümet kurulur kurulmaz linç girişimini ve linçi suç olarak tanımlayan ve cezalandıran bir yasanın çıkarılması için Meclis’te acilen çalışmalara başlanmalıdır.
Dokunulmazlık kalkanına sığınarak şiddete başvuranlar Meclis İç Tüzüğü el vermiyorsa hukuken başka bir yol izlenerek mutlaka ceza almalıdır. Meclis, düşüncelerine ne kadar karşı olursanız olun milletvekillerine şiddet uygulayacağınız bir yer değil, yurttaşların oyları ile seçilenlerin ülkenin sorunlarına çözüm aradığı, içinde ciddi olunması gereken, tarihsel bir yapıdır. Size oy verenler olduğu gibi bir başka milletvekilinin temsil ettiği görüşlere de oy verenler vardır. Bir milletvekili diğerine kâğıt fırlatabiliyorsa ona oy verenlere de saygısızlık yapılmıştır. Doğuş Derya’yı şiddete maruz bırakmak, iddialar doğruysa Asım Akansoy’a küfretmek, bu iki milletvekilinin görüşlerini benimseyen ve onlara oy veren yurttaşları da aşağılamak ve taciz etmektir.
Kıbrıs Türk toplumunda şiddete tolerans Türkiye’deki gibi yüksek değildir. 450 yıldır Ada’da yaşayan, savaş görmüş bir halkı, o halkın gazetecilerini, milletvekillerini ve Cumhurbaşkanı’nı linç girişimleriyle korkutamazsınız. Aksine bu tür girişimlerin cezalandırılması için tüm toplumu karşınızda birleştirir ve bir daha böyle olayların vuku bulmasına hukuken önlem alınmasını teşvik edersiniz.
Öte yandan 22 Ocak, Kıbrıs’ta çözüm ihtimalini maalesef daha da düşürmüştür. Kıbrıslı Rumların Türkiye tarafından yutulma korkusu Cumhuriyet Meclisi’nin işgali ile tam bir hezeyan halini almıştır. Olayın propagandasını tüm dünyada yıllar boyunca yapacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın.
22 Ocak, hafife alınmaması gereken, tekrarının meydana gelmemesi için her türlü önlemin alınmasını yaşamsal kılan, öngörülemez riskler yaratan, sonuçları çok ciddi olabilecek vahamettedir.
Yorumunuz