Antik genomlar üzerine yapılan son bir çalışma, bugünün Kırgızistan'ında on dördüncü yüzyıldaki bir salgında ölen insanların, aslında birkaç yıl sonra 'Kara Veba' veya 'Kara Ölüm'den sorumlu olacak patojen, Yersinia pestis bakterisinin suşları tarafından öldürüldüğünü ortaya çıkardı.
1346 ve 1353 yılları arasında Kara Ölüm Batı Avrasya'yı mahvetmişti
1346-1353 yılları arasında Kara Ölüm, Batı Avrasya'yı mahvetti ve bazı yerlerde nüfusun % 60'ını öldürdü. Tarihi kayıtlar, hıyarcıklı vebanın Doğu'da ortaya çıktığını göstermektedir: Kırım yarımadasındaki Caffa [Kefe, Kaffa], Moğol İmparatorluğu ordusu tarafından 1346’daki kuşatıldığı sırada kaydedilen en erken veba salgınlarından birini yaşadı. Kafkasya ve Orta Asya'daki diğer bölgelerin, veba salgınının potansiyel merkez üsleri olduğu öne sürülmüştür.Çin, modern Y. pestis suşlarına ait dünyanın en büyük genetik çeşitliliğinden bazılarına ev sahipliği yapıyor ve bu da Kara Ölüm’ün Doğu Asya kökenine işaret ediyor.
Kırgızistan'daki mezarlardan Kara Vebaya neden olan Y. pestis suşlarının atası tespit edildi
Birkaç yıl önce, İngiltere'deki Stirling Üniversitesi'nden ekonomi ve çevre tarihçisi ve çalışmanın ortak yazarı olan Philip Slavin, Kırgızistan'daki bir çift on dördüncü yüzyıl mezarlığından Kara Ölüm'ün kökenlerine dair ipuçlarını yakalayabileceğini düşündüğü kayıtlara rastladı. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’in yaklaşık yedi mil dışındaki Kara-Djigach ve Burana olarak bilinen mezarlıklar, 1338 ve 1339'a tarihlenen alışılmadık derecede yüksek sayıda mezar taşına sahipti ve bunlardan on tanesi bir salgın hastalığa açıkça atıfta bulunuyordu.
Philip Slavin, mezarların daha sonraki Kara Ölüm'le herhangi bir ilgisi olup olmadığını belirlemek ve 1880'lerde ve 1890'larda kazılan ve Rusya'nın St Petersburg kentine taşınan Kırgız mezarlığından kalıntıları izlemek istiyordu. Slavin, Almanya'da, Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nden Johannes Krause ile birlikte çalıştı. Almanya'daki Tübingen Üniversitesi'nden Maria Spyrou liderliğindeki ekip, kalıntıları kurtarılan yedi kişiden antik DNA'yı sıraladı ve Kara-Djigach'tan üç mezarda Y. pestis DNA'sını keşfetti.
Verilerden toplanan bir çift tam Y. pestis genomu, bakterilerin, Krause'nin ekibinin 2011'de sıraladığı Londra'da ölen bir kişiden alınan bir Y. pestis örneği de dahil, Kara Ölümle bağlantılı suşların doğrudan ataları olduğunu gösterdi.
Kara-Djigach suşu aynı zamanda bugün Y. pestis soylarının büyük çoğunluğunun atasıydı.
Diğer kanıtlar, Kara Ölüm'ün kökenlerini Orta Asya'nın bu bölgesinde çıktığını ortaya koymaktadır. Y. pestis bakterilerinin modern suşları arasında, Tian Shan dağ silsilesini çevreleyen Kırgızistan, Kazakistan ve kuzeybatı Çin'deki Sincan'daki marmot ve diğer kemirgenlerden örneklenenler, Kara-Djigach suşu ile en yakından ilişkili olanlarıydı.
Kemirgenler Y. pestis için doğal rezervuardır ve insanlar sadece pire gibi bir vektör enfeksiyondan kendilerine geçtiğinde hıyarcıklı veba geliştirir. Krause, insanların enfekte olmuş sıçanlarla yakın temasının Kırgızistan salgınını tetiklediğinden, Avrupa'daki immünolojik olarak naif sıçan popülasyonlarının Kara Ölüm'ü körüklediğinden şüpheleniyor.
Salgının yayılmasının nedeni antik İpek Yolu'nda yapılan ticaret
Tian Shan bölgesinin Kara Ölüm'ün merkez üssü olmasını mantıklı bulan Slavin, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi kısımlarına yayılan bu bölgenin, antik ticaret yolu, İpek Yolu üzerinde olduğunu belirtiyor. Kırgızistan mezarlarında Hint Okyanusu'ndan inciler, Akdeniz'den mercanlar ve yabancı sikkelerin tespit edilmesi de bölgeden uzaktan gelen malların geçtiğini düşündürmektedir.
Slavin, "Hem uzun mesafeli hem de bölgesel ticaretin, patojenin batıya doğru yayılmasında önemli bir rol oynamış olması gerektiğini varsayabiliriz" dedi.
Kaynak: Nature
Yorumunuz