Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'nın (KTÖS) pek çok diğer sendika, bazı siyasal partiler, birçok meslek örgütü ve dernekle birlikte organize ettiği ‘Dayatmalara, Yoksullaştırmaya, Gericiliğe Geçit Yok’ yürüyüşü dün Lefkoşa’da yapıldı. İki öğretmen sendikasının öncülüğündeki eylemler, hükümet tarafından yürürlüğe sokulan okullarda kız öğrencilerin başörtüsü takmasına izin veren 'Disiplin Tüzüğü Değişikliği' ile başlamıştı. KTOEÖS ve KTÖS tüzük değişikliği yürürlükten kaldırılana kadar eylemlerin devam edeceğini açıklamıştı.
Oldukça kalabalık mitingde Arda Gündüz ve Serkan Soyalan'ın dinletisinden sonra ilk konuşmayı KTOEÖS Başkanı Selma Eylem yaptı.
KTOEÖS Başkanı Selma Eylem: "Her kurumumuzu, ülkemizi ele geçirip kuşatan, ülkemizi arka bahçesi haline getiren, bizi yokluğa, yoksulluğa mahkum etme planları, dayatma paketleri hazırlayanlara, dur demeye geldik"
Eylem şöyle konuştu:
“Kardeşlerim, yoldaşlarım, tek yürek alıp meydanları dolduran, laik eğitimimize, laik toplum yapımıza, çocuklarımıza, geleceğimize, varlığımıza, irademize sahip çıkan ülkenin güzel insanları, hoş geldiniz!
Öncelikle, bir kez daha demokrasi ve adalet için mücadeleyi sürdüren Türkiye halkına, baskılara, tehditlere ve yasaklamalara maruz kalan tüm kesimlere desteğimizi, dayanışmamızı ve saygılarımızı ileterek başlamak isteriz, dostlar! Hoş geldiniz!
Değerli yoldaşlar, bugün yine sokaktayız, grevdeyiz, eylemdeyiz, alanlarda, meydanlardayız. Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan Anayasamızı ve yasalarımızı, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, uzmanların raporlarını, laik eğitim, laik toplum yapımızla ilgili irademizi, haftalardır sürdürdüğümüz mücadeleyi yok sayanlara, yasa dışı yasaklama getirip engellemek isteyenlere, gerici Disiplin Tüzüğü'ne, tüzük dayatması yaptıran ve dayatmaya boyun eğenlere mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi, artırarak sürdüreceğimizi haykırmaya geldik dostlar, hoş geldiniz!
İdeolojileri doğrultusunda talimatlar veren, bu doğrultuda siyah Vitolarla okul bahçelerine kadar girip ve çocuklarımızın evlerini ziyaret edip, baskı yapan, istismar eden, siyasal İslam dayatmasına, siyasi şovlarına çocuklarımızı alet eden AKP temsilcilerine bir kez daha çocuklarımızın üzerinden çekin ellerinizi, çekin toplumumuzun üzerinden ellerinizi demeye geldik, hoş geldiniz!
İdeolojik talimatları harfiyen yerine getirip, kraldan kralcı olan, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” şiarını safsata olarak nitelendiren, yüzleri dahi kızarmayan, nerede olduğunu, kim olduğunu unutan, koltuk sevdalılarına, bu memleket bizimdir demeye geldik dostlar, hoş geldiniz!
Her kurumumuzu, ülkemizi ele geçirip kuşatan, ülkemizi arka bahçesi haline getiren, bizi yokluğa, yoksulluğa mahkum etme planları, dayatma paketleri hazırlayanlara dur demeye geldik dostlar, hoş geldiniz!
Eğitimimizi dönüştürerek, kimliğimize, irademize, toplumsal yapımıza, değerlerimize, dilimize, dinimize, özgürlüklerimize saldıranlara, haddimizi bildirmekle tehdit edenlere, kendi ülkemizden bizi kovacak kadar kendinden geçenlere, bizlere 'gerizekalı' diyecek kadar haddini aşan faşistlere, haddini bil demeye, bu memleket bizim demeye geldik dostlar, hoş geldiniz!
Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu durum nedeniyle, kuklalarla kapalı kapılar ardından üst düzey toplantılar yapıp, talimatlar vererek, Disiplin Tüzüğü aracılığıyla burada gündem yaratıp, bundan siyasi rant elde etme çalışmaları yapanlara, ada yarısında yaratılan statükodan faydalanarak, çeşit türlü kirli işlerden nemalandıkları deşifre edilenlere, üstünü örtmek için harekete geçenlere, neden varlığımıza, irademize saldırdıklarını bildiğimizi haykırmaya geldik dostlar, hoş geldiniz!
Ve meydanları dolduran sevgili yoldaşlarım, tüm bunlara boyun eğmeyeceğimizi, izin vermeyeceğimizi, tüm saldırılarına karşı hep birlikte direnmeye devam edeceğimizi haykırmaya geldik, hoş geldiniz!
Ada yarısında yaratılan, rüşvet, torpil, yağma düzeninden nemalanıp, nemalandırılıp deşifre edilenlerin, yeni bir rejim oluşturma dayatmasına çanak tutan, fırsat veren ve faşizmin sözcülüğünü yapanların, tek bir merkezden organize edildiği anlaşılan sahte hesapların, trollerin, ya da bilinçli ve kasıtlı olarak hedef gösterilmek üzere kışkırtmak amacıyla, yapay zekayla yapılmış, yalan, sahte, uydurma, propagatif senaryolar içeren videolar sonucu kışkırtılanların tüm hakaret, baskı ve tehditlerine karşı susmayacağımızı, durmayacağımızı, başımız dik, alnımız açık, mücadeleye devam edeceğimizi haykırmaya geldik dostlar, hoş geldiniz!
Kendi ülkemizde insanca, çözüm, barış içinde, bağımsız, özgür bir şekilde yaşamak için, uluslararası hukuk içerisinde yer alarak, Anayasanın, yasaların yok sayılamayacağı, tüm suçluların hesap vereceği temiz bir toplum için, eşit, adil, demokratik, laik bir şekilde, Atatürk ilke ve devrimleri çerçevesinde, çağdaş, ilerici, eşitlikçi, kendi kendimizi yöneteceğimiz bir düzende, güvenli bir şekilde yaşamak için, geleceğimiz için, çocuklarımız için, kız çocuklarımız için, kadınlarımız için, irademiz, varlığımız için mücadeleye devam edeceğimizi, asla vazgeçmeyeceğimizi, bir kez daha duyurmaya geldik dostlar, hoş geldiniz!
Değerli dostlar, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası ile birlikte, mücadeleyi örgütleyip, organizasyonda katkısı bulunan, tüm sendika, örgüt ve siyasi parti başkan veya temsilcilerini sahneye davet ediyorum:
Arif Hasan Tahsin Vakfı, AS-SEN, Bağımsızlık Yolu, Baraka Kültür Merkezi, Barış Derneği, Barış ve Demokrasi İnisiyatifi, Basın-Sen, BASS, Bay-Sen, BES, Biyologlar Derneği, BKP, Büro-İş, CTP, ÇAĞ-SEN, DAÜ BİR-SEN, DAÜ-SEN, DAÜ PER-SEN, DEV-İŞ, EL-SEN, Gıda-Sen, Girne Düşünce Derneği, GÜÇSEN, HAK-SEN, Halkın Partisi, Hava Trafik Kontrolörleri Sendikası, Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği, HÜR-İŞ, Kadın Eğitimi Kolektifi, KAMU-SEN, KAMU-İŞ, KES, Kıbrıs Edebiyat Derneği, Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği, Kıbrıs Türk Atatürkçü Gençlik Hareketi, Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği, Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği, Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası, TIP-İş, Kıbrıs Türk Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Derneği, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, Kıbrıs Türk Tabipleri Odası, KİEF, KOOP-SEN, KTAMS, Kıbrıs Türk Mimarlar ve Mühendisler Odası, Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği, Maliye-Sen, Sol Hareket, TDP, TEL-SEN, TES, TÜRK-SEN, VERGİ-SEN, YKP, Yeşil Barış Hareketi'ni sahneye davet ediyorum.
Değerli dostlar, sürdürdüğümüz mücadelede eylemlerimize destek veren örgütlerimiz: HASDER, SEÇDER, GASAD, GÜSAD, TAVDER, TAYDER, AKDER, GÖÇTAŞ, Dördüncü Duvar Kültür ve Düşünce Derneği, Alayköy Folklor Derneği, TUFAD, Lefke Turizm Derneği, Kütüphaneciler Derneği, Yeni Erenköy Kültür Sanat Derneği, Mehmetçik Kültür Dayanışma Derneği, Gazimağusa Halk Dansları Derneği, Gençlik Merkezi Birliği, HADSAM, İGEM, AKSAD, FOGEM, FOLKDER, Çağdaş Müzik Derneği, KIBHAD, Dikmen Gençlik Merkezi, DESDER, KSD, Kıbrıs Polifonik Korolar Birliği, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Platformu, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği, Kıbrıs Alevi Kültür Vakfı, KKTC Alevi Kültür Merkezi, Uluslararası Fikret Demirağ Şiir Festivali Organizasyon Komitesi, Bu Vatan Kıbrıslılarındır Platformu, Güney Kıbrıs’ta Çalışanlar Derneği ve Yurtsever Kıbrıslılar Hareketi’ne, ayrıca dayanışma bildiren, destek veren herkese ve mücadele ateşini yakıp kararlılıkla sürdüren toplumun aydınlık yüzü öğretmenlerimize ve siz değerli halkımıza sonsuz teşekkür ederiz.”
Selma Eylem’in ardından KTÖS Başkanı Mustafa Baybora konuştu.
KTÖS Başkanı Mustafa Baybora: "Bizlere haddimizi bildireceğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan’a biz de diyoruz ki: Ferman seninse meydanlar bizimdir. Ferman seninse sokaklar bizimdir. Ferman seninse yurdumuz bizimdir"
Baybora hitabında şu ifadeleri kullandı:
“Mustafa Kemal’i düşünüyorum. Altın saçları dalgalanıyor yüzlerden. Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum. Uykularıma giriyor her gece. Ellerinden öpüyorum. Sizlerin de ellerinizden öpüyorum. Hoş geldiniz.
Gailemiz çocuklarımız. Derdimiz geleceğimiz. Sevdamız yurdumuz olduğu için buradayız. Hoş geldiniz.
Kültürümüze, türkülerimize, değerlerimize sahip çıkmak için buradayız. Hoş geldiniz.
Atatürk ülkelerine bağlı laik eğitim ve laik yaşamdan asla ödün vermeyeceğiz.
Bizlere bu gömleği giydirmek isteyen Nazım Çavuşoğlu ve türevleri tarihe kara bir renk olarak geçecekler. Toplumun aydınlık ve ilerici yüzleri bizler, yaktığımız ateşle yurdumuzu aydınlatmaya devam edeceğiz. Anadolu coğrafyasının bağrından yetişen Büyük Ozan Dadaloğlu diyor ki: 'Hakkımızda devlet etmiş fermanı. Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.' Bizlere haddimizi bildireceğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan’a biz de diyoruz ki: Ferman seninse meydanlar bizimdir. Ferman seninse sokaklar bizimdir. Ferman seninse yurdumuz bizimdir. Saygıyla kalın, esenlikle kalın, aydınlıkla kalın.”
Adından KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş sahneye geldi:
KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş: "Bu topraklarda 2002 tane kayıp var. Bunların 402 tanesi Kıbrıslı Türktür. Bir kısmı bulundu, bir kısmı kimliklendirildi. Yani siz bize 'diyet var' diyorsunuz ya, o diyeti biz toprağın altında kalarak ödedik"
“Değerli yoldaşlar! Kıbrıs’ın güzel yüzleri! İskele’de bir mani vardır, çok hoşuma gitti: ‘Zeytin dalı yakarım! Nazardan da korkarım! Laikliğe karışanın havrasına yanarım.’ Nezaket beklemiyoruz Sayın Erdoğan. Şiirde dediği gibi: Tevazu ile gelsen meydan senindi. Ama kibrin, egon, Kıbrıs Türk toplumunu hor görmen diline vurdu.
Bize ‘hadsiz’ diyebilirsin. ‘Besleme’ de diyebilirsin. Ama! Ne bizim Türklüğümüzle ne de din algımızla dalga geçemezsin! Bu pankartlara bakın, bu pankartlara! Sayın Erdoğan, Türkiye’de her bir bakanlıktan 'Türk' ifadesini kaldırdığında, bu pankartlara bakın! Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası! Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası! TÜRK-SEN, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası!
Bize Türklüğümüzü öğretme!
Bizim babalarımız, bizim dedelerimiz bu topluma bir ad verdi: ‘Kıbrıs Türk toplumu’ laiktir, laik kalacak. Bu topraklarda 2002 tane kayıp var. Bunların 402 tanesi Kıbrıslı Türktür. Bir kısmı bulundu, bir kısmı kimliklendirildi. Yani siz bize 'diyet var' diyorsunuz ya, o diyeti biz toprağın altında kalarak ödedik. O diyet var ya o diyet, hani her taksiye bindiğinizde 'sizi kurtardık' diyorlar ya, o diyet… Bu toplum ne İngilize esir oldu ne de 1963 ile 1974 arasında papaza esir oldu. Bu toplum tırnağıyla, bu toplum dayanışmasıyla, bu toplum birlikleriyle var oldu. Bu toplum şehitler verdi. Şehitlere isimlerini verdiler.
Tuncer buradadır! Ertuğrul buradadır! Yalçın buradadır! Hüseyin Akil Mağusa’dadır! Şehit Turgut Omorfo’dadır, Omorfo’da! 'Diyet var' diyorlar; ‘diyet var, sizi biz kurtardık, kan aldık, vermeyiz' diyorlar. Biz bu toprakları atalarımızdan emanet aldık. Onlar canını ortaya koydu, kanını ortaya koydu. Atalarımızdan, babalarımızdan aldığımız bu emaneti gelecek nesillere taşımak boynumuzun borcudur.
"Bizim Türkiye’yle bir derdimiz yok. Bizim Türkiye halklarıyla bir derdimiz yok. Bizim AKP’yle bir derdimiz var"
"Korkmuyor musunuz?" diyorlar. Korkmuyoruz. Selma Eylem burada, yüzlerce, binlerce tehdit aldı. Korkmadı. Ayşemden Akın burada yüzlerce, binlerce tehdit aldı. Yazmaktan korkmadı. Biz korkmuyoruz.
Ey dostlar! Ey bu meydanları dolduran cesur yürekler! Bu toplumun ataları solinadan silah yaptı. Bu vatanı bekledi, bizi bugünlere getirdi. Solinadan silah yapan bir toplum sizden mi korkacak? Sizden mi?
Bizi sevmiyorsunuz diyorlar. Ahmet Kaya’yı sevmeyen var mı? Orhan Pamuk’u sevmeyen var mı? Nazım Hikmet’i sevmeyen var mı? Erdoğan’ı seven var mı? Elbette bu topluma kinle, nefretle bakanlar, bu toplumu değil, bu adayı öncelleyenler, kendilerine saraylar yaptıranlar, elbet sizi sevmeyeceğiz. Ama bizim Türkiye’yle bir derdimiz yok. Bizim Türkiye halklarıyla bir derdimiz yok. Bizim AKP’yle bir derdimiz var.
"Meclis’i taşıdılar, zannediyorlar ki bu kalabalık oraya gelmeyecek. Oraya da gideceğiz. 124 tane okul yıkılmaya yüz tutmuşken, 645 bin metrekarelik oturma alanı yaptıkları o saraya gideceğiz. Hastaneler doktor beklerken, hemşire beklerken, okullar öğretmen beklerken oraya gideceğiz. Kendilerine iki tane 600 kişilik salon yapmışlar. 157 kişilik oturma salonu yapmışlar. 52 tane özel oda yapmışlar. Cami yapmışlar, içine girecek cemaat yok"
AKP elini çocuklardan çek! Tepede beyaz bir saray. Sarayın içinde soytarı bir kral. Müjdeye geliyor müjdeye. Bugüne kadar krallardan iyi bir müjde duymadık. Muhakkak bu müjdenin içerisinde burada irade gösteren toplumun 'kulağını çekin' diyenler olacak. 'Bu toplumun elini kırın, ayağına dolanın' diyenler olacak. Vazgeçecek miyiz?
Meclis’i taşıdılar, zannediyorlar ki bu kalabalık oraya gelmeyecek. Oraya da gideceğiz. 124 tane okul yıkılmaya yüz tutmuşken, 645 bin metrekarelik oturma alanı yaptıkları o saraya gideceğiz. Hastaneler doktor beklerken, hemşire beklerken, okullar öğretmen beklerken oraya gideceğiz. Kendilerine iki tane 600 kişilik salon yapmışlar. 157 kişilik oturma salonu yapmışlar. 52 tane özel oda yapmışlar. Cami yapmışlar, içine girecek cemaat yok!
Ama okullar dökülsün, hastaneler dökülsün! Buna izin verecek miyiz? Hayır! Güzel insanlar… Öğretmenler söyledi, dinlemediler. Psikologlar söyledi, dinlemediler. Doktorlar söyledi, dinlemediler. İlla da kız çocuklarının midesine değil, başına bakacaklarmış başına! Buna izin verecek miyiz? Benim geleneklerimde, benim toplumumda kadınlar ister kapanır ister açılır. Ama kız çocukları kapanmaz! Kız çocukları kapanmaz! İki eylem, nice direnişler yaptık. Yarın da cevabımız ne olsun? Kimse yerinde durmasın! Zıplamayan Tayyip gibi olsun! Güzel insanlar, elinize, ayağınıza yüreğinize sağlık.”
Maviş'in konuşması sonrasında Tıp-İş Başkanı Özlem Gürkut ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ceyhun Dalkan konuştu.
Tıp-İş Başkanı Özlem Gürkut: "Bu toplum tarih boyunca ne baskı ile ne yasak ile ne de yoklukla geri adım atmıştır"
Özlem Gürkut şöyle konuştu:
“Güzel Kıbrıs’ımın güzel yürekli insanları! Bu meydanları bir kere doldurup hep birlikte haykırdık: Gericiliği bu ülkeye getiremezsiniz. 'Geçit yok!' dedik, dinlemediler. İkinci defa meydanları ne güzel doldurdunuz. Hepiniz hoş geldiniz. Gücünü kendi halkından almayanlar, bir yandan bilim ve teknolojinin festivali diye çocuklarımıza savaş teknolojilerini göstermeye çalışırken, diğer yandan küçücük kız çocuklarımızı istismar edecek siyasi İslam politikalarını dayatmaya çalışmaktadır.
Ülkemizde asıl gündemi gözden ve dikkatlerden kaçırmak için her gün yeni bir maskaralığa tanık oluyoruz. Gün be gün Kıbrıs’ın kuzeyinin her türlü karanlık olaya, yolsuzluğa, talana nasıl ev sahipliği ettiği ortaya çıkmaktadır. Bu karanlık, kriminal olaylara kimlerin karıştığı ortaya çıktıkça panik artmaktadır. Köşeye sıkışmış kedi gibi pençelerini göstermeye kalkanlar baskıyı, tehdidi, yasaklamayı çare olarak görmektedir. Düşünceyi suç sayma, ifadeyi yargılama girişimleri devam ederken, şimdi de ölüm tehditleri savurmaya başlamışlardır.
Bildiğiniz gibi bugün yapılacağı açıklanan grevlerden bazıları Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmıştır. Oysa grev yapmak bir haktır. Anayasal bir haktır. Yasal bir haktır. Hükümet, kendi halkının iradesini yok sayma girişimlerini, çalışanların sendikal ve demokratik hak arama yöntemlerini kısıtlama girişimlerini sürdürmektedir. Sorunlara çözüm bulmak yerine, yasaklamalarla ötelemeyi, görmezden gelmeyi ve baskı yapmayı tercih etmektedir.
"Bu ülkeye gericiliği getiremeyecekler. Bu ülkeyi karanlığa boğamayacaklar. Çünkü irade buradadır. Çünkü irade halkındır"
Hükümet ettiğini iddia edenlerin, bir an önce kendi halkının ve kendi çalışanlarının sesine kulak vermesi; işgal ettikleri makam ve koltukları halkına hizmet etmek için kullanması gerekmektedir. Bu toplum tarih boyunca ne baskı ile ne yasak ile ne de yoklukla geri adım atmıştır. Her türlü baskı ve yasaklama girişimlerine rağmen hükümet sesimizi duyana kadar meydanlardayız. Bu ülkeye gericiliği getiremeyecekler. Bu ülkeyi karanlığa boğamayacaklar. Çünkü irade buradadır. Çünkü irade halkındır. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum."
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ceyhun Dalkan: "Dini sembollerin ve kıyafetlerin eğitim ortamlarına sokulması, çocuklarımızın zihnini erken yaşlarda kalıplara sokmaktadır. Karar verme olgunluğuna erişmemiş bir çocuğun bu semboller karşısında özgürce düşünmesi beklenemez. Okul, çocukların dünyayı öğrenme yeridir; dinin, ideolojinin değil, dogmaların değil, özgür bireylerin geliştiği bir yerdir"
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ceyhun Dalkan ise konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
“Abilerim, ablalarım, kardaşlarım, bu ülkenin aydın insanları hoş geldiniz. Bugün burada çocuklarımızın özgür ve eşit bir geleceği için toplandık. Eğitimde adalet, eğitimde laiklik, eğitimde özgürlük içindir buradayız. Çünkü biliyoruz ki eğitim sadece bilgi vermek değil, özgür bireyler yetiştirmektir.
Bizler Kıbrıslı Türk hekimler olarak, geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili okullardaki türban meselesiyle ilgili bilimsel bir görüş yayınladık. Ülkemizdeki çocuk psikiyatristlerinin görüşünü kamuoyuyla paylaştık. Bu görüşte açıkça ifade ediyoruz: Eğitim ortamları hiçbir dini, siyasi veya ideolojik sembolün etkisi altında olmamalıdır. Eğitim tarafsız, bağımsız, özgür bir alan olmalıdır. Çünkü eğitim çocuklarımızın kişiliklerinin şekillendiği, dünyaya bakış açılarının şekillendiği bir ortamdır.
Eğer bu ortamlarda dini semboller ve dini kıyafetler yer alırsa, bu çocuklarımızın üzerinde açık ve bariz bir baskıya yol açacaktır. Eğitimde laiklik bir tercih değil, geleceğimizin ve çocuklarımızın özgürlüğünün garantisidir. Laiklik inanç özgürlüğünü korur. Kimse bir inanca zorlamaz, zorlayamaz. Ayrıyeten kimseyi de bir inançtan uzaklaştıramaz.
Her çocuğun eşit, tarafsız bir ortamda eğitim görmesi gerekir. Dini sembollerin ve kıyafetlerin eğitim ortamlarına sokulması, çocuklarımızın zihnini erken yaşlarda kalıplara sokmaktadır. Karar verme olgunluğuna erişmemiş bir çocuğun bu semboller karşısında özgürce düşünmesi beklenemez. Okul, çocukların dünyayı öğrenme yeridir; dinin, ideolojinin değil, dogmaların değil, özgür bireylerin geliştiği bir yerdir. Biz çocuklarımızın inanç baskısı altında büyümesini istemiyoruz.
Biz çocuklarımızı özgürce düşünen, sorgulayan, bilimle doğrulayan bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz. Bizler hiçbir çocuğun okul sıralarında 'ben farklıyım, ben azınlığım' duygusunu yaşamasını kesinlikle istiyoruz.
Kıbrıslı Türk hekimleri olarak bu konudaki bilimsel görüşümüz nettir: Dini sembollerin eğitim ortamlarına taşınması, eğitimde eşitlik ilkesine, pedagojik ilkelere ve çocuk haklarına aykırıdır. Bu durum, çocukların psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkiler, eğitimde ayrışma ve kutuplaşmaya sebep vermektedir. Bize düşen, çocuklarımızı bu yüzden korumaktır. Bize düşen, okullarımızı özgür düşüncenin, bilimin, sanatın ve eleştirel aklın yuvası hâline getirmektir. Bu yüzden buradayız. Bu yüzden öğretmen sendikalarımızın ve çocuklarımızın yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz.”
Prof. Dr. Ceyhun Dalkan’ın ardından Selma Eylem, protestoya katılan binlerce insana seslenerek “Bayrakları indirip telefon ışıklarımızı yakalım. Görsünler meydanlar nasıl doldurulur. İşte irademiz burada. Güzel günler göreceğiz çocuklar, aydınlık günler göreceğiz. Güzel günler göreceğiz.” dedi.
Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir: "Güçleri olabilir, baskı yapabilirler, dayatma yapabilirler. Bazılarını kandıradabilirler. Ama genel anlamda biz gazeteciler sadece ve sadece anamızın, babamızın elini öpmek için eğiliriz"
Mitingde son sözü Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir söyledi. Kişmir şöyle konuştu:
“Öncelikle çok güzelsiniz. Sanırım ne benzin fişi ile gelen var, ne baskıyla gelen, ne iş tehdidiyle gelen. Baskıyla, ekmeği tehdit edilerek böyle bir kalabalığı toplamak yürek ister! Yürek! Biliyorsunuz, ilk günden itibaren okullarda başlayan bir direniş var ve bu süreçte hedef haline getirilenler oldu. Eğer onlar direnmeseydi, bu mücadele bugün bu kadar büyüyemezdi. Öğretmenlerimize kocaman bir alkış! Teşekkürler öğretmenim.
Biliyorum, farklılıklarımız var. Farklı ideolojiler, farklı düşünceler... Hepimizin aynı olması mümkün değildir. Ama bizim ortak bir noktamız var: Laikliğimiz, özgürlüklerimiz, çocuklarımız ve bu vatana olan sevgimiz. Padişahının kulağına eğilip üç kere 'yeni devletçiğinin ismini söylemesini' bekliyor ve ve çok mutlu olacakmış. Ekim ayı geliyor arkadaşlar! Kıbrıs Türk toplumunun liderliğine yeniden hassasiyeti ve haysiyeti kazandırmak için o gün o makamı geri alacağız!
Bizler çok zor bir görev yapıyoruz gazeteciler olarak. Mağusa’dan Lefke’ye kadar… Lefkoşa’da, İskele’de, Girne’de... Yaktığımız her ateşte bizlerle birlikte olan ve sesimizi hem yurdumuza hem güneye duyuran basın emekçileri de burada. Onlara da kocaman bir alkış alalım!
Bu ülkede manşetinde dayatmayı ve müdahaleyi belgelediği için bir gazetemize ve bir gazetecimize ajanlık suçlaması yaptı Ersin Tatar. Aynı şekilde, bir toplantıda, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya karşı resmen darbe girişimi yapıldı. O toplantıyı ifşa ettiğim için ben de yargılanıyorum.
"Ayşemden Akın’a bugün birçok telefon geldi. Ve ne dediler biliyor musunuz? 'Aileni al ve ülkeyi terk et. Kıbrıs’ı terk et.' Ama Ayşemden Akın ne diyor biliyor musunuz? 'Ben buradayım. Korkmuyorum.' diyor. ‘Kaçmayacağım!’ diyor. Onların anlamadıklarını, gelin hep birlikte haykıralım: Ayşemden Akın yalnız değildir! Arkasında bu halk vardır!"
Ve şimdi sevgili Ayşemden Akın’ın hepinize kocaman selamları var. Ayşemden Akın tarihi bir haberciliğin altına imza attı. Çok büyük bir haberin altına imza attı. Ve şu anda biliyorsunuz, Ayşemden Akın ölüm tehdidi alıyor. 'Ölüm tehdidi alıyorum' dediğinin bir gün sonrasında röportaj yaptığı kişi infaz edildi. Ve hâlâ daha bir koruma veremediler. Bugün avukatımız aracılığıyla koruma için polise başvuruda bulunduk. Saat 15:30 civarında yanıt geldi: 'Biz bir şey yapamayız, PGM’ye (Polis Genel Müdürlüğü) gidin.' Yarın PGM’ye gideceğiz. Sorun değil. Gerekirse Ayşemden Akın için, ona destek olmak için, onunla birlikte olmak için ülkenin dört bir yanındaki tüm karakollara da gideriz. Ama anlaşılan birileri bu durumdan memnun. Çünkü o bahsedilen kasetlerde kendilerinin de marifeti var. Biliyoruz. Ayşemden Akın’a bugün birçok telefon geldi. Ve ne dediler biliyor musunuz? 'Aileni al ve ülkeyi terk et. Kıbrıs’ı terk et.' Ama Ayşemden Akın ne diyor biliyor musunuz? 'Ben buradayım. Korkmuyorum.' diyor. ‘Kaçmayacağım!’ diyor. Onların anlamadıklarını, gelin hep birlikte haykıralım: Ayşemden Akın yalnız değildir! Arkasında bu halk vardır!
Bizi çok iyi dinlesinler. Güçleri olabilir, baskı yapabilirler, dayatma yapabilirler. Bazılarını kandıradabilirler. Ama genel anlamda biz gazeteciler sadece ve sadece anamızın, babamızın elini öpmek için eğiliriz. Sizin karşısında asla eğilmeyiz. Bize bu mücadele yolunu 1974 öncesi ve sonrasında öğretmenlerimiz açtı. Öğretmenlerimiz buraya getirdi. Yarınları da bizim öğretmenlerimiz çizecek. Hadlerini biliyorlar. Esas haddinizi siz bilin! Öğretmenimize dokundurtmayız.”
Tüm meydan birlikte haykırdı: "Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan Anayasa ve Milli Eğitim Yasası'nı yok sayanlara, dayatmalara, yoksullaştırmaya, kuşatmaya, varlığımızı, irademizi, mücadelemizi yok sayanlara geçit yok"
Miting Doğan Baybora ve Serkan Soyalan’dan dinletisi ile sona erdi ancak öncesinde KTOEÖS Başkanı Selma Eylem protestocularla birlikte şu sloganları haykırdı:
“Emir veren, talimatlar yağdıranlara ve harfiyen yerine getiren emir eri kuklalara geçit yok! Karanlık dayatmalara geçit yok! Yobazlığa geçit yok! Siyasal İslam dayatmasına geçit yok! Tarikatlara geçit yok! Vakıflara geçit yok! Dernek ve cemaatlere geçit yok! Laiklik karşıtlarına geçit yok! Çocuk haklarını ihlal edenlere geçit yok! Çocuklarımızı istismar etmek isteyenlere geçit yok! Kız çocuklarımızı ve kadınlarımızı karanlığa sürüklemek isteyenlere geçit yok! Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan Anayasa ve Milli Eğitim Yasası'nı yok sayanlara, dayatmalara, yoksullaştırmaya, kuşatmaya, varlığımızı, irademizi, mücadelemizi yok sayanlara geçit yok! Geçit yok! Geçit yok! Çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden! Çekin ellerinizi eğitimimizden! Çekin ellerinizi toplumumuzun üzerinden!”
Yorumunuz