İsveç’te pazar günü yapılan seçimlerde aşırı sağcı İsveç Demokratları’nın ülkenin en büyük ikinci partisi haline gelmesi, son on yılda yavaş yavaş ilerleyen bir deprem oldu.
Suç, göç, kimlik ve küreselleşme...
Dünya halen İsveç'i İskandinav liberalizminin temel taşı olarak görüyor ve ülkenin suç, göç, kimlik ve küreselleşme hakkındaki şikâyetlere dayanan, daha popülist sağa doğru kayması diğer ülkelere göre daha yavaş oldu.
İsveç Savunma Araştırma Ajansı çalışma direktörü Robert Dalsjo, "Trump'ta gördüğümüz şekilde küreselleşme, göç ve suç konusundaki halk hoşnutsuzluğunun, İsveç’teki düzenin koruyucu yapıları aracılığıyla kendisini sızdırması daha uzun sürdü" dedi.
İskandinav ülkelerinde aşırı sağ bir süredir güçleniyor
İsveç Demokratları, Danimarka Halk Partisi ve Norveç'in İlerleme Partisi gibi diğer İskandinav aşırı sağ popülist partilerine benzer şekilde bir süredir siyasi zemin ve bir tür saygınlık kazanıyor. İsveç Demokratları, Fransa'daki Marine Le Pen ve İtalya'daki Giorgia Meloni'nin partilerine daha yakındır ve Mussolini'nin Faşist Partisi'ne dayanan kökleri vardır.
İtalya’da Meloni ve partisi o kadar normalleşmiş görünüyor ki, 10 gün içinde yapılacak seçimlerde İtalya'daki Giorgia Meloni İtalya'nın başbakanı olma yolunda ilerliyor.
Ancak İsveç’te partisi her ne kadar merkez sağ koalisyon olması açısından en çok oyun almış olsa da İsveç Demokratları'nın lideri Jimmie Akesson’un başbakan olması beklenmiyor. Sağcı partiler bloğu daha önce merkez sağ Ilımlı Parti liderliğindeki bir hükümeti desteklemeyi kabul etti, ama İsveç Demokratları tarafından yönetilen bir hükümeti desteklemedi. Büyük olasılıkla, muhafazakâr bir parti olan Ilımlı Parti’nin lideri Ulf Kristersson liderliğindeki bir hükümette kabine koltuklarını bile alamayacaklar.
İsveç Demokratları'nın lideri Jimmie Akesson
Buna rağmen başbakan Kristersson olursa Parlamento'daki İsveç Demokratları’nın yanı sıra diğer iki partinin, Hristiyan Demokratların ve Liberallerin desteğine ihtiyaç duyacak. Ve Akesson, desteğinin hükümet politikası açısından pahalıya mal olacağını açıkça belirtti.
Akesson, seçimden önce "İçinde olmadığımız bir hükümeti destekleyeceksek, bunun maliyeti olacak" demişti.
Aşırı sağın kazanımları hakkında İsveç Güvenlik ve Kalkınma Enstitüsü Başkanı Anna Wieslander, "Bir bakıma, hiçbir hükümetin yıllardır var olan, toplumu giderek daha fazla etkileyen göç sorunuyla ve suçun göçmen gruplarla ilişkilendirilme biçimiyle gerçekten ilgilenmediği göz önüne alındığında, başarıları o kadar da şaşırtıcı değil" dedi.
Analistler, uzun süredir iktidarda olan Sosyal Demokratlar da dahil ana partilerin bile, seçim döneminde İsveç Demokratları’nın suç ve göç konusundaki katı tutumuna yaklaştıklarını, İsveç Demokratları’nın güçlerini çektiği kırsal alanlarda ve işçi sınıfı mahallelerinde seçmenleri kızdıran daha katı çevre kurallarının bazılarını hafiflettiklerini belirtiyor.
Bakanlık istemiyorlar, kültür, okullar, göç ve ceza adaleti politikasına yönelik sağlam bir anlaşma ve bu anlaşmanın uygulanmasını içerden izlemek istiyorlar
İsveç'in Uppsala Üniversitesi'nden siyaset bilimci Sverker Gustavsson, İsveç Demokratları’nın "Ilımlılar ve Hıristiyan Demokratlarla kültür, okullar, göç ve ceza adaleti politikası alanında somut önlemler içerecek sağlam bir anlaşma istediklerini" söyledi. Bu anlaşmanın uygulanması için bakanlara sahip olmak yerine, “departmanların içinde, politikalarının uygulandığını izlemek için gözlemci istediklerini söylüyorlar. Bu yeni ve ilginç bir şey" dedi.
Brüksel'de, yükselen enerji fiyatları, Ukrayna'daki savaş ve rekor enflasyon ile zorlu geçeceği belli olan kış öncesinde İsveç Demokratları tarafından potansiyel olarak etkilenen yeni bir İsveç hükümetiyle Avrupa Birliği'nin birliği konusunda bazı endişeler var.
İsveç, ocak ayında AB’nin dönem başkanlığını devralmaya hazırlanıyor; bu, fosil yakıtların aşamalı olarak nasıl ortadan kaldırılacağını ayrıntılandıran bir yasama paketi ve göçün yönetilmesine ilişkin yeni kurallar gibi bir dizi yeni yasa üzerindeki müzakerelerde öncülük edeceği anlamına geliyor.
Yeni bir hükümet kurulana kadar başbakan olarak görev yapacak olan Andersson, iktidar yılında başarılı oldu ve ülkenin en büyük partisi olmaya devam eden Sosyal Demokratlara yeni seçmenler kazandırdı. Ancak bunu, potansiyel koalisyon ortaklarından oy devşirerek yapabildi.
Perşembe günü, eğer durum Ilımlı Parti’nin lideri Kristersson için çok karmaşık ve zor olursa, onunla her zaman kendi koalisyonlarını kurma konusunda konuşabileceğini söyledi. Tabii ki başbakan olarak kalmak şartıyla...
Kaynak: The New York Times
Yorumunuz