Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer ile 2 KTİMB çalışanın tutuklandığı soruşturmada, zanlı Gürcafer dışındaki 2 zanlı teminatla serbest bırakılırken, Gürcafer dün 3 gün daha tutukluluk aldı.
Ayrıca bir inşaat şirketi sahibinin Mali Polis’e yaptığı şikâyet sonucu, Cafer Gürcafer’le iş birliği yaptığı iddia edilen taşeron firma, Mustafa Tutar İnşaat’ın sahibi Mustafa Tutar’a da 3 günlük tutukluluk verildi.
Dün Lefkoşa Kaza Mahkemesi bahçesinde, soruşturmayı yürüten ve son dönemde oldukça başarılı bulunan Mali Polis ekibinin, zanlıların yakınları tarafından sözlü ve fiziksel tacize uğraması mide bulandırdı. Mali Polis’i taciz eden kişilerden biri tutuklanırken bu kişilerin bu gücü nereden bulduğu tartışılmaya başlandı.
Mahkemelerde hiç alışılmadık bir durumun, birçok Polis memurunun, Savcı ve Yargıçların olduğu bir ortamda alenen Polis’in sözle ve dürtüklemek suretiyle taciz edilmesi ve ‘tutuklarsanız kan çıkar’ gibi ifadelerin kullanılması nasıl açıklanabilir?
Bu davranış bozukluğunu gösterenler, bu gücü ileri sürüldüğü üzere sadece zanlılardan mı alıyor?
Siyaseti ve devleti avuçları içine alanların korkusuzlaşmasından bahsedebilir miyiz?
UBP Lefkoşa milletvekili Hasan Taçoy’un bunda ‘emeği’ yok mudur?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı kısacık, Mart 2022-Ağustos 2023 arasındaki dönemde, Taçoy KTİMB’le bir protokol imzalamıştı.
Bakanlığın Birlikle bu protokolü imzalamasındaki amaç, ‘kayıt dışı işçilik ve kayıtsız yabancı uyruklu işçi istihdamını önlemek, yabancı uyruklu işçilerin çalışma izinlerini tek bir noktadan gerçekleştirerek kayıt altına alıp KKTC çalışma yaşamını ve yabancı işgücü piyasasını disiplinize etmek, devletin kayıt dışılıktan kaynaklanan gelir kayıplarını önlemek ve bunun yarattığı haksız rekabeti ortadan kaldırmak'tı.
Protokolle ön izinleri verme yetkisi devletin bir bakanlığı olarak Çalışma Bakanlığı’ndan alınıp birlik ve odalara verilmesi süreci, Taçoy’un imzaladığı o protokolle başlamadı mı?
‘Yabancı uyruklu işçilerin çalışma izinlerini tek bir noktadan gerçekleştirmek’ derken kastedilen devletin verebileceği ön izin yetkisinin devri değil miydi?
İşçi bulan ve işçi getiren şirketler yetmiyormuşçasına bir de işin içine birlikler ve odalar da girdi. Taçoy’un sır gibi saklanan protokolünün detayları kamuoyundan neden gizlendi? O protokolde ne var, açıklayınız. İmza attığınız protokol Anayasa’ya aykırı değil mi? İlgili diğer yasalarla çelişmiyor mu?
Kabul edelim, yanlış baştan yapıldı. Annan Planı döneminde inşaat çılgınlığının başlaması ve betonlaşma deliryumunun devamıyla 2007’de CTP iktidarı döneminde 3’üncü ülkelerden KKTC’ye çalışan getirilmesi kabul edildi ve çalışma izinlerinin uygunluğu İçişleri Bakanlığı’na verileceğine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verildi.
Şirketokrasinin en ucube örneğinin sergilendiği KKTC’de devletin yetkilerinin resmen sektörel şirket birliklerine ve odalarına verilmesi, Hasan Taçoy’un imzaladığı o protokolle şahlandı. Şirketler ve birlikleri ne istiyorsa devlet emirlerine amadeydi!
Taçoy’u destekleyen inşaat lobisi yok mu bugün? Söz konusu protokolle bu destek arasında bir ilişki var mı? KTİMB’in ardından Çalışma Bakanlığı ile Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kıbrıs Türk Sanayi Odası ve Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası da benzer protokoller imzalanmadı mı?
Devletin yetkilerinin şirketlerin birlik ve odalarına devrinin sonunda ve iddialara konu rüşvet, evrak sahteleme, sahtelenmiş evrağı tedavüle sürme suçlamaları karşısında bu iş birliklerinin baştan yanlış bir zeminde kurulduğu artık görülmüyor mu?
Devletler rant amaçlı şirketler yönetilir gibi yönetilemez. Devletin ortadan kaldırılıp, şirketlerin devletin yetkilerini ele geçirmesi de benzeri açmazlar yaratır.
Şirketler azami kârlılıklarına odaklıdır. En az vergiyi vermek, en ucuza işçi getirmek ve devletin ekonomik ve sosyal politikalarında kendi çıkarları lehine belirleyici olmak isterler. Ne isterlerse verirseniz, her şeyinizi alırlar.
Dünyanın ileri ülkelerinde ulus ötesi şirketleri denetim altına almak için uluslararası vergi mevzuatı bile geliştirildi. Tanınmamış KKTC’deyse yoz iktidarlarla alışveriş halinde patronlar cumhuriyeti yaratılmaya çalışılıyor. Şirket sahiplerinin patronluğu kendi şirketleriyle sınırlıdır. Devleti daha fazla kâr dürtüsüyle ele geçirme politikalarınızla ve sabah akşam siyasetçilerle yaptığınız lobilerle varacağınız yer Mahkeme koridorlarıysa, oturup nerede yanlış yaptığınızı düşünme vakti gelmiştir.
Devletle ilişkiler gibi medyada da durum alarm veriyor. Reklamverenler olarak medyayı emir kulu haline getirirseniz, okunmayan bir medya ile sesinizi duyan kalmaz. Medya bakanlıkların, siyasal partilerin ve şirketlerin patronluk taslaması karşısında dik durmazsa ve siyasetçilerle şirketlerin halkla ilişkilerinin kangrenleşmiş bir bacağı haline gelirse, o medyanın gücü aşınır.
Uzatmayayım: Tarihinin en yoz hükümeti sayesinde devlet ve kurumları, siyasetçi eliyle itibarını hiç olmadığı kadar yitirdi. Her taşın altından devletten kazandığı güçle yolsuzluk ve usulsüzlük yapan şirketler çıkmaya başladı. Medyayı da PR firmaları haline getirmeye kalktılar. Suskun medya ile rezaletler aldı başını yürüdü.
Şirketokrasi, patronların devleti, kurumlarını ve medya kalemlerini oynattığı bir ülke istiyor olabilir. İstemek bedava… Buna kim olursa olsun izin vermeyecekseniz.
İkincisi, henüz davada Cafer Gürcefer’i dinlemedik ama dinleyeceğiz. Ancak işçi getirme konusunda imzalanan protokoller kötüye kullanılıyorsa gerçekten ve söz konusu davada bu ispatlanırsa, devlet bu protokolleri iptal ederek, bir sistem değişikliğine gitmek zorunda değil midir?
Üçüncüsü, malum davada iş takipçisi bir şikâyet yaptı. Soruşturma başlamadan önce rüşvet veren Polis’i veya Başsavcılığı haberdar ettiği için Savcılık muhtemelen rüşvet vereni ‘crown witness’ olarak kendi tanığı, yani ‘kral tanık’ yaptı. O bazılarının çok rahatsız olduğu hukuk sistemimizde ihbarcı ve ihbarcılık korunuyor. Rüşvet vermek suçtur ama bir soruşturma açılmadan önce elinizde kral tanık olmanıza yeterli kanıtınız varsa ve bu delilleri Polis’le ya da Savcılıkla paylaşırsanız birçok usulsüzlüğü Mahkemelere taşıyabilir, verdiğiniz rüşveti Mahkeme kararıyla geri de alabilirsiniz. KKTC Hukuk sistemini eleştirenlere kapak olsun! Bazı yanlışların olması hukuk sistemimizden kaynaklanmıyor, denetimsizlikten ürüyor ve besleniyor kuşkusuz.
Yorumunuz