Fransa Hükümeti, Fransa'yı tehdit ettiğini iddia ederek, sosyal bilim teorilerine yönelik saldırılarını hızlandırdı ve "toplumu yozlaştıran" İslami solcu eğilimleri destekleyen akademik araştırmalarla ilgili bir soruşturma başlatacağını duyurdu.
Soruşturma haberi, Fransa'daki üniversite rektörleri ve akademisyenler arasında akademik özgürlüğe yönelik baskı kurma girişimi olarak değerlendirilerek, derhal şiddetli bir tepkiye neden oldu.
Fransa Yüksek Öğrenim Bakanı Frédérique Vidal, daha önceki bir televizyon röportajında soruşturmanın, bazı Fransız bakanlarının sol eğilimli entelektüelleri İslamcılığı ve hatta terörizmi meşrulaştırmakla suçlamak için kullandıkları, tartışmalı bir terim olan “İslamo-solculuğa” odaklanacağını söylemişti.
Vidal, "İslamo-solculuk tüm toplumu yozlaştırıyor" demiş ve bazı akademisyenlerin "radikal" ve "aktivist" fikirler ileri sürdüğünü kaydetmişti.
Vidal, ırk ve cinsiyet üzerine çalışan bilim insanlarını "her zaman, her şeye bölme, kırılma, düşmanı saptama prizmasından bakmakla" suçlamıştı.
Fransa, geçen yüzyılın başlarından bu yana devleti, tüm vatandaşlarının yasalar altında aynı olması idealine adanmış, laik bir devlet olarak tanımladı.
Yeni çeşitlenen bir toplum olarak Fransa'da, çoğunluğu eski Fransız kolonilerinden gelen göçmenlerin sürekli ötekileştirilmesi ise bu ilkelerin sorgulanmasına neden oldu.
Öte yandan, ayrımcılıkla ilgili daha fazla farkındalık talepleri, bu tür talepleri genellikle Amerikan çokkültürlülüğüne bir davet ve Fransa'nın kimliğine ve sosyal uyumuna bir tehdit olarak gören siyasi kurumun muhalefetiyle karşılaştı.
“Çokkültürlülük Amerikan üniversitelerinden ithal edildi ve Fransız toplumunun baltalanmasına katkıda bulundu”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve bazı üst düzey bakanları, son aylarda ABD’den ‘ithal edilen sosyal bilim teorileri’ne şiddetle karşı çıkıyor ve bu tür çalışmalarla söylemleri Amerikan etkisi olarak tanımlıyor.
Son yıllarda, daha fazla çeşitlilik sergileyen yeni nesil sosyal bilim akademisyenleri ırk, cinsiyet ve sömürgecilik sonrası çalışmaları benimsedi.
Yeni nesi akademisyenler, ırk, cinsiyet ve post-kolonyalizmin arkasındaki düşünürlerin çoğu Fransız veya Fransa’da yaşayan diğer milletlerden olmasına rağmen, bu sosyal bilim teorilerini Amerikan ithalatı olarak gören eski nesil entelektüellerle çatışıyor.
Geçmişte böyle meselelere çok az ilgi gösteren Macron, bu tartışmaları son birkaç aydır tamamen "Birleşik Devletler'den ithal edilen belirli sosyal bilim teorileri" olarak adlandırarak, sert söylemiyle birçok muhafazakârı kazandı.
Macron geçen sonbaharda İslamcılık üzerine yaptığı bir konuşmada, Arap ve Afrikalı göçmenlerin çocuklarından ve torunlarından bahsederek, "Sömürge sonrası veya sömürge karşıtı söylem yoluyla kimlikleri yeniden gözden geçirmek” gibi bir söylemin Fransa'ya karşı beslenen bir "kendiliğinden nefret" biçimi olarak kullanıldığını ve bunun bir ‘tuzak’ olduğu söyledi.
Macron, gelecek yılki başkanlık seçimlerindeki muhtemel ana rakibi, aşırı sağcı lider Marine Le Pen'den oy devşirme stratejisinin bir parçası olarak geçtiğimiz aylarda daha da sağa kaydı.
Anketler, Macron’un ana rakibi olan Le Pen’e karşı son seçimdeki üstünlüğünün azaldığını gösteriyor
Paris merkezli bir araştırma grubu olan Fondation Jean-Jaurès'de kamuoyu uzmanı Chloé Morin, Macron'un siyasi tabanının tamamen sağa kaydığını ve bakanı Vidal’ın “İslamo-solculuk” ifadesini kullanmasının altında "kanatlı seçmenleri kazanma stratejisinin yattığı”nı söyledi.
Fransız sosyolog ve İslamofobi uzmanı Marwan Mohammed, politikacıların seçmenleri bölmek için sık sık "toplumun köleleştirilmesi" veya "İslamo-solculuk" gibi kulağa hoş geleceğini düşündükleri sözcükler kullandıklarını söyledi. Muhammed, “Hükümetin bize bu tür konuları önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar düzenli bir ritimle sunacağını düşünüyorum'' dedi. Marwan Mohammed, bu ateşli kültürel tartışmaların, hükümetin Corona virüs salgını, ekonomik kriz ve hatta üniversitelerindeki salgın kaynaklı krizle başa çıkamamasında dikkati dağıttığını da sözlerine ekledi.
"İslamo-solculuk" ifadesi ilk olarak 2000'li yılların başında Fransız tarihçi Pierre-André Taguieff tarafından ABD ve İsrail'e karşı aşırı sol militanlar ile İslamcı radikaller arasında siyasi ittifakı tanımlamak için icat edildi.
Daha yakın zamanlarda, muhafazakâr, aşırı sağ figürler ve şimdi de Macron'un bazı bakanları tarafından, İslamcılığa yumuşak davrandıkları ve bunun yerine İslamofobiye odaklanmakla suçladıkları kişilere karşı kullanıldı.
İslamofobi uzmanları, kökleri Fransa’nın sömürge deneyimine dayanan İslam düşmanlığının Fransız Müslümanların yaşamlarını nasıl şekillendirmeye devam ettiğini inceliyor. Muhafazakârlarsa, bu bakış açısının Amerikan tarzı, kurban temelli kimlik politikalarının bir ürünü olduğunu savunuyor.
Amerikan üniversitelerinin önde gelen eleştirmenlerinden Taguieff, yakın tarihli, e-postayla yaptığı bir açıklamada, İslamofobinin Fransa'daki "Amerikan tarzı Siyah sorununun" "tamamen yapay ithalatı" ile birlikte, Fransa’da "sistemik ırkçılığın" yanlış bir anlatısını yaratmaya çalıştığını söyledi.
Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nde bir sosyolog olan Sarah Mazouz, hükümetin bu sosyal teorilere yönelik saldırılarının "Fransız devletinin kendisini çokkültürlü bir toplum içinde bir devlet olarak hayal etmekte zorlandığını vurguladığını" söyledi.
Mazouz, "İslamo-solculuk" ifadesinin kullanımının, ırk, cinsiyet ve diğer konulardaki bu yeni çalışmaları yetkilendirerek belirlemeyi hedeflediğini, böylece aslında "tartışmanın gerçekleşmediğini" söyledi.
Fransa’da süren bu tartışma, İslamcı teröristler tarafından yıllardır sürdürülen, büyük ve küçük saldırılar sonucunda 250'den fazla Fransızın öldürülmesinden besleniyor.
Kaynak: The New York Times-Özetlenmiş kısa haber
Yorumunuz