Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS, Center for Strategic and International Studies) görev yapan güvenlik ve istihbarat uzmanı Emily Harding, ABD hükümetinin “geçen haftanın sonunda neredeyse gizlice” yayımladığı yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin Avrupa açısından “büyük bir dönüm noktası” olduğunu söyledi.
Harding, belgenin Avrupa ile ilişkide önceki yönetimlerden farklı bir bakışı yansıttığını vurgularken, bunun Avrupa için “transatlantik ilişkilerin sonu” anlamına gelmediğini, ancak Beyaz Saray’a kimin geçeceğinden bağımsız olarak Avrupa’nın kendi güvenliği konusunda daha fazla sorumluluk almasına yönelik baskının süreceğini dile getirdi: “Beyaz Saray’a kim geçerse geçsin, Avrupa’nın kendi güvenliği için daha fazlasını yapması yönündeki baskı devam edecek.” dedi.
Harding, Alman yayın organı Spiegel'e verdiği röportajda, Avrupa’da belgenin, ABD’nin kendisini “küresel bir demokrasi destekçisi ve ortağı” olarak konumlandırdığı imajdan “kökten bir kopuş” olarak okunmasına karşılık Harding, tablonun “o kadar da vahim” olmadığını savundu; ABD’nin Avrupa’dan savunmaya daha fazla yatırım yapmasını istemesinin yeni olmadığını hatırlattı.
Harding’e göre, yüzde iki hedefi “on yıllardır” gündemdeydi; Trump’ın ilk döneminde bu çizgi güçlendi ve şimdi hedef “yüzde beş” olarak telaffuz ediliyor. Harding, Avrupa’nın da mesajı aldığını ve “taahhütlerini artırmak için kayda değer şeyler” yaptığını, bunda “Rus tehdidinin” de etkili olduğunu söyledi.
“On yıllardır başkanlar Avrupa’nın kendi savunması için daha fazla ödeme yapmasını sağlamaya çalıştılar. Trump bunu başardı”
Röportajda, Trump’ın sert üslubunun sonuç alıcı olup olmadığı sorulduğunda Harding, “Üslubunu beğenmesem de etkiliydi” dedi ve şu değerlendirmeyi yaptı: “On yıllardır başkanlar Avrupa’nın kendi savunması için daha fazla ödeme yapmasını sağlamaya çalıştılar. Trump bunu başardı. Bunun için takdir edilmeyi hak ediyor.” Ancak Harding, bu baskının ittifaka zarar vermeden yürütülmesi gerektiğini vurguladı. “Ancak bu süreçte ittifaka olan güvenin yok edilmemesi önemli; yani baskı evet, ama ortaklığı korumak gerekiyor.” dedi.
Harding, Trump’ın 2017’de yayımlanan ilk stratejisiyle kıyaslandığında “Trump II” döneminin Avrupa’ya “çok daha sert”, Çin’e “daha agresif” yaklaştığını ve “demokrasi gündemini tamamen terk ettiğini” söyledi. Bu yaklaşımın geri tepebileceğini savunan Harding, belgenin “dar görüşlü” olduğunu dile getirdi ve ABD’nin en büyük gücünün “yanımızda duran dostlarımız” olduğunu vurguladı. NATO’nun “70 yılı aşkın süredir güçlü ve etkili bir ittifak” olduğunu söyleyen Harding, “Bu bağları zayıflatmak kötü bir fikir” derken, kendisini en fazla endişelendiren noktanın Avrupa’ya yönelik “küçümseyici parmak sallama” ve “kültürel gerileme” anlatısı olduğunu belirtti.
"En kötü senaryo, iki cepheli bir savaş olurdu: Avrupa'da Rusya, Pasifik'te Çin"
ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Çin’e dair daha sert bir metin bekleyip beklemediği sorulduğunda Harding, her hükümet içinde farklı gruplar bulunduğunu, kimilerinin çatışmaya hazırlığı savunurken kimilerinin Çin’i “kaybedilemeyecek büyük bir pazar” olarak gördüğünü anlattı. Stratejinin iki uç yaklaşımı uzlaştırmaya çalıştığını söyleyen Harding, belgenin hedeflediği dengeyi şu cümleyle aktardı: “Siz orada kalın, biz burada kalalım, adil bir şekilde rekabet edelim ve herkes refah içinde yaşasın.” Harding, bunun “en iyi sonuç” olacağını, önümüzdeki on yılda büyük olaylar yaşanmaması, reformların gerçekleşmesi ve Pasifik’te istemeden gerilim yaratılmaması halinde bir istikrar döneminin mümkün olabileceğini dile getirdi.
Güçlü bir Avrupa dünya düzenini istikrara kavuşturur ve hem Rusya hem Çin için caydırıcı olur
En kötü senaryoyu ise iki cepheli savaş olarak tanımlayan Harding, “En kötü senaryo, iki cepheli bir savaş olurdu: Avrupa’da Rusya ve Pasifik’te Çin.” dedi. ABD’nin güçlü olmasına rağmen aynı anda iki büyük savaşa hazır olmadığını vurgulayan Harding, bunun “80 yıldır” görülmediğini belirtti. Bu noktada “güçlü bir Avrupa”nın dünya düzenini istikrara kavuşturacağını ve hem Rusya hem Çin için caydırıcı olacağını savundu.
Amerikalılar, Avrupa’daki genel sağlık ve ücretsiz eğitimi, savunmaya az para harcanmasına bağlıyor
Beyaz Saray’da bir Demokrat olması halinde bile Avrupa ve güvenliğe bakış açısının otomatik olarak eskiye dönmeyeceğini savunan Harding, "ABD’de siyasi hava kabaca şöyle: Yaşam maliyetlerimiz son derece yüksek, üniversite eğitimi, sağlık hizmetleri inanılmaz derecede pahalı. Sonra Amerikalılar Atlantik’in ötesine, Avrupa’ya bakıp soruyorlar: Genel sağlık hizmeti ve ücretsiz eğitimle bunu nasıl başarıyorsunuz? Ve bunun, kendi savunmanız için para ödemediğiniz için böyle olduğunu düşünüyorlar. Elbette, bu kadar basit değil." dedi.
Buna rağmen, siyasetçilerin bu söylemi giderek benimsediğine dair bir örnek verdi: İlaç fiyatlarını düşürmeye odaklı bir reklamın ortasında “Başkan Trump, Avrupa’yı kendi masraflarını ödemeye zorluyor” mesajının yer almasını, “beş yıl önce” ilaç fiyatlarıyla ilişkilendirilmeyecek bir söylem olarak tanımladı.
Röportajın tamamını Der Spiegel’den okuyabilirsiniz.











Yorumunuz