Yazılar

Türkiye KKTC’de başarısız mı?

Asker kimin? Polis kimin? Merkez Bankası kimin? Öyleyse, “Türkiye’nin alt yönetimi”nin hiç de iyi yönetilmediği sonucuna varabilir miyiz?

KKTC’nin kurulduğu 1983 yılından bu yana 37 sene geçti. Kasım ayına kadar ayakta kalırsa, 37 yılı devirmiş olacak.

Sonunda T.C ibaresi olan bir devlet, 37 yıldır Türkiye’den aldığı ve geri ödemediği krediler ve hibelerin yanı sıra, 14 senedir Avrupa Birliği’nden aldığı milyonlarca euroya rağmen hâlâ borçsuz yaşayamıyor.

Devletin bu hâli, öncelikle toplumumuzun eseridir. Ama Türkiye’nin bu başarısızlıkta hiç mi payı yok?

Türkiye’nin kararları ile hükümetlerin bozulup kurulduğu, KKTC Polisi’nin Türkiye askerine, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’ne bağlı olduğu, Merkez Bankası Başkanı’nın Türkiye’den gönderildiği, üzücü olsa da batmakta olan büyük yatırımların çoğunun Türkiye’den gelen iş insanları tarafından yapıldığı düşünülünce, Türkiye KKTC politikalarında başarısız olmuştur diyebilir miyiz?

Belki de Türkiye tam istediği bir KKTC yaratmıştır: Bağımlılığını sorun etmeyen, yarınını düşünmeyen… 

Bir an için gerçekten de masa başında böyle bir KKTC dizayn edildiğini varsayalım. “Türkiye’nin alt yönetimi” olarak görülen Kuzey Kıbrıs’ta, polisin müdahale etmediği suç örgütlerinden, soruşturma emrine rağmen tahkikatı yıllardır tamamlanmayan meşhur tefecinin hukuksuz faaliyetlerinden ve KKTC Merkez Bankası’na bağlı bankaların denetimlerinde usulsüzlükler yaşandığı iddialarından, bu durumda, kim sorumludur?

Asker kimin? Polis kimin? Merkez Bankası kimin? Öyleyse, “Türkiye’nin alt yönetimi”nin hiç de iyi yönetilmediği sonucuna varabilir miyiz?

Düşüncelerimizin çemberini genişletelim ve bir varsayımda daha bulunalım: Ya Türkiye işine geldiğinde yargıya bile müdahale ediyorsa? Kendi çıkarlarına aykırı şartlar oluştuğunda, çalıştıramadığı KKTC Polisi’nin üstünden atlayarak buraya kendi mensuplarını gönderiyor ve istediğini delilleri ile yakalatıyorsa… Ama topluma kök söktüren sahtekârları KKTC Polisi’nin senelerdir bitmeyen soruşturma süreçlerinin kaderine terk ediyorsa?

Oldu olacak, bir faraziye daha ekleyelim: Şayet bazılarına dokunuluyor ama birçoğuna hiç el sürülmüyorsa, Türkiye’nin üzerine gitmedikleri arasında Türkiye’deki bazı çevrelerin çıkarı olduğunu mu düşünmeli?

Öyleyse eğer, Doğu Akdeniz’de sular iyiden iyiye ısınırken Türkiye’nin en güçlü gibi göründüğü alan olan KKTC’nin, aslında en zayıf jeostratejik noktası olabileceğini yazarsam haksızlık mı ederim?

AİHM kararlarında, “Türkiye’nin askeri ve ekonomik kontrolü altındaki” Kıbrıs’ın kuzeyinde, “siyasal otoritenin de Türkiye olduğu”, başta mülkiyet hakları, “tüm insan hakları ihlallerinden Türkiye’nin sorumlu sayılacağı” defalarca vurgulanmıştır.

Doğrusu, toplumumuzda bu kararların üzerine yatıp, her türlü sorumluluğun Türkiye’de olduğu bilinciyle hareket edenlerimizin sayısı hiç de az değildir. KKTC’de bilumum dolandırıcılıkları yaparak, KKTC’yi sonsuza kadar yaşatmaktan bahsedenlerin gevşekliği de buradan ileri gelmektedir. Tanınmayan KKTC’nin sorumsuzluğunda rahatlıkla çalabilmektedirler.

Maalesef, gurur duyulacak bir Kuzey Kıbrıs-Türkiye ilişkisi yaratamadığı için, Türkiye’nin en cılız kaldığı yerden darbe alma ihtimali yükselmektedir. Türkiye Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesi için ciddi bir çaba sarf etmeye başlamazsa, bırakın Kapalı Maraş’ı açmayı ve KKTC’nin tanınmasını, KKTC’nin tamamen dışlanması sonucu ile karşılaşabilir. 

Türkiye diyorum, malum biz zaten yokuz denklemde! Kapitalizme borçlanıp faizi ile ödemekten, egoist ve bariz klinik vaka siyasetçilerle partilere bölünmekten kimse zaten kafasını kaldıramıyor. 

Bu aralar denklem değişiyor oysa: ABD Doğu Akdeniz’de gücünü Kıbrıs’ın güneyi üzerinden göstermeye başlıyor. Kıbrıs’ın güneyine askeri eğitimin yanında, ABD Kongresi’ne önerilen, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne destek niteliğinde başka yasa tasarıları da sırasını bekliyor.*

ABD, yakın stratejik ortağı İngiltere, 27 üye devletiyle AB, ABD’nin pek yakın dostu İsrail, Türkiye’ye ekonomik boykot çağrısı yapan Mısır, Türkiye mallarına gizli ambargo koyan Suudi Arabistan, Suriye… Yurtta barış yok ki cihanla ilişkimizde olsun… Haklıyız doğalgaz meselesinde fakat sadece topla tüfekle mi çözülür meseleler?

Demokrasinin çok uzağındaki, kaybettiği gücünü otokrasi ile toplamaya efsunlanmış Rusya veya Çin’le şimdilik ‘düşman’ değiliz… Garip gelecek kuşkusuz, Türkiye’nin “alt yönetimi”nde şu sıralar en çok ihtiyaç duyduğu ve ‘diğerleri’ ile kıyaslanmayacak tek lider, Türkiye ile ilişkilerde dik durabilmiş Mustafa Akıncı olabilir… KKTC seçimlerinde 'özgür' biliyorsunuz, kurumlarıyla 'bağımsız', o nedenle...

* ABD Kongresi’ndeki tasarıları ve hangi aşamada olduklarını https://www.congress.gov/ adresindeki ‘Legislation’ sekmesinde, İngilizce Kıbrıs veya Türkiye aramaları yaparak kolaylıkla bulabilirsiniz.
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın