Yazılar

Tehlikeli oyun

Ada’da yaşayanların doğdukları yere göre ayrımcılığa uğratılması ve ötekileştirilmesi ne kadar yanlışsa Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımcılığı yaparak Türkiyelilik üzerinden oy avcılığına çıkılması da o kadar tehlikelidir. Erken genel seçim sırasında ırkçı ve etnik merkezli bir yaklaşımla Türkiyelilik üzerinden politika yapanlara verilen destekse düşündürücüdür.

Türkiye’de 2019’da yapılacak seçimlerde Kıbrıs’tan daha fazla lehte oy çıkması için uzun zamandır hazırlık yapıldığı ve bu sürecin yarattığı koşulları fırsata çevirmeye çalışanlar olduğu açıktır. Türkiye’nin seçimleri ve KKTC’nin seçimleri birbirleriyle hiçbir şartta ilişkilendirilmemelidir. Türkiye’deki siyasal partilerin yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli seçmenlerin oyunu kazanmak için yapabilecekleri Kuzey Kıbrıs seçimlerine dolaylı ya da dolaysız bir müdahale gölgesi düşürmemelidir.

Yapılan hukuksuz vatandaşlıklarla yıllardır hanelerine daha fazla oy yazdıran Kıbrıs Türk sağının yurttaşlıkları oy ticareti unsuru haline getirmesi, seçimden seçime hatırlanan insanları yalnızlaştırdı. Sorunları ile bir başına bırakılan Türkiye kökenli yurttaşların bir kısmı bugün Türkiyelilik üzerinden prim toplamaya çalışan partilere destek vermeye başladıysa bu gidişat üzerine açıkça tartışabilmeliyiz.

Zira bir tür milliyetçilik karşısında bir başka milliyetçilik de tepki olarak kendisini ortaya koymaya başlayacaktır. Kıbrıs Türk solu Kıbrıs milliyetçiliğinin, kendisinden olmayanı dışlayan duruşunu eleştirerek, son yıllarda nefret söyleminin aşılmasında büyük mesafe katedilmesini sağladı. Kıbrıs Türk sağı ise basit bir oy tüccarlığı ile görünürde etnik milliyetçilik karşıtı, özünde ise mikro milliyetçi olmaya devam etti.

Kendilerini solda tanımlayan partiler verdikleri saygı ve dayanışma ruhu uyandırması gereken mücadeleye karşın Ada’da yaşayan Türkiye kökenli yurttaşlara dertlerini anlatamadılar. Sağdaki partilerse oy avcılığı için vatandaşlık dağıtmayı sürdürdü.

Geldiğimiz evrede ise kimsenin tercih etmemesi gereken, yeni bir aşamayı dışarıdan seyreder haldeyiz. Şayet Kıbrıs’ta yaşayan çifte vatandaşlar Türkiye’deki siyasal partilerin seçim telaşlarına özensizce müdahil edileceklerse, bu durum çoğumuzun öngöremeyeceği tepkileri de beraberinde getirebilecektir.

***

Seçim sonuçları verilirken yapılan tartışmalarda boykotçular günah keçisi ilan edildi. Kimileri boykotçuların ‘Türkiye gelsin bizi yönetsin’ kapısının aralanmasına hizmet ettiklerini bile iddia etti. Boykotçular aksine bu düzen böyle gittiği takdirde Türkiye gelsin bizi yönetsincilerin meydana daha güçlü çıkacağını ileri sürüyor. Nitekim böylesi görüşler artık daha yüksek sesle ifade edilir oldu ve sandıkta da maalesef yerini bulmaya başladı. Çözüm idealinde birleşmelerine rağmen birbirinden neden ayrı kulvarlarda hareket ettikleri artık anlaşılmayan sol partiler ve aralarında transfer trafiği yaşanan sağ partilerin ciddiyetsizliğinde baskılanarak, sıkışan bir halkın dramını yaşıyoruz.

Gelenin her zaman kendisine, ailesine ve yandaşlarına devlet imkânlarını kullandırdığı, rüşvet karşılığı peşkeş iddialarının birbiri ardına sıralandığı bir siyasi ortamda boykotçular kirli oyunun parçası olmayı reddediyorsa siyasal partiler sandık protestosunun nedenlerini kendilerinde ve icraatlarında aramalılar.

Toplumumuz mevcut yapının değişiminde aktif rol üstlenmeye yanaşmadıkça ve susmaya devam ettikçe her ‘yeni’ iktidarın gizliden, daha da beteri açıkça nemalanmasına şahit olacağız.

Değişimin öncüsü olduğunu savunan partilerin muhalefette iken tutarlı ve radikal adımlar atması, iktidara geldiklerinde muhalefetteyken yaptıklarını ileriye taşıması söz konusu olursa, boykotçuların da boykotlarını bırakması mümkün olur. O günler gelene dek boykotçuların sayısının artacağını öngörebiliriz.

Seçmenlerin küçümsenmeyecek bir bölümü eşitlikçi, bağımsız, hak edenin kazandığı, peşkeşlere ve hukuksuz yurttaşlıklara son verildiği, asgari yaşam kalitesine sahip, sağlığı ve trafik güvenliği korunan, vizyoner ve teknolojik atılımlarla memleketi Avrupa standartlarına yükselten, yoksulluğun ve şiddetin önlendiği, kara paranın dolaşıma sokulmadığı, yerel işletmelerin rekabetteki dezavantajlı konumlarını dengeleyecek politikalar üreten, çözüm müzakerelerinin iç politika malzemesi yapılmadığı bir ülke yönetimi talep ediyorsa ancak her seçim sonrası hep yerimizde sayıyorsak, hatta geriye gidiyorsak sandığın protesto edilmesinde hiç ama hiç acayiplik yok...

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın