2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması, küresel ısınmayı yavaşlatmayı sağladı, ancak sürdürülebilir bir düzeyde sınırlamayı başaramadı.
Anlaşmanın geleceği, 6 Kasım’da Brezilya’da devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla başlayacak 30. Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nın (COP30) ana konularından biri olacak.
Sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik ilk uluslararası anlaşma olan Paris İklim Anlaşması’nı 12 Aralık 2015’te 195 ülke kabul etmiş, anlaşma 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girmişti. Anlaşma, bugün İran, Libya ve Yemen dışında tüm devletler tarafından onaylanmış durumda. Amerika Birleşik Devletleri, 2026 Ocak ayında ikinci kez anlaşmadan çekilecek.
Paris Anlaşması’nın hedefi, küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin “2°C’nin oldukça altında” sınırlamak ve 1,5°C’yi aşmamak için çabaları sürdürmekti. Bu hedef için belirli bir zaman sınırı konulmamıştır. Anlaşma, ülkelerin her beş yılda bir emisyon azaltım taahhütlerini artırmalarını ve gelişmiş ülkelerin, iklim değişikliğinin başlıca mağdurları olan gelişmekte olan ülkelere mali yardımda bulunmalarını öngörmektedir.
Düşük karbonlu ekonominin yükselişi ısınma eğrisini aşağı çekti
Bir yandan, ülkelerin taahhütleriyle düşük karbonlu ekonominin yükselişi, 2100 yılına kadar öngörülen küresel ısınma eğrisini aşağı indirdi; öte yandan, saygın bilim insanlarının değerlendirmesine göre sera gazı emisyonları artmaya devam ediyor ve +1,5°C sınırı artık “erişilemez” hale geldi.
1,5°C eşiği 2024’te aşıldı
On yıl içinde, insan kaynaklı küresel ısınma hızlandı ve benzeri görülmemiş bir tempoya ulaştı. Son on yıl (2015-2024), şimdiye kadar kaydedilen en sıcak dönem oldu.
2024 yılı, 1850’den bu yana ölçülen en sıcak yıl olarak sanayi öncesi döneme kıyasla ilk kez 1,5°C eşiğini aştı.
Bu durum, Paris Anlaşması’nın ihlali anlamına gelmiyor, çünkü anlaşmanın hedefleri tek bir yılın sıcaklık dalgalanmalarına göre değil, uzun vadeli bir ortalama üzerinden değerlendiriliyor. Ancak tehlike artık kapıda: İklim bilimci Valérie Masson-Delmotte’a göre 1,5°C ile sınırlama hedefi “artık ulaşılamaz” durumda ve dünya bu eşiği “2030’dan biraz önce” geçecek.
Aşılan eşiğe geri dönmek, yani 1,5°C sınırının altına yeniden inmek, atmosferden yüz milyarlarca ton CO₂ çekmeyi gerektirir; bu da çok sayıda risk barındıran ileri teknolojilerin yoğun biçimde kullanılmasını zorunlu kılar.
Dünya bugünkü kadar karbon salmaya devam ederse, yaklaşık 25 yıl içinde 2°C’lik ısınma sınırına ulaşacağız.
Gelecekteki ısınma azaltıldı
Paris Anlaşması yine de gelecekteki ısınmayı önemli ölçüde azaltmayı başardı. 2015’te dünya, yüzyıl sonuna kadar +4°C’lik bir küresel sıcaklık artışına doğru gidiyordu. Bugünse ülkelerin mevcut politikaları, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, gezegeni +2,8°C’lik ısınma yoluna sokuyor.
Bu aşırı ısınma biraz daha sınırlandırılabilir. Ülkelerin 2035 hedeflerini yerine getirmesiyle artış 2,3°C ile 2,5°C arasında olabilir. Ayrıca karbon nötrlüğü hedeflerine de ulaşılırsa, ısınma 1,9°C’ye kadar düşebilir.
Her ondalık derecelik fark, milyonlarca hayatı kurtarabilir, ayrıca aşırı iklim olaylarının (sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller vb.) sıklığını ve şiddetini azaltır. Bununla birlikte, mevcut ısınma eğrisi halen çok yüksek.
Bu eğilim devam ederse, can kayıpları, türlerin yok oluşu, su kıtlıkları, yetersiz beslenme ve zorunlu göçler gibi ciddi sonuçlar doğuracaktır.
Fosil yakıtların yakılması ve orman tahribatıyla CO₂ emisyonları hâlâ artıyor
Sera gazı emisyonları her yıl artmaya devam ediyor. UNEP’in 4 Kasım’da yayımladığı bir rapora göre, 2024 yılında emisyonlar yaklaşık 58 milyar ton CO₂ eşdeğeri seviyesine ulaştı; bu, 2023’e göre %2,3’lük bir artış anlamına geliyor.
Bu artışın temel nedenleri, fosil yakıtların yakılması ve orman tahribatı.
Emisyonların %77’si, dünyanın en büyük yirmi ekonomisi tarafından salınıyor. Bunların başında Çin (%27), ABD (%10), Hindistan (%7,7) ve Avrupa Birliği (%5,6) geliyor. Bununla birlikte, karbon salımlarının artış hızı son on yılda, bir önceki on yıla göre altı kat daha yavaş seyrediyor.
Yine de eğilimi tersine çevirmek gerekiyor: Bazı bilim insanlarına göre yakında zirveye ulaşacak emisyonların, 2030’a kadar yılda %5’ten fazla azalmaya başlaması gerekiyor ki 1,5°C hedefiyle uyumlu bir senaryo mümkün olsun.
Emisyonlar arttığı sürece, atmosferdeki sera gazı yoğunluğu da artmaya devam ediyor. CO₂ yoğunluğu 2024’te rekor seviyeye çıkarak milyonda 424 parçaya (ppm) ulaştı ve bu, sanayi öncesi döneme göre %50 daha fazla ve 2 milyon yıldır görülmemiş bir düzey.
Yenilenebilir enerjinin maliyeti düştü
Paris Anlaşması, askeri ve ekonomik çatışmalarla gerginleşen jeopolitik ortam ve ABD’nin iki kez çekilmesine rağmen, iklim eyleminin pusulası olmaya devam etti. Bu anlaşma, ulusal iklim politikalarını kökten dönüştürdü.
Yenilenebilir enerjilerin maliyeti büyük oranda azaldı ve bu da temiz enerji kaynaklarını ortalama olarak fosil yakıtlardan daha ucuz hale getirdi. Güneş, rüzgâr ve hidroelektrik, nükleer enerjiyle birlikte, geçen yıl küresel elektrik üretiminin %40’ından fazlasını sağladı ve son on yıldaki talep artışının %70’ini karşıladı.
2025’in ilk yarısında, yenilenebilir kaynaklar tarihte ilk kez kömürü geçerek en büyük elektrik üretim kaynağı oldu. Elektrikli araçlar, 2024 yılında küresel yeni satışların %20’sini oluşturdu; bu oranın 2030’da %40’a çıkması bekleniyor. Bu sektörlerin büyümesinde öncülüğü Çin yapıyor.
Fosil yakıtlar hâlâ baskın, yapay zeka da tüketimi artırıyor
Yenilenebilir enerji çok hızlı yayılsa da, şimdilik fosil yakıtların yerini almak yerine bu kirletici enerji kaynaklarına ekleniyor.
Kömür, petrol ve doğal gaza yönelik talep, yenilenebilir enerjinin büyüme hızını geçtiği için 2015’te olduğu gibi bugün de dünya enerji karışımının %80’ini oluşturuyor.
Fosil yakıt üretimi artmaya devam ediyor ve başta havacılık, çelik, çimento, plastik, gübre gibi alanlar olmak üzere pek çok sektör için vazgeçilmez olmaya devam ediyor. Ayrıca, yapay zeka teknolojilerinin hızla artan enerji tüketimi nedeniyle, veri merkezlerinde de büyük ölçüde fosil enerji kullanılmaya devam ediliyor.
Geleceğe yönelik kaygı verici fosil yakıt planları
Başlıca fosil yakıt üreticisi ülkeler, 2030 yılına kadar, 1,5°C sınırıyla uyumlu miktarın iki katından fazla fosil yakıtı piyasaya sürmeyi planlıyor. Bu da, küresel enerji dönüşümünün ivmesine rağmen, karbonsuzlaşma hedefinin hâlâ çok uzağında olduğumuzu gösteriyor.
Kaynak: Le Monde











Yorumunuz