‘İngiliz oyunu’na geliyormuşuz! Öyle buyurdu birileri…
Tarihi anımsatmak icap eder böyle zamanlarda…
Yıl 1878, aylardan temmuz…
İngilizler Larnaka’ya ayak bastığında adada yaşayan Kıbrıslı Türkler, Osmanlı’nın Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiralayacağına hâlâ inanmıyordu. Osmanlı İmparatorluğu, Rusların İstanbul’a girmemesini garantileyen İngiltere’ye ‘geçici’ süreliğine Kıbrıs’ı terk ediyordu. Osmanlı sayesinde Ada’ya giren İngiltere’yi bir daha kimse Kıbrıs’tan çıkaramadı...
Ruslar Osmanlı topraklarından çekildiğinde İngilizler Kıbrıs’ı Osmanlı’ya geri verecekti güya; ama aksine Musul’u ve Kilis’ten Çanakkale Boğazı’na, İskenderun’dan Ankara İstasyonu’na kadar Anadolu’yu işgal ettiler. İşgalin başladığı yıl 1918’di… Aynı yıl, çoğu İngiliz askerlerinden oluşan İtilaf Devletleri kuvvetleri İstanbul’u da işgal etti. ‘Osmanlı padişahını korumak’ için İngilizler İstanbul’da Meclis’i basıp, kapattı. 1919’da ise Yunanlar İzmir’i işgal etti. Kıbrıslı Türkler Ada’da İngiliz yönetiminin ve Rumların baskısına direnerek, Türk Kurtuluş Savaşı’na destek gönderiyordu. İngiliz yönetimi altında yapıyordu bunu bu halk hem de…
1923’te Türkiye Cumhuriyeti layıkıyla tanınsın ve padişah düzeninden kurtulsun diye Lozan’da yapılabilecek her şey yapılmıştı; tarihî anlaşmanın 20. ve 21. maddelerini sineye çekti Kıbrıslı Türkler; kendilerine söver gibi İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhak ettiğini biz kabul ettik, siz de edin ve İngiliz uyruğuna geçin denebilmesini…
1920’nin sonlarına gelelim…
Türkiye’den bir gazetenin bile Ada’ya gemiyle 20 günde ulaştığı, televizyonun olmadığı yıllardı… Türk Lisesi’nin adını ‘İslam Lisesi’ olarak değiştiren İngiliz yönetimi halka fesi çıkarmayın, Arapça konuşun telkininde bulunuyor ve inzibatlar sokaklarda şapkalı avına çıkıyordu. Ada’da Türkiye Cumhuriyet Bayramı nedeniyle okula gitmeyen öğrenciler İngiliz sömürge yönetimi tarafından okullarından atılırken halk, 20 günde ancak Ada’ya gelen Karagöz mizah dergisinden, Arapça karşılıklarına bakarak Latin alfabesini çözüyor; kadınlar çarşafı çıkarıyordu.
1950’lere gelindiğinde ise Rumlar Ada’nın Yunanistan’la birleşmesini talep ediyor ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a self determinasyon yoluyla ilhakının 30 çoğunluk oyuyla BM’de gündeme alınması ile çileden çıkan İngilizler, kendi çıkarlarını korumak için 1955’te toplanacak 1. Londra Konferansı’na Türkiye’yi davet ediyordu.
İngiltere’nin Ada’daki çıkarları Enosis nedeniyle tehlikeye girene dek ne Türkiye eski Cumhurbaşkanı İnönü’nün ne dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ne de Türkiye’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin Kıbrıs sorunu diye bir sorunu vardı.
Sene 1964…
Kanlı Noel olaylarının hemen ardından Türkiye’deki Kıbrıslı Türk öğrenciler miting üzerine miting yapıyordu… Kendi aralarında para toplayıp, Antalya’ya, oradan da Kıbrıs’a gitmeye çalışan bir grup üniversite öğrencisi Antalya’da durduruluyor; vali ile görüşen öğrenciler Antalya idarecisine dertlerini bir türlü anlatamıyordu. Nihayetinde, Kıbrıslı Türk ünversiteliler vali mali dinlemiyor, şehirde av tüfeği satan bir dükkânın camlarını kırıp, içindeki silahlara el koyuyordu. Olay Türkiye basınına yansıyınca yer yerinden oynuyordu. Sonradan Ada’da, Erenköy Direnişi’ne katılacak gençler arasında İngiltere’den gelen Kıbrıslı Türkler de vardı: Londralı Hüseyin, Londralı Şinasi Arap…
Yıl 2003…
AB’ye girişine ilişkin katılım anlaşması yapılırken Kıbrıs Cumhuriyeti, 12003T/PRO/03 numaralı, 3. protokolle bir belge daha imzalayacaktı: Protokolle, Ada’da ayrı bir ülke gibiymiş gibi hareket eden ‘egemen’ İngiliz üsleri katılım anlaşmasından bağımsız kılınarak, garanti altına alınıyor ve Türkiye Ada’daki İngiliz üslerinin ‘daimî’ kalıcılığına yeşil ışık yakıyordu…
‘İngiliz oyunu’na geldiğimizi iddia edene bakın siz!
***
Önceki günkü, içimizi yakan kazadan sonra İngiltere’nin adaya yaptıkları, bizim siyasilerin yaptıklarının yanında az kalır diyesim geliyor. Kamyon ve TIR’ların yoğun saatlerde trafiğe çıkartılmaması için bunca insanı mı kaybetmemiz gerekti... Siyasiler bedel ödemedikleri için maalesef işlerini doğru yapma kaygısı taşımamaya devam edecekler. Yurttaşlar hesap sormadıkça, istifa etmeleri gerektiğini neden düşünsünler ki!
Yorumunuz