Yazılar

IMF ve KKTC

Türkiye ekonomisinin ciddi bir krize gireceğini defalarca yazdık. Krizin nedeni aşırı borçlanma ve özel sektör borçlarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti güvencesi altında olması. Şirket iflasları ile bankalara olan borçlar ödenemez hale geldiğinde Türkiye’nin önündeki seçenekler maalesef daralmış olacak.
Ucuz kredilerle sürekli borçlanan Türkiye özel sektörü üretim yerine inşaat sektörüne ve ithalata yönlendirildikçe, Türkiye batma riski ile karşı karşıya kaldı. Türkiye’de ve ülkemizde sık sık Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerini daha fazla gerginleştirmemesi ve IMF’ye (Uluslararası Para Fonu) kapısını açık tutması gereği dillendiriliyor. Oysa Türkiye’nin IMF ile yapacağı herhangi bir kredi anlaşması Türkiye’de yaratacağı sıkıntıdan daha fazlasını KKTC’de hissetirecektir.
IMF, ABD’nin global sermayeye hükmetme araçlarından önde geleni... Borçlu ülkenin kamu maliyesini denetliyor, kemer sıktırıyor. IMF, borç verdiği ülkenin işçisine, memuruna, çiftçisine ve hayvancısına devletin sağladığı yardımları, sosyal güvenceleri ya kestirtiyor ya da dondurtuyor. Yerli sermaye yerine uluslararası sermayenin başlıca holdinglerine yatırım yaptırtıyor. Verimli kamu işletmelerini bile kapattırıyor veya uluslarası sermayeye peşkeş niyetine özelleştirtiyor.
Türkiye’nin IMF ile anlaşması, Türkiye’nin KKTC’ye yaptığı yardımlarda daha kısıtlayıcı ve seçici davranmasını ve IMF’nin dolaylı olarak KKTC’deki işleyişe karışmasını getirir. Nitekim Türkiye ekonomisinin 1999’da krize girmesiyle KKTC’de Bankalar Krizi patlamış, aynı sıralarda Türkiye IMF ile tarihinin 17. anlaşmasını imzalamıştı. Türkiye IMF’den kredi aldıkça, Türkiye ve KKTC arasında imzalanan ‘Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokol’leri IMF kurallarına göre biçimlenmeye başlamış ve yapılan yardımlar karşılığında IMF’in talep ettiği gibi kamunun piyasa desteğinin çekilmesi ve sosyal güvencelerin azaltılması ile özelleştirmeler hızla devreye sokulmuştur.
Türkiye IMF ile anlaşmadan Çin ve Rusya’nın desteği ile bu krizi atlatabilirse tüm dünyada ABD politikalarına karşı oluşan tepkiyi doğru yönetmiş olacak. Ancak Çin’in kredi verme biçimi proje bazında ve daha çok Çin şirketlerinin çıkarlarını koruyacak şekilde gerçekleştiği için Çin alternatifi Türkiye’nin uzun vadedeki sıkıntılarını çözmekte yetersiz kalabilecek. Şayet Türkiye zamanında Güney Kore’nin yaptığı gibi ilk etapta IMF’i devreye sokmadan doğrudan Amerikan Hükümeti’nden borçlanma için onay alacak olursa, süreç gerek Türkiye gerek KKTC için daha da olumsuz sonuçlar doğurabilecek ve gizli pazarlıklarda Kıbrıs Sorunu çözüm yanlılarını bile tedirgin edecek şekilde gündeme gelebilecektir. Şimdilik bu ihtimal çok uzak görünse de siyasette her şeyin bir anda değişebildiğini biliyoruz.
Türkiye’nin önündeki asıl seçenek, yerel üretimi ve ihracatı teşvik ederek tıpkı Arjantin’in 2002’de yaptığı gibi dış borçlarını ötelemesi ve askıya almasıdır. Dış borçlar ertelenmediği takdirde bir şirketin tefecinin eline düşmesi misali IMF’den alınacak yeni borçların ödenmesi yıllara yayılacak, yabancı şirketlerin yerel üretimi tamamıyla öldürdüğü bir Türkiye; yerel firmaların iflas ettiği, işçi ve memurların gelirlerinin oldukça düştüğü, işsizliğin kol gezdiği bir KKTC ortaya çıkacak.
Bir parantez açarak, TL’nin değer kaybı karşısında ABD’den yayın yapan, FETÖ’cü olduğu bilinen şahısların yorumlarına değinmek gerekir. Çünkü yapılan yorumlar Türkiye’nin nasıl büyük bir tehlike altında olduğunu apaçık ortaya koydu. FETÖ’cülerin Türkiye’yi neredeyse intikam alınacak bir ülke olarak görmeleri, küçümsedikleri Türkiye’nin ABD’nin hegomanyasına girme ihtimalini ellerini ovuşturarak alayla aktaran üslupları, Amerikan yönetimine tapan tavırları insanı dehşete düşürecek vahametteydi.
Nihayetinde, Türkiye’nin demokrasi ve hukukla ilgili ciddi sıkıntılarının üzerine şiddetli bir ekonomik kriz binecek gibi görünüyor. Ve bu hengameye, dışarından kendisi için uygun zamanı bekleyen bir FETÖ olgusu sürekli eşlik edecek. İstenildiği zaman en kanlı yollarla devreye sokulacak bir FETÖ! Bu nedenle hem Türkiye’de hem KKTC’de demokrasi, özgürlük ve bağımsız yargı mücadelesi verilirken bir yandan da IMF karşıtlığı ve FETÖ konusunda duyarlılığın artırılmasına ihtiyaç var.

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın