Yazılar

Game Over

Geçenlerde merhum Cumhurbaşkanı Denktaş’a zamanında haksızlık edildiğini yazınca kızanlar oldu. Hiç kızmayın. Sinirlenmeyin çünkü Kıbrıs Türk solu denilen, gerçekte ‘sol’la bir ilgisi kalmayan yapı artırılmış gerçeklik uygulamalarına benziyor. Sanal silahlarla saldırıyor, efektlerle coşuyor. Kendini kaptırdıkça oyun kahramanı olduğunu unutuyor, sürreal bir yetenekle puan kazanmaya çabalıyor. Gerçekte ise 13 yaşında, çocuk Makhir İsmailov olmaması gereken yerdeki bir patlayıcıyla ölüveriyor, yerleşim alanına konumlandırılmayacak mühimmatları ise gazeteciler buluyor. Vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu yargılanıyor. AİHM’e başvuran bir diğer vicdani retçi Murat Kanatlı, Anayasa Mahkemesi’nin ‘vicdani retçiler için yasa koyucu yasa yapmalıdır’ dediğini hatırlatıyor. Yasası yoksa yapıverin değil mi? Yapamazlar ki… Yapılacak yasa var, yapamayacakları yasalar var.
   Barış dili kullanmak gerektiğinden bahsederken her şey ne kadar da kolay… ‘Barış dili’ ile iletişim kuranların gerçek barış için mücadele edenleri realitede hapse tıkacak oluşu… ‘Nefret dili’nden uzak duranların kaldırılmayan mühimmatlara sesini çıkaramaması, askere gitmeyi reddeden vicdani retçilerin haklarını koruyamaması… Tek çelişki mi ki?
   Sözde çözüm dillerinde, gerçekte komşu malına göz koyanlardır onlar. Milliyetçilik karşıtıyken mikro milliyetçilikte sınır tanımayan solculardandır bazıları. Buraya 2-3 yaşında gelen, ülkenin en iyi okullarını en yüksek puanlarla bitirenlere utanmadan ‘ama annen baban buralı değil; unutma!’ diyebilen azılı ırkçılar vardır aralarında…
   Yeni yeni türeyen muhaliflere bakınca kimin, ne zaman milletvekili adayı olmaya hazırlandığını; koltuğu kapmak için sadece ‘sağlam’ muhalif algısı yaratmaya çalıştığını rahatlıkla kestirebilirsiniz. Kalem oynatacaksın biraz, birkaç duruş sergileyeceksin. Ahalimiz ‘işte bu’ diyecek; aradığımız adam-kadın buydu… Sandıklar kurulacak, seçimler yapılacak. Muhaliflerin her söylediği eskiden yazdıklarında kalacak.
   Rum tarafı açıklamış, 105 bin ‘orijinal’ var Kıbrıs’ta. Osmanlı’dan sonra 447 yıldır Ada’da Türk kalabilmiş, korunması gereken 105 bin insanımız arasından ağzı iyi laf yapanlar vekil olsun diye kurulu düzen işliyor. Selde 4 genç yitmiş, 13’ünde zeki bir çocuğumuz bombaya kurban verilmiş; Hasan’ın derdi hükümetin milletvekili maaşlarından kesinti yapması…
   Hay zamanında eleştirdiğim rahmetli, bilemedim. Yattığın yerden affet Denktaş. Sen dediğini yapardın yahu! Ne söylediysen, ne yazdıysan aynen uygulardın. Senden sonra gelenler ne söyledilerse tersini yaptılar. Gençtik, inandık. Sen çözüm istemezdin. Sanırdık ki solcularımız çözüm yapar. Meğer taklitlerinmiş hepsi. Gerçek marka sendin. Kalanı, kötü kopyaların sadece… ‘Denktaşlaşmak’ dedikleri sıradanlaştı memlekette. Öncesi muhalif, sonrası taklidin…
   2010 yılında hasta yatağından Türkiye’deki Ergenekon Davası’na dair “Hukukun üstünlüğünün sağlanması için yargının icradan tamamen bağımsız hale getirilmesi ön şarttır” diyor ve ekliyordun: “Anglo Sakson sistemde Adalet Bakanlığı’nın veya herhangi bir makamın yargı üzerinde etkisi, söz hakkı yoktur. Bu, KKTC’de de böyledir.” Şimdilerde bizim Meclis’te Adalet Bakanlığı kurulsun tartışması yapılabiliyor…
   Yeri gelmişken, ‘Gelen Türk giden Türk’ dediğin için de seni çok eleştirirdim. Meğer gelen Türk yıllarını harcasa zaten Kıbrıslı mertebesine eriştirilmezmiş! Şimdi bendeniz Makedonya taraflarından bir ailenin torunuyum. ‘Beyaz Türk’ dediklerinden… Yıllar sonra öğrendim ki Anadolu’dan göçmüşüz Makedonya’ya. Tipimiz de benzemez, kökenimiz Avrupa sanırdık. Birçok ‘beyaz Türk’ Anadolu’dan Avrupa’ya göçüp, Türkiye’ye geri dönmüştür de sorsan Avrupalıdırlar. Bizimkiler de Kıbrıs’a Anadolu’dan göçtüklerini unutup şecerelerinden zorla bir Venedik, bir Lüzinyan çıkaracaklar… Velhasıl bize geçmiyor da Kıbrıs’taki mikro milliyetçi hastalıklar; yetişen genceciklere yaşatılanlara bakar, üzülürüm.
   Neyse Denktaş, sen rahat uyu. ‘Game over’, merak etme. Bitti bu oyun. Çözdük meseleyi. Tremeşe’ye Erdemli adını verince nasıl Türkleştirme başarılı olmadıysa, Gaziköy’ün eski isminin ‘Afanya’ olduğunu bilince de Kıbrıslı olunmazmış. Yaşadığın yere sahip çıkabiliyorsan, ülke bildiğin yerin bağımsızlığı için sahici bir mücadele verebiliyorsan, politikaya falan bulaşmayacak kadar memleketi seviyorsan Kıbrıslısınmış…
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın