Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Girne Milletvekili Fikri Toros ve CTP Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan, Meclis Genel Kurulu'nda yaptıkları konuşmalarda, mart ayında İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşmesi öngörülen Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik gayri resmi konferansa değindi.
CTP Girne Milletvekili Fikri Toros, “Çözüm odağında siyasi ve ekonomik kazanımlar” başlıklı konuşmasında, Kıbrıs tarihine ilişkin yorumların farklı kesimler tarafından bilinçli olarak kavgayı ve mücadeleyi sürekli canlı tutmak amacıyla yapıldığını belirtti. Bu durumun sorunu kronikleştirerek taraflar için giderek daha ağır bedeller doğurduğuna dikkat çeken Toros, şu ifadeleri kullandı:
"Zaman Makinesi isimli ünlü romanın yazarı Herbert George Wells’in ağzından söylemek gerekirse, tarih “ders alıp ilerleme ile felakete sürüklenme arasında bir yarışa” dönüşmüş durumdadır. Günümüz dünyasında karmaşık tehditlerle karşı karşıyayız ve geleceğimiz, siyasi eşitliğimiz ve güvenliğimiz temelinde inşa edeceğimiz barışçıl bir yaklaşım ve ilkeli diplomasi başta olmak üzere gücümüzün tüm unsurlarına bağlıdır.
Eğer bir felakete doğru değil, toplumsal varoluş modelimizin ödülünü almaya, gelişmeye ve refaha doğru ilerlemek istiyorsak, tarihin öğretilerini bu çerçevede rasyonelce yorumlamamız gerekmektedir.”
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri himayelerinde yürütülen ve 2017 Crans-Montana Konferansı'ndan bu yana çıkmazda olan Kıbrıs barış sürecinin geleceğini belirleyecek kritik bir toplantının arifesinde olduklarını belirten Toros, mart ayında Cenevre'de gayri resmi olarak gerçekleşmesi planlanan bu toplantının bölge için büyük bir fırsat sunduğunu vurguladı. Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünün sadece iki Kıbrıslı toplum arasında siyasi eşitliğe dayalı bir federal yapı kurmakla kalmayacağını, aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan arasındaki yıllara dayanan sorunların çözümüne de katkı sağlayacağını belirtti.
“Değişim isteyen yüz binlerce sese kulak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz”
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak, Kıbrıs’ta siyasi eşitliğin pazarlığa tabi olmadığını, kapsamlı çözümün beraberinde getireceği siyasi ve ekonomik kazanımlara odaklanmanın çok önemli olduğunu değerlendirdiklerini kaydeden Toros, “Değişim isteyen yüz binlerce sese kulak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Demokrasi ne zaman hafife alınırsa, o zaman tehdit altına girer”
“Çözümden elde edeceğimiz kazanımlar, mevcut koşullarda çözüme ne kadar hazırlanabileceğimizle ilişkilidir. Bu gerçek bağlamında, Kıbrıs Türk halkını mesnetsiz algı operasyonlarıyla korkutmak ve endişeye sevk etmek yerine, objektif bilgiler ışığında doğru mesajların verilmesi ve ön hazırlıkların hızlandırılması için öncü olmaya devam edeceğiz.Demokrasi kişilerden, başkanlardan ve hükümetlerden çok daha büyüktür. Demokrasi ne zaman hafife alınırsa, o zaman tehdit altına girer. Bu yüzden demokrasiye bağlı kalmak ve onu yaşatmak, her Kıbrıslının kendi yurduna dair asgari sorumlulukları arasındadır.” diyen Toros, federal çözümle birlikte Kıbrıs'a gerçek anlamda adalet ve demokrasi geleceğine, Kıbrıs'ın uluslararası arenada sadece Rum toplumu tarafından temsil edilmesi son bulacağına ve Kıbrıs Türk toplumunun, siyasi eşitlik temelinde oluşacak federal Kıbrıs çatısı altında, uluslararası alanda meşru ve yasal bir statüye kavuşacağını savundu.
Federal çözüm çerçevesinde, Kıbrıslı Türklerin kendi yönetimlerini koruyarak, uluslararası anlaşmalarda da desteklenebilecek siyasi haklarını güvence altına alabileceklerini kaydeden CTP Girne Milletvekili Fikri Toros, Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO) tarafından yapılan araştırmalara atıfta bulunarak, çözümün Kıbrıs ekonomisinde yaratacağı katkıları ele aldı.
Toros, çözümün Kıbrıs ekonomisinde hem güneyde hem kuzeyde yaratacağı katkıları sıraladı:
Buna göre,
►“Bölünmüş ve sorunlu bir Kıbrıs'ın toplam gayri safi milli hasılasının önümüzdeki 20 yıl içinde sadece takriben 30-35 milyar dolar arasında olması öngörülürken, çözüm olması halinde bu rakamın takriben 55 milyar dolara ulaşabileceği öngörülmektedir.”
►“Güney Kıbrıs ekonomisinin yıllık ortalama %2,5'lik bir büyüme hızına sahip olacağı tahmin edilirken, bir çözümle birlikte ortalama büyüme hızının %4'ü aşabileceği öngörülmektedir. Özellikle turizm, gemicilik, finansal hizmetler, ticaret ve yüksek öğrenim sektörlerinin bu sürecin lokomotifi olacağı düşünülmektedir.”
►“Kıyaslamalı avantaja sahip hafif sanayi, tarım ve diğer üretim sektörlerinin yeni pazarlara erişim sağlayacağı gayet açıktır. Kıbrıs Rum ekonomisinin 85 milyonluk Türkiye pazarına erişimiyle birlikte, Kıbrıs Türk işletmelerinin de ekonomik büyüme açısından çok daha radikal bir ivme kazanacağı ortadadır.”
►“Kıbrıs Türk ekonomisi, izolasyonların kalkmasıyla Avrupa Birliği müktesebatına, Euro bölgesine ve Avrupa Ekonomik Alanı'na entegre olabilecek ve adanın kuzeyi, hızla bir yatırım cennetine dönüşebilecektir. Avrupa Birliği müktesebatına ilişkin uygulanacak geçiş süreçleri boyunca, kuzeye tanınacak birtakım derogasyonlar, yapısal reform programları ve fonlardan yararlanma imkânı sağlanacaktır.”
►“Ayrıca, tercihli ticaret tarifesi ile 600 milyonluk Avrupa pazarıyla doğrudan ticaret ve doğrudan ulaşım mümkün hale gelecek ve hepimizin bildiği gibi mülkiyetle ilgili sorunların çözüme kavuşması, Kıbrıs'ın kuzeyini gerçek anlamda kalıcı bir kalkınma sürecine sokacaktır.”
►“Kapalı Maraş'ın yeniden yapılanarak Kıbrıs turizmine kazandırılmasıyla, ada genelinde halen takriben 4 milyon olan yıllık turist sayısının, 10 milyona çıkması beklenmektedir.”
►“Kıbrıs bandıralı gemilere Türkiye limanlarının açılması, güneyde önemli bir sektör olan gemiciliğe milyarlarca Euro değerinde ekonomik kazanç sağlayacaktır.”
►“Doğu Akdeniz doğalgaz ve elektrik enterkonnekte bağlantılarının Kıbrıs-Türkiye arasında gerçekleştirilebilmesi, Kıbrıs’ı bir bütün olarak bölgenin enerji merkezi haline getirecektir.”
►“Nobel ödüllü ekonomist Dr. Pissarides’in sözleriyle ifade etmek gerekirse, adada iki ekonominin bütünleşmesi sürecinde bazı zorluklar yaşanabilecektir, ancak geçiş süreçleri ile bu zorluklar hafifletilecek, ölçek ekonomisinin yaratacağı yeni yatırım fırsatları ve zamanla oluşacak güven sayesinde bu zorlukların yerini sinerjik kazanımlar alacaktır.”
CTP Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan: “Cumhurbaşkanı Tatar ve DiCarlo arasındaki tutanakların henüz Cumhuriyet Meclisi’ne gelmedi”
CTP Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan, “Cenevre toplantısına giderken” başlığıyla yaptığı konuşmada, “Yaklaşık bir ay sonra, tam bir ay sonra bugünlerde Cenevre'de Kıbrıs görüşmeleri yapılacak. Kıbrıs'a ilişkin bir toplantı gerçekleştirilecek. 2017 Crans-Montana görüşmelerinden sonra ilk defa Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafı, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere bir araya gelecek ve Kıbrıs meselesini bunca yıldan sonra ilk kez ele alacak.” dedi.
Candan, Birlemiş Milletler Genel Sekreter Yardımcılarından Rosemary Di Carlo'nun adaya gelerek 10 Şubat’ta her iki tarafla görüştükten sonra Türkiye ile Ankara’da; Yunanistan’la Atina'da görüştüğünü hatırlattı. Ancak Cumhurbaşkanı Tatar ve DiCarlo arasındaki görüşmelere ilişkin tutanakların henüz Cumhuriyet Meclisi’ne gelmediğine dikkat çekti.
Candan, “Sayın Di Carlo görüşmesinin tutanağının bir an önce Meclisimize gönderilmesini yönünde bir çağrı da yapmak istiyorum” diyerek, “Cenevre toplantısının içeriğinin ne olacağı, gündeminin ne olacağı, tam olarak kaç gün sürmesinin planlandığı, taraflarla öncelikli olarak neleri görüşeceklerini bilmek elbette bizim hakkımızdır. Bu konuda bilgi sahibi olabilmemiz için bu görüşmenin tutanaklarını okumamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Müzakerelerin olmadığı, müzakerelerin donmuş olduğu dönemlerde Kıbrıs Rum tarafının çeşitli konularda tek başına, tek yanlı olarak hareket etme alanı bulduğunu belirten CTP Güzelyurt Milletvekili, güney Kıbrıs’ın en son Mısır'la doğalgazın nasıl ticarileştirileceği, doğal gazın Mısır üzerinden nasıl dünya pazarlarına kavuşturulacağına ilişkin çeşitli anlaşmalar yaptığını anımsattı.
“İstediği gibi, istediği ülkeyle, istediği ilişkiye girebiliyor. Fransa'sından Amerika'sına, İsrail'inden farklı ülkelere kadar, farklı ülkelerle askeri konularda da, üs konularında da çok daha rahat hareket edebiliyor. Bize de ne kalıyor? Buradan şikâyet etmek.” dedi.
“Taşınmaz Mal Komisyonu konusunda Avrupa Konseyi’ndeki 46 ülkenin yaklaşık 7'sinin, 8'inin desteğini alırlarken, geçen yıl yapılan toplantıda Rum tarafının pozisyonlarını destekleyenlerin sayısı 18 ülkeye çıktı”
Armağan Candan sözlerine şöyle devam etti:
“Rum tarafını serbest bırakan, bu kadar fütursuzca, tek yanlı girişimlerde bulunmasına neden olan şeylerden bir tanesi de bu müzakere masasının yıllardır olmamasıdır. Bir birleşme çabasının olmamasıdır. Uluslararası faktörün, Birleşmiş Milletler'in baskısını üzerlerinde hissetmemeleridir. Başka ne yapıyorlar? Mülkiyet konusunu kullanıyorlar. Sonrasında taarruza geçtiler. Kıbrıs'ın kuzeyinde yatırım yapan insanları tutuklamaya başladılar.
Yıllardır sorgulanmayan Taşınmaz Mal Komisyonu, bizim de AKPA toplantılarında şahit olduğumuz üzere, Avrupa Konseyi'nde yıllardan sonra çok daha güçlü bir şekilde sorgulanmaya başlandı.
Daha önce Taşınmaz Mal Komisyonu konusunda Avrupa Konseyi ülkelerinin, 46 ülkenin yaklaşık 7'sinin, 8'inin desteğini alırlarken, son geçen yıl yapılan toplantıda Rum tarafının pozisyonlarını destekleyenlerin sayısı 18 ülkeye çıktı.
Önümüzdeki haziran ayında yapılacak olan bir sonraki Delegeler Komitesi toplantısında Rum tarafının, TMK'nın sorgulanması meselesinde yeniden davaların AİHM'e gitmesi noktasında daha da yol alabileceği öngörülmektedir.”
Yorumunuz