Yazılar

Ankara'dan Kıbrıs'a

Ankara’dan önemli bir kaynakla yılbaşı öncesi yaptığımız sohbet sırasında Türkiye’nin Kıbrıs politikalarında belirgin bir değişikliğe gidileceği öne sürüldü. Türkiye-Güney Kıbrıs arasındaki mekik diplomasisinde ibre kalıcı ayrılığa dönük bir zeminde ilerliyor. Açıkçası, Rumlar Kıbrıslı Türklerle birleşik Kıbrıs’ı yeniden kurmak istemiyor. Kıbrıs Rum liderliği birleşik bir Kıbrıs yerine bir miktar toprak karşılığında kesin ayrılığın adının konmasına yakın duruyor. Bundan sonraki görüşmelerin toprak mı tazminat mı sorununun etrafında döneceği düşünülüyor.
   Bugüne dek defalarca dile getirildiği üzere Kıbrıs açıklarındaki doğal gazın varlığı Güney Kıbrıs tarafından abartılıyor ve oldukça derindeki gazın işlenmesindeki maliyetin çok yüksek olacağı gözden kaçırılmaya çalışılıyor.
   Ankara’dan Kuzey Kıbrıs’a bakıldığında kamu reformunun yanı sıra kara paranın önlenmesi, kara parayla FETÖ arasındaki bağlantıların deşifre edilmesi ve sorunun kökten çözümü için yapılacak çalışmalar en duyarlı olunan konuların başında geliyor. Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta yasadışı yollarla elde edilebilen maddi kazanımların FETÖ için cazip koşullar üretmesinden ve FETÖ parasının Kıbrıs’ın kuzeyinde aklanma olanaklarından son derece rahatsız. Aynı şekilde Kuzey Kıbrıs’ta kimi çevrelerce FETÖ yapılanmasının oldukça basite indirgendiği, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ‘eski ortakların kapışması’ olarak algılanmasının büyük bir zafiyet yarattığı belirtiliyor. FETÖ Türkiye’nin dış politikasında her ülke ile ele alındığı hâlde, KKTC’de gösterilen ilgisizlik soru işaretleri doğuruyor.
   *          *             *             *             *             *
   ‘Parayı veren düdüğü çalar’, Türkçe’de yaygın kullanılagelen atasözlerden biridir. Nasrettin Hoca’nın söylediği ileri sürülür. İngilizce’deki benzeri ‘money talks’ deyimini ilk telaffuz edenin ise Atinalı şair ve tragedya yazarı Euripides olduğu kabul edilir. Nasrettin Hoca’nın bir çocuğa böyle bir deyim öğretmek isteyeceğinden emin değilim. Muhtemelen bir başkası uydurdu o masalı… Etimolojisi bir yana, deyim hangi dilde söylenirse söylensin eleştirel bir durumu izah eder. Dünyanın birçok ülkesinde önce paranın nasıl kazanıldığına bakılır, kime ne kadar saygı gösterileceğine sonra karar verilir. Paran kadar saygı görmezsin. Parayı verdiğin için her düdüğü öttüremezsin. Kazandığın paranın topluma yarar sağlayan işlerden elde edilip edilmediğine göre insanlarda saygı uyandırırsın. Bizde ise paran varsa itibar sahibi olursun, kimse kaç aileyi mahvedip haksız kazanç sağladığınla ilgilenmez. Cebinde parası olan hakkında kötü de konuşulmaz, ne de olsa bir gün o kişiye işin düşebilir.
   Gelgelelim, devletler rol modeli olabilecek vatandaşları teşvik eder ve çizilen çerçevenin dışına çıkmamak kaydıyla yurttaşın sisteme uyumlu hareket etmesine çalışır. Örnek vatandaş şöyle sorumludur, böyle çevreye duyarlıdır, etiği önemser, kurallara uyar vesaire. Yasalara uymayanın bedel ödeyeceği ve istikametinin kodes olduğu vurgulanır. Kültürler arası farklar bulunsa da tüm dünyada rol modeli olabilecek yurttaşlığın kriterleri nettir. Örnek vatandaş davranışları dünyanın her yerinde saygı uyandırır.
   Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerde örnek yurttaşlığın neo liberal sınırlar içerisinde kaldığı sürece destekleniyor oluşuna son yıllarda tepki gösteriliyor. Kişisel sorumluluk ve sivil katılımcılık özendirilirken neden otoritenin belirlediği sınırları aşan, öğrenci merkezli, insan hakları ve sosyal adalet temelli bir eğitim verilmediği sorgulanıyor artık.
   Bizdeki sorun ise örnek yurttaşlığın sistemin sınırları içerisinde dahi ilgi görmemesidir. Paranın nereden geldiğine önem verilmemesi, saygın bir kariyer inşa etmenin zorluklarına kıyasla kolay ve çok para sahibi olmanın değerli sayılabilmesi toplumsal çürümenin temel nedeni. Çalmayan memur, suçluların üzerine gidebilen polis, yargıya gölge düşürmeyen savcı, altındaki otomobile, oturduğu eve göre değerlendirilmeyip karakteriyle, duruşuyla saygı uyandıran yurttaş olabilmektir mesele. Üstelik, işi gücü daha güzel bir insanlık için yazmak, çizmek, müzik yapmak, oyun sergilemek veya film çekmek olan insanların karşısında pis işlerle uğraşanlar saygıyı ve sevgiyi hiç hak etmezken…
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın