Uluslararası Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC, The Integrated Food Security Phase Classification) Kıtlık İnceleme Komitesi tarafından cuma günü BM himayesinde yayınlanan bir rapor, 500.000'den fazla (513.720) Gazzelinin açlıkla karşı karşıya olduğu büyük bir gıda krizini doğruladı. Bu durum, uzun süreli ablukadan kaynaklanıyor. İsrail, hükümeti inkâr etse ve bunun Hamas tarafından "düzenlenen" bir "açlık kampanyası" olduğunu iddia etse de bu politikayı destekliyor.
Binyamin Netanyahu hükümetinin rapora verdiği yanıt ise İsrail’in, Hamas, STK'lar, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası medyanın da dahil olduğu organize bir kampanyanın kurbanı olduğu yönünde…
IPC'ye göre, 22 aydan uzun süredir İsrail ateşi altında olan Gazze Şeridi büyük bir gıda krizi yaşıyor. Bu durum, bölgede bulunan bölge sakinleri, Filistinli gazeteciler, sağlık çalışanları ve insani yardım çalışanlarının çok sayıda tanıklığını doğruluyor. IPC'ye göre, 15 Ağustos itibarıyla çoğunluğu bölgenin kuzeyinde yaşayan 500.000'den fazla Gazzeli, aşırı yetersiz beslenme, yoksulluk ve ölümle karakterize bir kıtlık durumundaydı.
"Kıtlık, zamana karşı bir yarıştır. Hayatları kurtarmak için geniş çaplı ve engelsiz bir insani müdahalenin mümkün olması için derhal ateşkes ve çatışmanın sona ermesi şarttır," diye uyaran IPC uzmanları, Filistin topraklarından sadece birkaç kilometre uzakta yiyecek ve ilaç rezervleri bulunmasına rağmen, felaket bir durum tablosu çiziyor.
Rapordan: Günde ortalama 23 dakika açık kalan dağıtım noktalarına ulaşım için Gazzeliler sıcakta 5 km’den fazla, 6 saatlik gidiş-dönüş yolunu yürümek zorunda
Raporda, ABD-İsrail gıda dağıtım girişimi Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF, The Gaza Humanitarian Foundation) dağıtım noktalarından gıda tedarikine erişimde ciddi kaygılara değinildi.
“Dağıtımlar ilk gelen alır esasına göre yapılmakta, açılış saatleri ise belirsiz ve tutarsız şekilde duyurulmaktadır (bazen uyarı ateşi açılarak ya da dronlar kullanılarak). Analizler, 29 Mayıs - 4 Temmuz arasında bu noktaların günde ortalama yalnızca 23 dakika açık kaldığını göstermektedir. Faaliyet gösteren üç nokta, büyük ölçüde boşaltılmış Refah ve Orta Gazze’de yoğunlaşmıştır; bu da GHF noktalarına yakın olanların yiyecek için altı saatlik gidiş-dönüş yürüyüş yapmak zorunda kalmasına ve yiyecek için mücadele etmesine yol açmaktadır.
En ağır etkilenenler, GHF noktalarına fiziksel olarak ulaşma imkânına sahip olmayanlardır. Çünkü bu noktaların konumu ve işleyiş biçimi, insanların sıcakta 5 km’den fazla yürüyerek oraya gitmesini, başkalarıyla rekabet etmesini ve yiyecekleri geri taşımasını gerektirmektedir. Birçok kişi, dağıtım yiyecekleri ile aldığı enerjiden daha fazlasını bu süreçte harcamaktadır. Bu durum, birçok hanede en güçlü bireylerde dahi enerji açıklarını artırmaktadır. Bu koşullar en kırılgan kesimleri, kadınları, çocukları, yaşlıları ve engellileri, sistematik olarak dışlamaktadır. Üstelik oraya ulaşabilenler dahi vurulma ya da izdihamda ezilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. GHF noktaları yakınlarında ölümcül olaylar artık sıradan hale gelmiştir.’ denildi.
Çoğu büyük uluslararası STK gibi tüm BM kuruluşları da IPC'nin bulgularını aktarıp destekleyerek, suçlamaların ciddiyetini vurguladı ve bu da Yahudi devletine karşı uluslararası mahkemelerde devam eden yargılamaları güçlendirecektir. Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre, savaşın başlangıcından bu yana İsrail tarafından 62.000'den fazla bölge sakini öldürüldü.
Gazze Şehri'nin işgali ile durum eylülde daha da kötüleşecek
İsrail ordusunun son günlerde Gazze Şehri'ni kuşatmaya başlamasıyla, insani durumun eylül ayı sonuna doğru daha da kötüleşmesi muhtemel. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz cuma günü yaptığı açıklamada, "Yakında cehennemin kapıları Hamas'ın katillerine ve tecavüzcülerine açılacak," diyerek şehri yerle bir etmekle tehdit etti.
IPC'ye göre, halihazırda kıtlıkla karşı karşıya olan 500.000 kişiye ek olarak, bir milyon Filistinli acil durumda ve 400.000 kişi de kriz durumunda bulunuyor; üstelik bu durum, daha fazla zorla yerinden edilme ihtimali yaşanmadan bile böyle…
"Haziran 2026'ya kadar, 5 yaşın altındaki en az 132.000 çocuğun ciddi yetersiz beslenmeden muzdarip olması bekleniyor"
IPC raporu, "Haziran 2026'ya kadar, 5 yaşın altındaki en az 132.000 çocuğun ciddi yetersiz beslenmeden muzdarip olması bekleniyor" diye vurguluyor. Bunların arasında 41.000'den fazlası yüksek ölüm riski altında. Yaklaşık 55.000 hamile veya emziren kadının da acil beslenme yardımına ihtiyacı olacak.
Bölgede eşi benzeri görülmemiş bir gıda güvensizliğinin göstergesi olarak, son haftalarda binlerce Gazzeli, İsrail ordusunun yardımıyla GHF tarafından işletilen dağıtım merkezlerinden gıda almaya çalışırken hayatlarını riske attı. Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre, 1.900'den fazla kişi hayatını kaybetti.
7 Ekim 2023 Hamas saldırısından sonra birçok İsrailli bakan ve milletvekili açlık silahını savundu
IPC tarafından kabul edilen kıtlık durumu, uzun süreli tam veya neredeyse tam ablukadan kaynaklanmaktadır. Ve bu İsrail hükümeti tarafından inkâr edilse de hükümetin en üst düzeyde benimsediği bir politikadır. Hamas'ın 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği terör saldırısının ardından, müdahalenin ilk günlerinde dönemin İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, bölgenin kapatılmasını şu sözlerle savunmuştu: "Elektrik yok, yiyecek yok, su yok, yakıt yok. Her yer kapalı. İnsan canavarlarıyla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz." 7 Ekim'den sonra birçok bakan ve milletvekili de açlık silahının kullanılması fikrini kamuoyu önünde savundu.
Gıda krizi, yerel tarım kaynaklarının yok edilmesiyle daha da kötüleşti. İsrailli STK B'Tselem, temmuz ayı sonunda yayınlanan ve Gazze Şeridi'ndeki son 22 aylık durumu belgeleyen "Soykırımımız" başlıklı raporda, "İsrail, yardımları engellemenin yanı sıra, Gazze'de gıda üretimini mümkün kılan altyapının büyük bir kısmını da sistematik olarak yok etti" ifadesini kullandı. BM'nin son değerlendirmesine göre, tüm bölgede erişilebilir ve kullanılabilir tarım alanlarının %5'inden azı halen mevcut.
Bilgi savaşı
İsrail'in kıtlık suçlamasına verdiği yanıt üç şekilde karşımıza çıkıyor. İlki, Gazze'deki duruma madde madde itiraz etmek. "Yanlış ve taraflı" olduğunu iddia ettiği kıtlık raporu kınayan İsrail birimi Cogat (Bölgelerdeki Faaliyetler Genel Koordinatörü), cuma günü yaptığı açıklamada, son haftalarda insani yardımda yaşanan önemli artışa vurgu yaparak, mart ve temmuz ayları arasında gözlemlenen kıtlığı teyit etti. İşgal altındaki topraklardan sorumlu Cogat, kullanılan verilerin gerçek gıda dağıtım miktarını olduğundan düşük gösterdiğini iddia ediyor. Sahada gözlemlenen yetersizliklerin hem BM'nin yetersizliğinden veya isteksizliğinden hem de yaygın yağmadan kaynaklandığı belirtiliyor.
Cogat patronu Ghassan Alian, "IPC raporu, çoğu Hamas'la bağlantılı, taraflı ve güvenilmez kaynaklara dayanıyor," iddiasında bulundu. İsrail'e karşı açılan soykırım davasında da adı geçen Alian, 7 Ekim'den sonra Gazze halkına "Cehennemi istediniz, cehenneme gideceksiniz" demişti.
İsrail'in ikinci tepki verme biçimi, Netanyahu'nun cuma günü kullandığı ifadelerde de geçtiği üzere, Hamas tarafından "organize edildiği" iddia edilen "açlık kampanyası"na vurgu yapmak. Buna göre Hamas'ın amacı, İsrail'in uluslararası imajını zedeleyerek ateşkes müzakerelerinde daha fazla nüfuz kazanmak. İsrail Başbakanı, ülkesinin şu anda Hamas, Hizbullah, İran, Suriye, Yemen'deki Husi isyancılar ve Batı Şeria'ya karşı ve ayrıca bilgi savaşına karşı birçok cephede savaş halinde olduğunu sık sık tekrarlıyor.
"Hamas'ın kampanyası" iddiası İsrail medyasında haftalardır yaygın olarak dile getiriliyor. Hükümete veya orduya yakın araştırma merkezleri tarafından da yayılıyor. Meir Amit İstihbarat Merkezi, 20 Ağustos Çarşamba günü işgal altındaki topraklardaki duruma ilişkin haftalık analizinde, "Hamas 'açlık' propagandasını yaymaya devam ediyor" ifadesini kullandı.
Netanyahu suçlamaları Yahudi düşmanlığı ile, antisemitizmle ilişkilendiriyor
Üçüncü tepki gösterme şekli ise bizzat Binyamin Netanyahu tarafından birkaç haftadır yürütülüyor. Netanyahu, politikalarına yönelik suçlamaları uzun antisemitizm geçmişine dayandırmayı tercih ediyor.
İsrail Başbakan'ın ifadesiyle, İsrail, IPC raporunda yer alan suçlamalarla "modern bir kan iftirasının" [İbranicede "alilat dam", İngilizcede "blood libel"] kurbanı olmuştur. Bu, Orta Çağ'da Yahudilerin, ritüel amaçlı kanlarını toplamak için Yahudi olmayan çocukları öldürmekle suçlanmalarına ilişkin yayılan hikâyelere bir göndermedir.
Netanyahu, kıtlıktan sorumlu tutulan İsrail hükümetinden bahsederken, antisemitik önyargıların kurbanı olan devleti ve hatta Museviliği örnek gösteriyor. 14 Ağustos'ta Gazze ve Hamas hakkında yaptığı konuşmada, “Orta Çağ’da Yahudilerin maruz kaldığı her katliamın öncesinde bir iftira ve yalan kampanyası yürütülürdü. Bizi hastalık yaymakla, Hristiyan olmayanlara asalaklık yapmakla suçladılar. Bizi kuyuları zehirlemekle suçladılar. Bizi Hristiyan çocuklarını kanları için öldürmekle suçladılar” diye açıkladı.
Aynı konuşmada Netanyahu’nun vardığı sonuç ise şu oldu: “Orta Çağ’da ve sonraki yüzyıllarda Yahudi halkına yöneltilen suçlamalar neyse, bugün Yahudi devletine yöneltilen suçlamalar da odur.”
Kaynaklar: IPC - Le Monde, Fotoğraf: Reuters/Mahmoud Issa
Yorumunuz