Devletin envanterine giren çalıntı araçların sayısı Serdinç Maypa’nın araştırmalarına göre 50’yi geçebilir.
Maliye Bakanlığı'na bağlı Gümrük Dairesi tarafından İngiltere’den hırsızlık yapılarak getirildiği tespit edilen çalıntı araçların Devlet Emlak ve Malzeme Müdürlüğü’ne devredilmesi olayında Başsavcılık görüşünün ne olduğu tam olarak bilinmiyor.
Başsavcılığın geçmişte çalıntı olduğu tespit edilen araçlarla ilgili iki görüşü olduğu ise biliniyor.
Eski savcı Altan Erdağ: "Hırsızlık olduklarından şüphe edilen mezkûr araçların kayıt işlemlerinin yapılması adalet ve hukuk ilkeleri ile bağdaşmaz”
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay'ın bugün yayımladığı belgelere göre, Başsavcılık 1990 yılında, “Hırsızlık olduklarından şüphe edilen mezkûr araçların kayıt işlemlerinin yapılması adalet ve hukuk ilkeleri ile bağdaşmaz.” görüşündedir.
Geçen sene hayata veda eden eski savcı Altan Erdağ, 1990 yılında Başsavcılık adına verdiği görüşte, "Konu araçları ithal eden ve/veya emare olarak zaptedilmeden önce tasarrufunda bulundurulan şahısların mezkûr araçları yurt dışına ihraç etmeleri için kendilerine olanak sağlanması kararlaştırılmıştır. Kararın uygulanabilmesi için polisle de işbirliği yapılarak bu gibi şahıslara Gümrüğün öngöreceği bir süre zarfında mezkûr araçlarını yurt dışına çıkarmaları gerektiği ve süre hitamında ihraç edilmediği takdirde gümrüğe terk edilen mal muamelesi göreceği ve satılacağı hususunun bildirilmesini ve verilecek süre zarfında araçlarını yurt dışına ihraç etmeyenlerin araçlarının satılması için gereğinin yapılmasının" uygun olacağını belirtmiştir.
Eski kıdemli savcı Hakkı C. Önen, çalıntı araçların KKTC hudutları dışına çıkarılmaması halinde gümrükçe el konularak alenen satılmalarının uygun olacağı görüşünü vermişti
1985 yılından bu yana KKTC’ye getirilen çalıntı araçlarla ilgili olarak, eski kıdemli savcı Hakkı C. Önen’in 1991 yılında verdiği mütalaası nettir: "Araçların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları dışına çıkarılması için sahip ve mutasarruflarına makul bir süre verilmesi ve bu sürenin hitamından sonra konu kayıtlı araçların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları dışına çıkarılmaması halinde gümrükçe el konularak alenen satılmalarının uygun olacağı" kanaatindedir.
Eski Başsavcı Akın A. Sait: "Hırsızlık olan bir aracın kaydının yapılması bu tür suçların işlenmesini teşvik ve Devleti de bu suçun işlenmesine ortak etmek anlamındadır"
Bu görüşler Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş mütalaası değil mi? Benzeri bir görüş dönemin Başsavcısı Akın A. Sait tarafından 1995 yılında verildi: “Hırsızlık olan bir aracın kaydının yapılması bu tür suçların işlenmesini teşvik ve Devleti de bu suçun işlenmesine ortak etmek anlamındadır. Bu görüşten hareketledir ki şimdiye kadar ki uygulamalarda hırsızlık olduğu belirlenen araçların kayıt işlemleri yapılmamıştır.” Aynı mütalaada ayrıca iyi niyetle yapılmış bazı işlemler dolayısıyla kişilerin mağduriyetinin ortadan kaldırılması için hükümetin bir politika belirlemesi ve belirlenecek politikaya uygun olarak da gerekli yasal düzenlemenin yapılmasının gerekliliğine değinilmiştir.
Serdinç Maypa’nın yayınladığı bir belgeden Başsavcılığın 2024 yılında Maliye Bakanlığı’na ve Gümrük ve Rüsumat Dairesi’ne ‘çalıntı araçları ithal eden kişilerin bu araçların mülkiyetine sahip olmadığı’nı bildirdiği anlaşılmaktadır. Ortada, çalıntı araçların Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’ne devredilmesi için düzenlendiği açıkça görülen, hukuksuzluğun resmi yazışmalarla kanıtlandığı bir usulsüzlük mevcut. Bu iddia yanlışsa, neden hükümet bir açıklama yapmıyor?
Gümrük ve İstihsal Yasası'na göre "Devlet antrepolarına konan mallar on dört gün içerisinde gümrükten kurtarılmadığı takdirde Müdür tarafından satışa arz edilebilir"
İşin bir de 37/1983 sayılı Gümrük ve İstihsal Yasası bağlamı var: Yasanın 80’ninci Maddesinde Gümrük ve Rüsumat Dairesi Müdürü’nün bildirimi doğrultusunda mevzuata uygun şekilde kurtarılmayarak veya antrepoda bulunma süresinin sona ermesiyle antrepoda bulunan malların görevli memur tarafından Devlet antrepolarına taşınacağı belirtiliyor. Yasada, patlayıcı veya yanıcı mallar dışındaki malların gümrükten bir ay içerisinde kurtarılmamaları halinde, satışa arz edilmeleri gerektiği yazıyor. Satışta gümrük vergi ve harçlarını karşılayacak fiyat bulamayan malların Müdürün öngöreceği şekilde elden çıkarılabiliceği ifade ediliyor.
81. Maddeye göre, bu Yasanın veya bu Yasa uyarınca getirilen herhangi bir kuralın, Devlet antrepolarına konan mallar için de geçerli olduğu vurgulanıyor. 81. Maddenin 3. fıkrasının (c) bendinde “Mallar, mal sahibi tarafından, depolandığı tarihten başlamak üzere on dört gün içerisinde gümrükten kurtarılmadığı takdirde, Müdür tarafından satışa arz edilebilir.” deniliyor.
37/1983 sayılı Gümrük ve İstihsal Yasası'ndan...
Başsavcılığın yerleşmiş görüşleri ve Gümrük ve İstihsal Yasası, belirlenen süre sonunda el konulan çalıntı araçların satılması gerektiğini belirtiyor. O halde hükümet hem yasaya hem Başsavcılık görüşlerine aykırı bir uygulamayla, hırsızlıkla temin edilmiş araçları satışa çıkarmadan Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’ne nasıl devrediyor?
Bitmedi: Merkezi İhale Komisyonu, KKTC’ye Ait Makam Arabaları ile RHA’ların 01/02/2025 – 01/02/2026 Devresi Sigorta Hizmeti için 20 Ocak 2025'e kadar teklif kabul etti. Bu da bazıları hırsızlıkla İngiltere'deki sahiplerinden çalınmış ve usulsüzlükle devlete devredilmiş çalıntı araçların hırsızlığa karşı sigortalanacağı anlamına geliyor!
MİK sitesinden ekran görüntüsü
Hükümet bu ülkenin Hukuk Dairesi’nin görüşlerini dikkate almayacak ve yasalara aykırı hareket edecekse vatandaş neden yasalara uysun? Anayasa’nın 1. Maddesi KKTC’nin “hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyet” olduğunu söyler. 5. Madde, “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” der.
Hükümet önceki pek çok icraatları ile birlikte düşünüldüğünde Anayasa’ya ve yasalara aykırı davranarak, KKTC hukuk düzenini özellikle zayıflatmak mı istiyor? Hukuk düzenini ortadan kaldırmanın adımları mı bunlar? Bu yasa tanımazlığın, hesap vermezliğin altında yatan, yolsuzluk ve keyfiyet kadar otoriterleşmeye giden yolu açmak mı? Hukuk devleti olma ilkesinin hükümet tarafından sürekli çiğnenir hale gelmesinin başka bir izahı olabilir mi? Duymazdan ve görmezden gelinerek ve de topluma hukuksuzluğu kanıksatarak, sonunda yurttaşa hukuksuzca baskı kurmanın yolları mı döşeniyor? Bağımsız yargının aydınlığının söndüreleceği, polisin emir eri haline getirileceği, KKTC Anayasası'nın lâfzına ve ruhuna aykırı bir karşı devrime mi hazırlanılıyor?
Muhalefet denilince aklımıza Kudret Özersay'dan başkası gelmez olmuşsa, inandığımız değerleri ayakları altında ezen bir iktidar karşısında makam derdinde susup oturacaksanız, tasarlanan karşı devrimin ortağından başka bir şey değilsiniz.
Yorumunuz