Euro, geçtiğimiz eylül ayında ABD doları karşısında rekor seviyede değer kaybetmesinden sonra, enerji fiyatlarında yaşanan düşme, 2023’ün ilerleyen dönemlerine yönelik derin durgunluk endişesinin azalması ve Avrupa Merkez Bankası'nın faizleri yükseltmesiyle değer kazanmaya başladı. 

Avrupa para birimi geçen eylül ayında 20 yılın en düşük seviyesini gördükten sonra son üç buçuk ayda yaklaşık yüzde 13 artış gösterdi ve 1,08 dolara yakın mevcut seviyesine yükseldi.

ABD Merkez Bankası (FED) geçen yıl ana politika faizini yüzde 4,25 puan artırarak son kırk yılın en büyük yıllık artışını gerçekleştirdi. Diğer ekonomilerle artan faiz oranı farkı, yatırımcıları ABD'ye çekerek dolara değer kazandırdı. Tersi ise euro için yaşandı: Ukrayna'daki savaşın şiddetlendirdiği yükselen enerji fiyatları Avrupa'da ekonomik kargaşaya neden oldu ve euronun cazibesini azalttı.

Bununla birlikte, her iki eğilim de tersine dönüyor. Küresel bir şirkette global para birimlerini yöneten Andreas Koenig, birkaç yıl boyunca dolara neredeyse hiçbir alternatif olmadığını ancak artık diğer cazip seçenekler ortaya çıktığı için ABD dışındaki ekonomilerde sermayenin tekrar ana yurtlara geri dönmeye başladığını kaydetti. 

Dolar makroekonomik stres zamanlarında güçlenme eğilimindedir. 2022’nin sonunda Çin’in katı sıfır Covid politikasını kaldırmasının hemen ertesinde yabancı para Çin'e akmaya başladı. Avrupa'da da umutlar yeşerdi. Sıcak havaların yardımıyla, Avrupa doğal gaz fiyatları ağustos ayının sonlarından bu yana Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce kaydedilen fiyatlara geriledi ve 2023'te kıta çapında olası bir durgunluk korkusunu hafifletti. 

ABD’de enflasyonun yavaşlamasıyla FED art arda dört kez yüzde 0,75 puanlık faiz artışının ardından, aralık ayında sadece yüzde 0,5 puanlık artış yaptı. Piyasalar FED'in yılın ikinci yarısında faiz indirimine başlamasını bekliyor. Düşük faizler doların yaşadığı büyük avantajı ortadan kaldıracaktır.
Kaynak: Financial Times