Kanadalı sosyolog, yazar ve Montreal merkezli bağımsız araştırma ve medya kuruluşu Küreselleşme Araştırmaları Merkezi (CRG) araştrımacılarından Mahdi Darius Nazemroaya, 'Büyük Orta Doğu Projesi’ni eleştirdiği çok ses getiren, 'Orta Doğu'yu Yeniden Çizme Planları: “Yeni Orta Doğu” Projesi' başlıklı makalesini yıllar önce, 2006'da yayımlamıştı.
Nazemroaya, "Yeni Orta Doğu" projesinin kökenlerinin ABD'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde geliştirdiği "Büyük Orta Doğu" stratejisine dayandığını, ABD’nin bu stratejiyle bölgeyi istikrarsızlaştırarak, enerji kaynaklarına erişimi güvence altına alma ve İsrail'in güvenliğini artırma hedeflerini benimsediğini kaydetmiştir. 2000'li yıllarda bu strateji daha agresif bir hal alarak "Yeni Orta Doğu" kavramına evrilmiştir.
Makalede, 'Büyük Orta Doğu Projesi’nin temel amaçları şöyle sıralanmıştır:
Bölgedeki mevcut sınırların yeniden çizilmesi ve yeni, daha küçük devletlerin oluşturulması,
Bu devletlerin birbirleriyle sürekli çatışma halinde olmasını sağlayarak "böl ve yönet" stratejisini uygulamak,
Jeopolitik olarak önemli enerji koridorlarının ve doğal kaynakların kontrolünü sağlamak.
Bu amaçlar doğrultusunda, ABD ve müttefikleri tarafından izlenen politika, bölgeyi istikrarsızlaştırarak kendi çıkarlarına uygun bir düzen kurmaktır.
"Yaratıcı Yıkım" stratejisi
Stratejide sıkça vurgulanan "yaratıcı yıkım" kavramı, ABD’nin dış politika stratejilerinde etkili olan neo-muhafazakâr düşünürler tarafından geliştirilmiştir. Bu strateji, kaos ve çatışma ortamı yaratarak yeni bir düzen kurmayı hedefler. Bu bağlamda, bölgedeki birçok kriz ve savaş, aslında bu stratejinin bir parçası olarak görülmektedir.
Amerikalı neo-muhafazakâr tarihçi Michael Ledeen, ‘yaratıcı yıkım’ın, ABD'nin dünya üzerindeki liderliğini sürdürmesi için gerekli olduğunu savunmuştur. Ledeen’e göre, kaos ve istikrarsızlık yaratılarak bölge ülkeleri zayıflatılmalı ve ABD'nin bölgedeki hakimiyeti pekiştirilmelidir.
2005-2009 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Condoleezza Rice’ın, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını "Yeni Orta Doğu'nun doğum sancıları" olarak nitelendirmesi, bu stratejinin sahada uygulanmasının bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Bu strateji kapsamında, özellikle Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkeler hedef alınmıştır. Bu ülkelerde yaşanan çatışmalar, bölgenin istikrarsızlaştırılması ve yeni sınırların oluşturulması için zemin hazırlamaktadır.
BOB’un hedef ülkeleri
Irak
Irak, "Yeni Orta Doğu" projesinin merkezinde yer alan bir ülkedir. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi, bu projenin ilk somut adımı olarak görülmektedir.
Irak'ın üç ana bölgeye ayrılması planlanmaktadır:
Kürt Bölgesi: Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti oluşturulması,
Şii Bölgesi: Güneyde, Basra merkezli bir Şii devleti kurulması,
Sünni Bölgesi: Orta Irak’ta bir Sünni devleti oluşturulması.
Suriye
Suriye’nin parçalanması, projedeki bir diğer önemli hedeftir. Suriye’de yaşanan iç savaş, bu planın bir parçasıdır. Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kontrol ettiği bir bölge oluşturulması hedeflenmiştir.
Ayrıca Suriye’nin batısında bir Alevi devleti, doğusunda ise bir Sünni devleti kurulması planlanmaktadır.
Türkiye
Türkiye, BOB’ta hedef alınan ülkelerden biridir. Özellikle Türkiye’nin güneydoğusunun bağımsız bir Kürt devleti ile birleştirilmesi planlanmaktadır.
Bu durum, Türkiye tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmış ve NATO nezdinde sert tepkilere yol açmıştır. Bu tepki, Amerikalı emekli yarbay Ralph Peters'ın "Yeni Orta Doğu" haritası 15 Eylül 2006’da İtalya'nın Roma kentindeki NATO Askeri Koleji'nde sergilenmesi ile gerçekleşti.
Haritanın, Roma'da NATO subaylarının önünde sergilenmeden önce ABD Harp Akademisi'nden onay alındığı düşünülmektedir. Dönemin Türkiye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt (1940-2019) ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace ile temasa geçerek olayı ve Türkiye dahil Orta Doğu'nun yeniden çizilen haritasını ve haritanın sergilenmesini protesto etmiştir.
İran
İran, projenin diğer önemli hedeflerinden biridir. İran’ın etnik yapısı dikkate alınarak, Beluçlar ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerin ayrılması ve bu grupların bağımsız devletler kurması planlanmaktadır.
Jeostratejik hedefler
Bölgenin parçalanarak daha küçük devletçiklere ayrılması, ABD ve müttefiklerinin şu jeostratejik hedeflerine hizmet etmektedir:
Enerji koridorlarının kontrolü
Orta Doğu ve Orta Asya, dünya enerji kaynaklarının büyük bir bölümüne sahiptir. Bu kaynakların kontrol edilmesi, küresel güç dengelerinde önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Özellikle Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve Hürmüz Boğazı gibi stratejik enerji koridorlarının güvence altına alınması hedeflenmektedir.
Rusya ve Çin’in kuşatılması
Orta Asya, Rusya’nın "arka bahçesi" olarak görülmektedir. Bölgedeki istikrarsızlık, Rusya’nın etkisini azaltmayı hedeflemektedir. Ayrıca Çin’in "Bir Kuşak, Bir Yol" projesi kapsamında Orta Asya’da artan nüfuzuna karşı bir denge oluşturulması amaçlanmaktadır.
Mahdi Darius Nazemroaya’ya göre, Orta Doğu’nun yeniden çizilmesi projesi, uzun süredir devam eden bir Anglo-Amerikan ve İsrail planının parçasıdır. Bu stratejinin arkasında yatan temel hedefler şunlardır:
Ekonomik çıkarlar
Bölgedeki petrol ve doğal gaz rezervlerinin kontrol altına alınması,
Enerji nakil hatlarının güvenliğinin sağlanması,
Orta Doğu’nun ekonomik olarak dış güçlere bağımlı hale getirilmesi.
Askeri strateji
NATO’nun Doğu Akdeniz’de ve Körfez bölgesinde askeri varlığını güçlendirmesi,
Suriye ve İran’ın sürekli olarak tehdit altında tutulması ve bu ülkelerin zayıflatılması.
Jeopolitik yeniden yapılanma
Orta Doğu’da mevcut ulusal sınırların yeniden çizilmesi,
Irak, Suriye, İran, Suudi Arabistan gibi büyük devletlerin daha küçük devletçiklere bölünmesi,
Kürtler, Şiiler ve Sünniler gibi etnik ve mezhepsel gruplar arasında sürekli bir çatışma ortamı yaratılması.
Klasik bir emperyal politika olarak “böl ve yönet” stratejisi, bölgedeki halkların ve devletlerin birbirleriyle çatışmasını sağlayarak dış güçlerin kontrolünü kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
Orta Doğu’daki mezhepsel çatışmaların körüklenmesi
Şii ve Sünni gruplar arasındaki düşmanlıkların kışkırtılması, bölgenin parçalanmasına yönelik bir adımdır. Yazar, bu stratejinin sadece Irak ve Suriye’de değil, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Yemen gibi ülkelerde de uygulandığını savunur.
Suudi Arabistan’ın rolü
Yeni Orta Doğu projesinde Suudi Arabistan gibi müttefik ülkeler aktif bir rol oynamaktadır. Suudi Arabistan yönetimi, Washington’ın talimatları doğrultusunda, bölgede mezhep temelli düşmanlıkların artmasına katkı sağlamaktadır.
Orta Doğu’nun yeniden çizilmesi ve sınır değişiklikleri
Makalede, Orta Doğu’daki sınırların yeniden çizilmesinin, Batı’nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde tasarlandığını iddia eden yazar, özellikle şu sınır değişikliklerine dikkat çeker:
1.Irak’ın bölünmesi
Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bölgelerine ayrılması öngörülüyor. Bu, hem Irak’ın zayıflamasını hem de bölgenin daha kolay kontrol edilmesini sağlayacaktır.
2.Suriye’nin parçalanması
Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti, batısında bir Alevi devleti ve doğusunda bir Sünni devleti kurulması planlanmaktadır.
3.Türkiye ve İran’ın zayıflatılması
Türkiye ve İran etnik ayrılıklar yoluyla zayıflatılmaya çalışılırken, Türkiye’nin güneydoğusunun Kürt devletiyle birleştirilmesi, İran’ın ise Beluç ve Kürt bölgelerini kaybetmesi hedeflenmektedir.
Orta Doğu’da sürekli istikrarsızlık
Sosyolog ve siyasi analist, Orta Doğu’da yaratılan istikrarsızlığın temel amacının, bölgeyi dış güçlerin çıkarları doğrultusunda kontrol edilebilir hale getirmek olduğunu savunuyor. Bölgedeki çatışmaların ve istikrarsızlığın devam etmesi, hem enerji kaynaklarının kontrol altında tutulmasına hem de bölge ülkelerinin zayıflatılmasına hizmet etmektedir.
Bu strateji başarılı olursa Orta Doğu’da hiçbir zaman kalıcı bir barış sağlanamayacaktır. Sürekli bir çatışma ortamı, bölge halklarının yaşamını olumsuz etkilemeye devam edecek ve dış güçlerin müdahaleleri için bahane oluşturacaktır.
Ekonomik hedefler: Bölgedeki enerji kaynaklarının Batı’nın kontrolüne geçmesi temel hedeftir.
Askeri hedefler: NATO’nun Doğu Akdeniz ve Körfez’deki askeri varlığının güçlendirilmesi planlanmaktadır.
Jeopolitik hedefler: Rusya ve Çin’in bölgedeki etkisinin azaltılması ve bu ülkelerin enerji kaynaklarına erişiminin engellenmesi hedeflenmektedir.
Meşhur harita ilk kez nerede yayımlandı?
Harita resmi olarak Pentagon doktrinini yansıtmasa da, NATO Savunma Koleji'nde üst düzey subaylara yönelik bir eğitim programında kullanıldı. Bu harita ve diğer benzer haritalar büyük olasılıkla ABD Harp Akademisi'nde ve askeri planlama çevrelerinde kullanılmıştır.
Ünlü "Yeni Orta Doğu" haritası, aralarında ABD Başkanı Woodrow Wilson ve I. Dünya Savaşı dönemine kadar uzanan Orta Doğu'daki potansiyel sınırların eski haritaları da dahil olmak üzere birçok başka haritaya dayanır. Haritada yer alan ve yeniden tasarlanan sınırlar, çağdaş Orta Doğu'nun sorunlarını temelden çözeceğine inanan ABD Ordusu’ndan emekli yarbay Ralph Peters'ın buluşudur.
"Yeni Orta Doğu" haritası, emekli yarbayın Temmuz 2006'da yayımlanan “Never Quit the Fight" (“Kavgadan Asla Vazgeçme”) adlı kitabında önemli bir unsurdur.
ABD ordusunun Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde Ralph Peters'ın yorumlarıyla birlikte "Kanlı Sınırlar: Daha iyi bir Orta Doğu nasıl görünürdü" başlığı ile yayımlanan bir makalede de harita yayımlanmıştır ancak sonrasında harita yayından kaldırılmıştır.
Emekli yarbay Peters'ın en son ABD Savunma Bakanlığı bünyesindeki İstihbarat Genelkurmay Başkan Yardımcısı Ofisinde görevlendirildiğini ve askeri dergiler ve ABD dışişleri için strateji üzerine çok sayıda makalesi bulunan Pentagon'un önde gelen yazarlarından biri olduğunu belirtmek gerekir.
Kaynak: Global Research/ Mahdi Darius Nazemroaya, Ana fotoğraf: Ashraf Amra – Anadolu Ajansı
Yorumunuz