Yazılar

Yeleğin sırrı

Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’in başlattığı isyan, çevreye zararlı gazların salınımını azaltmak için akaryakıta vergi artışı yapılması ile başladı. Atmosferin daha fazla delinmesini önlemek isteyen Macron Hükümeti, ekolojik bir politikayla halktan daha fazla vergi ödemesini talep ediyordu. Ancak başta Paris, merkez kentlere uzak banliyölerde yaşayan Fransızlar iş yerlerine 2 ila 4 saat arasında, otomobil kullanarak ulaşabiliyordu. Çoğu çevreciydi esasen fakat ailelerini geçindiremiyorlardı. Macron ise Saray’da yaşıyordu. Olayları Fransız basınından takip ettiğinizde Fransa’daki yoksullaşmanın düşünülenin çok ötesine geçtiği görülüyor. İnsanların çocuklarına yeterli besin sağlayamamaları en büyük sorun. Pek çok röportajda Fransızlar minicik dairelerde çocuklarına iyi bakamadıklarından yakınıyor. Anneler ve babalar çaresizlik içinde ağlayarak haykırıyor: ‘Kazandığımız yetmiyor!’
   Geçenlerde saydığım bir ekonomist ‘IMF’nin sosyalistleştiği’nden bahsediyordu. Herkese minimum maaş vaadi görünüşte IMF’nin sosyal politikalara önem vermeye başladığı gibi yorumlanabilir. Hâlbuki IMF yeni dünya düzeninin robotik sanayiye dayanacağını gayet iyi biliyor ve işlerini kaybedeceklere şimdiden bir asgari yaşam ücreti sunarak isyanın önlenebileceğini zannediyor.
   Son 4 yıldır Avrupa ve ABD’de üstelik ana akım medyada minimalizm propagandası yapılıyor. Belgesellerde, açılır kapanır yatağı kaldırıp duvara dayadığınızda boş alan yaratan, küçücük apartman dairelerinde, borçsuz yaşamanın ne kadar da keyifli olabileceği üzerine güzellemeler yapılıyor… Büyük dairelerle evlerin masraflarına ilişkin medyada alışılmamış tonda, yüklü bir eleştiri göze çarpıyor. Sanki aynı kapitalizm 1950’lerden bu yana tüm dünyaya ‘sürekli çalışırsanız mutlaka iyi bir araba ve büyük bir ev sahibi olursunuz’ demiyordu… Birdenbire lüks yaşam yerine minicik daireler ve elektrikli arabalarla basit yaşamı savunan bir kapitalizm türedi. Çünkü sistem yeni evresinde, kendi yarattığı ‘çok çalış; senin de olsun’ klişesini yerle bir etmeyi ve ‘az çalış, çok harcama; boş vaktin olsun’ mottosuna sığınmayı planlıyor. Fransızların direnişi bu oyunu bozmaya yöneliktir.
   Yazılım sektörü içinde olunca yapay zeka çalışmalarının işsiz sayısını artıracağını yakından gözlemliyorsunuz. Avrupa’nın yoksulları ve orta sınıfı da işlerini yitirmek üzere olduklarının farkında. Birkaç ay önce Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nde ‘Kara paranın tehlikeleri ve yazılım sektörü’ üzerine bir sunum yapmıştım. Çoğu bilgisayar mühendisi adayı olan arkadaşla sonrasında sohbet ettik. Sorulan sorulardan biri, yazılım sektörünün gelişmesi sayesinde birçok insanın işini kaybedecek oluşu ve ne yapılacağı idi. İnsanların yerine robotların çalışmasının doğru adımlar atılmak kaydıyla hiç de kötü sonuçlar doğurmayacağını, bugün hizmet sektöründe yer alan birçok iş kolunun ortadan kalkacağını, yazılım mimarisi oluşturma ve kodlama üzerine bir yığın yeni iş alanı doğacağını söyledim. Yaşam standartlarını yükseltmenin ve daha fazla boş zaman yaratmanın mümkün olduğunu ama bunun büyük mücadeleler sayesinde gerçekleşeceğini ekledim.
   Fransa’da başlayan ve önümüzdeki yıllarda global düzeyde giderek şiddetini artıracak öfke, düşük gelir, işsizlik ve hayat pahalılığının yanı sıra yapay zeka karşısında yaşam standartlarını artırmayı hedefleyecek. Hepimiz nefes alınabilir bir gezegende, olabildiğince huzurlu yaşamak istiyoruz. Ne var ki kapitalizm dünyayı sanayileşme ile bir çöle çevirmek, çalışanları ise işsizliğe mahkûm etmek üzere…
   Peki ya beyaz yakalı yöneticiler memnun mu? Üniversite yıllarından sonra büyük bir hırsla, kariyerlerinde başarı grafiğini sürekli yukarıya taşıyan bazı arkadaşlarım uzuncadır evlerini satıp, köylere yerleşmenin planlarını yapıyor. Gençken lüks yaşamayı, ‘iyi’ bir evlilik ve çocuk yapmayı, tatillerde dünyayı gezebilecek koşullara sahip olmayı hayatlarının amacı olarak görüyorlardı…
   Aldığın kredileri ödemek için daha fazla stres altında, daha çok çalış… Bir bakmışsın ki kölece yaşamışsın ve hayat geçmiş… Oysa nispeten özgür ve mutlu olmak, dayatılanları reddetmeye ve yeleğin sırrını kendi hayatlarımızda keşfetmeye bağlı.
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın