Mikro-Makro, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı, 1960’da kurulan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Sekreteri, inşaat mühendisi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü İnşaat Mühendisliği Programında Geoteknik Mühendisliği Öğretim Üyesi Abdullah Ekinci ile görüştü.
Türkiye’de yaşanan deprem felaketinin ardından, Kıbrıs’tan en çok kaybı verdiğimiz Adıyaman’daki İsias Otel’de İnşaat Mühendisleri Odası ekibinin yaptığı gözlemler nelerdir?
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı, bir Yönetim Kurulu üyesi ve Laboratuvar teknik personelinden oluşan İMO ekibi Adıyaman, İsias Otel’e gitti. İsias’da yapısal bir sıkıntı var. Yıkılmanın net bir şekilde nereden kaynaklandığının belirlenmesi gerekir çünkü otelin yanındaki bir başka bina yıkılmadı. Depremin sonucunda oluşacak maddi ve manevi kaybın büyüklüğü afet yönetimine ve binaların tasarımına göre değişir. Bina tasarımını da belirleyen deprem yönetmelikleridir. Arka arkaya yaşanan depremlerde söz konusu otel binası tasarımının zayıf kaldığı söylenebilir. Zemin durumuna göre genelde binalar can güvenliğini sağlamak için 475 yılda bir gelecek depreme göre yapılır. Hastaneler, okullar gibi nitelikli yapılarsa 2475 yılda bir gelecek büyüklüğe göre hazırlanır. Bu süreler deprem istatistiklerine, deprem döngülerine göre belirlenir. Bir binanın ekonomik ömrü 50 ila 100 yıl arasındadır ve malzeme de insan gibi yaşlanır ve özelliklerini kaybeder. Türkiye’de son depremlerdeki büyük yıkımların sebeplerinden biri, projelerin sahada uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmemesidir ve can kaybı da buna bağlı olarak artmıştır.
Türkiye basınına konuşan uzmanlardan öğrendiğimiz, Türkiye’de inşaatların denetimini yapmakla görevlendirilmiş şirketlerin ödemelerinin de inşaat şirketleri tarafından yapılması ve bunun yolsuzluğa ve kötü yönetime neden olması…
Bizde öyle değil, bizde bir binanın doğumundan ömrünün sonuna kadar sorumlu olan inşaat mühendisidir. Bizde vize mekanizması var ancak Türkiye’de vize kaldırıldı.
Bizde de kaldırılmaya çalışıldı…
Vizenin özellikle deprem sonrası hizmet vermesi gereken devletin üreteceği hastane, okul, devlet daireleri gibi yapılardan kaldırılması söz konusu oldu. Büyük bir mücadele verildi. Tam depremden önce rafa kaldırıldı ancak öneriyi yapan bazı milletvekilleri konunun takipçisi olacakları iddiasındadırlar. Bu mekanizmanın gerekliliğinde ne kadar haklı olduğumuz maalesef görüldü. Biz mesleki denetim yaparız. Oda olarak bir projenin deprem yönetmeliklerine uygun olup olmadığını, zemine uygunluğunu denetleriz. Ardından inşaat başlar. Bizde inşaatın başlaması için şöyle bir süreç var: Mevcut mevzuata göre, sahada belediye, projenin inşaat mühendisi buluşur, mimar ve Kadastro da gelir. Ve proje aplike edilerek, yapının nereye, ne kadar mesafede oturacağı ve kotları belirlenir. Daha sonra inşaat mühendisi her gelen demiri, betonu ve projeye göre zemin iyileştirmesi varsa, bunun doğru yapıldığına kadar her şeyi denetler ve ‘ataşman defteri’ dediğimiz deftere not düşer, laboratuvar deneylerini yapar ve en son tüm bu evrakları İnşaat Mühendisleri Odası’na getirip onaylatır. Her şey usulüne göre yapıldıysa ardından belediye tarafından ‘final approval’ (‘son onay’) verilir ve sonra koçan çıkar.
İnşaat mühendisi Abdullah Ekinci
O zaman nasıl oluyor da sizin araştırmanıza konu olan İskele bölgesinde Long Beach’de veya Tuzla’da bu projeler onay alıyor?
Akademisyen olarak biz öğrencilerimize bir inşaat mühendisinin her türlü koşulda bina imal edebileceğini anlatırız. Tasarımından inşasına kadar çok daha kötü zeminlerde de tasarımda ve uygulamada değişiklikler yapmak kaydıyla inşaat yapılabilir. Bizim adamız deprem riski olan bir adadır. M.Ö 15’inci yılda yaşanan büyük Salamis Depremi’nden sonra Salamis’in bir kısmı sular altında kaldı. O zamanlar insanlar Salamis’ten uzaklaşarak Tuzla’nın üst kısmına yerleşti. İskele’de kayalık zemine taşındılar. Son 100 yılda da özellikle güney Kıbrıs’ta Baf açıklarında yüksek büyüklükte olmak üzere Mağusa açıklarında ve Larnaka’da, Kıbrıs yayı üzerinde birçok deprem oldu. İskenderun Körfezi’nden geçen bu yay Kıbrıs’tan Girit’e doğru devam eder. Biz bina tasarımlarımızı bu yayın üretebileceği depreme göre yaparız. Bu yay denizden geçer. Yerleşim birimleri altındaki faylar aktif değildir. Lefkoşa’nın altından veya Beşparmak Dağları’nın altından geçen faylar da var ancak bu faylar 30 bin sene önce aktifti ve daha sonra da oralarda deprem olmadı. Kıbrıs’ta aktif faylar denizden geçer ama deniz altındaki fayların yerleşim birimlerine olan mesafesi çok önemlidir. 500 km. ötede Türkiye’nin Pazarcık ilçesindeki depremi Kıbrıs’ta hepimiz hissettik. Bizde deprem olursa, 100 km. veya 50 km. denizin içerisinde olacak olan bir depremden etkileniriz ki tarihsel veriler bize daha önce Kıbrıs’ta denizde meydana gelen 6 ve 7 büyüklüğünde depremler olduğunu gösteriyor zaten.
Long Beach ve Tuzla’nın riski tam olarak nereden kaynaklanıyor?
Biz hem Oda olarak hem üniversite olarak bahse konu bölgelerde birçok çalışma yürüttük, halen de yürütüyoruz. Long Beach ve Tuzla bölgelerini kapsayan bu çalışmaları yapmamızın önemli bir nedeni var. İnşaat Mühendisleri Odamız’ın mevcut veri tabanında yaklaşık 3.000’e yakın sondaj noktasında bize gelen evraklardan işlenmiş verilerden zayıf zeminler belirlenmişti. Adanın tüm verileri bize geliyor ve işleniyor. Bu kötü zeminler Lefkoşa’da Şişen Killer bölgesinde mevcuttur, bu bölge su ile etkileşime girdiği zaman şişiyor. Hatta bu konuda Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu 90’lı yıllarda yaptığı bir araştırma ve çıkarttığı bir harita bulunmaktadır. Daha önce Rus jeologların hazırladığı bir rapor da var. Lefkoşa Şişen Killer bölgesinde 2-3 kat gibi hafif bir bina yaptığınızda bile bina şişme yapıyor ve binayı oynatıyor. Bunu engellemek için hareketi önleyen bir temel çeşidi olarak radye temel yapılması gerekiyor. Şişen killer sonucu bina eğilirse ölüme neden olmaz ama deprem olursa düşen eşyalar insan yaşamını riske sokabilir. Kötü zemine sahip bir diğer bölge ise Tuzla bölgesidir. Trodos Dağları’ndan akan dereler, özellikle Kanlı Dere, Mağusa’da Tuzla’dan denize akar. Derenin taşıdığı ince taneli zeminler oradan denize akar. Milyonlarca yıldır derelerin taşıdığı zemin Tuzla’da birikmiştir. Tuzla’da bu nedenle 50-60 metrelik zayıf zemin bulunuyor. İskele, Long Beach’de ise sorun, Beşparmaklar’dan Sınırüstü Göleti’nden gelen iki derenin Long Beach’de alüvyon zemin oluşturmasıdır. Bu nedenle Long Beach’de bir depremin hangi mesafede gerçekleştiği çok önemlidir. Bizim verilerimize göre orada riskli zeminler mevcuttur.
Tuzla ve Long Beach ile ilgili raporlar ne zaman hazırlandı?
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan Tuzla Raporu 2015’de yayımlandı. Long Beach’le ilgili 2018’de ben uyarıcı bir yazı yayımladım.
Bu rapor ve uyarıların ardından ne kadar bina inşa edildi oraya?
Net bir rakam veremem ama iki bölgede de projeler bu zemin özelliklerine göre yapılıyor. Projelerde sorun yok ve proje bazında, zeminlerde maliyeti %2-3 oranında artıran iyileştirmeler yapılıyor. Ancak esas sıkıntı denetimlerdedir. Şahsen şikâyetler neticesinde yaptığım incelemelerde, Long Beach’de, yetersiz zemin iyileştirme çalışmalarının yapıldığını gözlemledim. Hem proje müellifine hem de İskele Belediyesi’ne bu konuda uyarılarda bulunduk. Projelerin vize aracılığı ile bu bölge için bir tamam üretildiğini biliyoruz, Belediye de denetlemiş olsaydı oradaki iyileştirmenin yeterli ölçüde yapılmasını sağlardı.
İskele, Long Beach'de ölçüm ve üzerinde çalışma yapılması gereken, limitler üzerinde oturma yaşadığı iddia edilen yapı...
Türkiye’de olan Kıbrıs’ta da gerçekleşiyor o halde…
Evet. Projelerde bunlar zaten öngörülüyor ancak denetim sıkıntılı olursa bu sonuçlar ortaya çıkıyor. Ve bizim Oda olarak müdahale yapabildiğimiz sadece projelerin inşaat mühendisleridir. Şirketlerle bir bağlantımız yok.
İskele Belediyesi sizin raporlarınızda haberdar nihayetinde ve denetimlerden sorumlu olan da belediyeler değil mi?
Evet, elbette durumu biliyorlar. Long Beach’de de Tuzla’da da kötü bir zemin olduğunu yerel yönetim biliyor. Hatay’da neden daha fazla kayıp oldu? Çünkü zemin alüvyondur. Zemin tıpatıp Long Beach ve Tuzla gibidir. Long Beach ve Tuzla zeminden ötürü, Lefke ve Mağusa Kıbrıs yayına yakın olduğu için riski olan bölgelerdir. Girne’de fay hatları ölüdür. Depremlerin yıllar içinde olduğu bölgeler Mağusa ve Lefke’dir.
"Hatay’da neden daha fazla kayıp oldu? Çünkü zemin alüvyondur. Zemin tıpatıp Long Beach ve Tuzla gibidir. Long Beach ve Tuzla zeminden ötürü, Lefke ve Mağusa Kıbrıs yayına yakın olduğu için riski olan bölgelerdir. Girne’de fay hatları ölüdür. Depremlerin yıllar içinde olduğu bölgeler Mağusa ve Lefke’dir. Elbette büyük bir deprem olursa, Girne’yi de etkileyecektir. Aynı zemin koşullarında büyük bir deprem sırf Lefkoşa Kıbrıs yayına daha yakın olduğu için Lefkoşa’yı Girne’ye göre daha fazla etkileyecektir"
Diğer bölgelere geçecek olursak…
Bizim işlenmiş ve işlenmekte olan veri tabanımız yatırım olan yere göre oluşuyor. Kalecik’de de yavaş yavaş bu tip problemli, yumuşak zeminlerin olduğu görülüyor. Kaldı ki sadece zemin değildir sorun olan, fay hattına olan mesafe de önemlidir. Lefke’nin kıyı sahilinde de yeni yapılar, yüksek binalar, nitelikli yapılar var; zemininden tutun kolonuna kadar yüksek apartmanların inşa edildiği bu bölgelerde zemin sorunludur; zira deprem riski mevcuttur. Ayrıca nüfus da yoğundur bu bölgelerde. Deprem sonrası bu nüfusu nasıl yöneteceğiniz açısından bu unsurlar önemlidir. Yüksek katlı binalar inşa edilebilir, sakınca yoktur ancak zeminini ona göre inşa edeceksiniz. Selimiye Cami 800 yıl önce yapıldıysa ve bugün halen ayaktaysa, bugün bu şartlarda dayanıklı bina çok daha kolay yapılır. Sadece denetlenmesi lazım. Yoksa sıvılaşmadan binalar yan yatar. Binanın altında su varsa ve zemin ince taneli olursa, suyun sürtünme gücü azalır. Deprem olduğunda o basınç artar ve zeminler artık sıvı gibi davranır. O zaman mukavemet gücü düşer ve binayı kaldıramaz, bina yıkılır. Hatay’da neden daha fazla kayıp oldu? Çünkü zemin alüvyondur. Zemin tıpatıp Long Beach ve Tuzla gibidir. Long Beach ve Tuzla zeminden ötürü, Lefke ve Mağusa Kıbrıs yayına yakın olduğu için riski olan bölgelerdir. Girne’de fay hatları ölüdür. Depremlerin yıllar içinde olduğu bölgeler Mağusa ve Lefke’dir. Elbette büyük bir deprem olursa, Girne’yi de etkileyecektir. Aynı zemin koşullarında büyük bir deprem sırf Lefkoşa Kıbrıs yayına daha yakın olduğu için Lefkoşa’yı Girne’ye göre daha fazla etkileyecektir.
Benzeri bir deprem olursa…
Benzeri değil ama Kıbrıs yayında 6,5-7 büyüklüğünde bir deprem bekliyoruz zaten.
Long Beach ve Tuzla’da düzgün yapılmayan binalar açısından hangi önlemler alınabilir?
Düzgün denetim yapılmadıysa da bunu şimdi denetleyebiliriz. Jeofizik yöntemlerle gidip kazıkların boyutunu ölçebiliriz. Uygun değilse, bunu düzeltmenin çözümleri var. Hemen yıkın, atın diyemezsiniz. O binalara iyileştirme yapılabilir. O iyileştirme toplam yapı maliyetinin yüzde 40’ına ulaşırsa o binayı düzeltmeye değmez, yıkın, daha iyi deriz. Bu söylediklerim Tuzla ve Long Beach için özellikle geçerlidir. Elimizde bu bölgelere ilişkin çok veri var. Bunlar zaten uluslararası olarak, geçen yıl Ekim ayında düzenlediğimiz konferansta irdelenmiştir. Konferansa Kaliforniya’dan, Hindistan’dan Japonya’ya kadar bilim insanları geldi ve Tuzla ve Long Beach özelinde workshop yaptık. Uluslararası Zemin Mekaniği Derneği’nin etkinliğiydi bu ve bu insanlar alanlarında dünyanın en iyileriydi. Orada zaten bu riskler üzerine çalışıldı ve riskler belirlendi.
"Öncelikli kontrol edilmesi gereken bölgeler, Tuzla, Long Beach, Kalecik, Lefke, Lekoşa’da Şişen Killer’dir. Şişen Killer bölgesi Ortaköy’den başlar Yenikent’i de kapsayacak şekilde devam eder. Bu bölgelerde imar planları bu riskleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Tasarımlar da keza. Denetim en büyük sıkıntımız. Projeye uygun denetim yapılması gerekiyor"
Sonuç olarak öncelikli kontrol edilmesi gereken bölgeleri tanımlayacak olursak Tuzla ve Long Beach dışında hangi bölgeleri saymamız gerekir?
Tuzla, Long Beach, Kalecik, Lefke, Lekoşa’da Şişen Killer’dir bu bölgeler. Şişen Killer bölgesi Ortaköy’den başlar Yenikent’i de kapsayacak şekilde devam eder. Bu bölgelerde imar planları bu riskleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Tasarımlar da keza. Denetim en büyük sıkıntımız. Projeye uygun denetim yapılması gerekiyor. Sahada denetleyecek olan, yasanın emrettiği şekilde müellif ve belediyelerdir. Ama belediyelerde de o teknik alt yapı ve teknik personel yok. Bu nedenle belediyelere inşaat mühendisi ve mimar gibi istihdamların yapılması gerekiyor.
Siz Oda olarak denetleyemezsiniz ancak Belediyeler denetleyebilir değil mi?
Evet, yasal olarak denetleyecek olanlar belediyelerdir. Biz oda olarak sadece proje bazında denetim yaparız. Sahada denetleyecek olan, yasanın emrettiği şekilde müellif ve belediyelerdir. Ama belediyelerde de o teknik alt yapı ve teknik personel yok. Bu nedenle belediyelere inşaat mühendisi ve mimar gibi istihdamların yapılması gerekiyor. Biz Oda olarak kaçak yapıların uydu görüntülerinden tespit edildiği bir sistem üzerinde çalışıyoruz.
Kaçak yapılarla ilgili haftada ortalama İnşaat Mühendisleri Odası’na kaç şikâyet geliyor?
Ortalama haftada 2-3 kaçak yapı ile ilgili devamlı şikâyet gelir. Biz de kaçak yapıyı durdurmaları için belediyelere bildiririz ancak bizim yapabileceğimiz sadece bildirmek, başka yetkimiz yok. Sistem olarak Lefkoşa Türk Belediyesi en iyi uygulamaya sahip belediyedir. Lefkoşa Türk Belediyesi’nde final approval’a gelmeden tüm evrakların tamamlanması ve İnşaat Mühendisleri Odası’ndan mühürlü olması isteniyor. 2015’de geçen Mesleki Kontrolörlük Tüzüğü’ne uygun hareket eden tek belediyedir.
"Deprem sonrası birçok belediye Odamızla irtibata geçti. Girne Belediyesi ise kontrolleri kendisinin yapacağını açıkladı. Nasıl yapacak bilmiyorum. Girne Belediyesi hasarlı binaların tespitini yapıyormuş. Kim yapıyor, hangi metodu kullanıyor bilmiyoruz. Yasalarımız aslında her şeyi tarif etmiştir. Yasa bir bina ile ilgili herhangi bir raporu veya çalışmayı sadece müellifi, yani yeterliliği olan yapar diyor. Keza Alsancak, Lapta, Çamlıbel bir belediyedir artık ve bu belediye de bizimle iletişim kurmadı. Çatalköy ve Güzelyurt’tan da öyle bir talep yok"
Girne Beycanlar Mağazaları bölgesinde, 2 dükkânı birleşitirmek amacıyla kiriş ve kolon kesilmiş durumda! Fotoğraf 15 Şubat 2023 tarihinde çekilmiştir.
Belediyelerde yeterli inşaat mühendisi var mı?
Yok. Mesela İskele Belediyesi’nde bir tane inşaat mühendisi, bir tane de mimar var diye biliyorum. Bazı belediyelerde inşaat mühendisi yok. Alsancak, Lapta, Çamlıbel Belediyesi’nde bir inşaat mühendisi var ve en büyük coğrafyaya ve en büyük yatırıma sahip bölgeye bir inşaat mühendisi bakıyor. Sistem olarak Lefkoşa Türk Belediyesi en iyi uygulamaya sahip belediyedir. Lefkoşa Türk Belediyesi’nde final approval’a gelmeden tüm evrakların tamamlanması ve İnşaat Mühendisleri Odası’ndan mühürlü olması isteniyor. 2015’de geçen Mesleki Kontrolörlük Tüzüğü’ne uygun hareket eden tek belediyedir. Ama bazı diğer belediyelerde müteahhit firmayla belediye arasını bozmak istemiyor. Firma verin final approvalımı, koçanımı alayım diyor. O süreci tamamlamıyor, bürokrasiymiş gibi algılıyor. Gönyeli Belediyesi de mart ayında tüzüğe uygun olarak hareket edeceğini söyledi. Mağusa Belediyesi ise bazı inşaatlarda tüzüğe uygun hareket ediyordu ve şu aralar tamamı için tüzüğe uygun hareket etmeye başlayacağını bildirdi ve bizden yardım istedi. Değirmenlik Belediyesi de bizimle irtibata geçti. Deprem sonrası birçok belediye Odamızla irtibata geçti. Girne Belediyesi ise kontrolleri kendisinin yapacağını açıkladı. Nasıl yapacak bilmiyorum. Girne Belediyesi hasarlı binaların tespitini yapıyormuş. Kim yapıyor, hangi metodu kullanıyor bilmiyoruz. Yasalarımız aslında her şeyi tarif etmiştir. Yasa bir bina ile ilgili herhangi bir raporu veya çalışmayı sadece müellifi, yani yeterliliği olan yapar diyor. Müellifi olanla işveren yani mal sahibi arasında problem olursa o zaman müelliflik başkasına devredilebilir. Biz bunu Yönetim Kurulu kararı ile devrettirebiliriz. Keza Alsancak, Lapta, Çamlıbel bir belediyedir artık ve bu belediye de bizimle iletişim kurmadı. Çatalköy ve Güzelyurt’tan da öyle bir talep yok.
Prof. Dr. Celal Şengör’ün yaptığı bir açıklamada, Meserya ve Girne civarında denize yakın bölgelerin ve Maraş’ın deprem beklentisi açısından en dikkat edilecek yerleşim yerleri olduğunu ifade etmesine ne diyorsunuz?
Deprem konusunda Kıbrıslı bilim insanlarını dinlemeleri için ya Japon olmamız ya da 50 yılın üzerinde tecrübemiz mi olması gerekiyor? Kendi coğrafyanızda çalışmış olmanız çok önemli. Hocamız Kıbrıs özelinde geçtiğimiz yıl yayınlanan konferans bildirisinde bu konuya değinmiştir. Ancak özellikle Girne konusundaki gözlemleri daha detaylı çalışmalar gerektirmektedir.
"Maraş, Laguna Apartmanı zemininde deprem esnasında sıkıntı yaratabilecek bir kum var ve bina çok kötü durumda"
Maraş’ta Laguna Apartmanı yıkılmak üzere deniyor…
Laguna Apartmanı ile ilgili Bilirkişi Raporu var. Vakıflar İdaresi tarafından apartmanın boşaltılmasına karar verilmiştir. Deprem olduktan sonra bile boşaltılmadı ancak boşaltılmasına yönelik tebligat olduğunu biliyoruz. Çok kiracı var deniyor. Apartmanın zemininde deprem esnasında sıkıntı yaratabilecek bir kum var ve bina çok kötü durumda.
Girne’de de çok eski, yıkıldı yıkılacak binalarda halen 2’inci ve 3’üncü ülkelerden kiracıların kaldığını görüyoruz…
Biz de duyuyoruz. Bu tür binalarda öncelikle mal sahibi açılan çatlakların kirişler ve kolonlar üzerinde devam ettiğini görüyorsa ciddi bir problemin başladığının farkında olmalıdır. Eğer binanın bir yanında oturma veya kalkma varsa, dışarıdan bakıldığında temelde boşalma varsa sorun başlamış demektir. Long Beach’de bazı binalarda temelde boşalma olduğu görülebilir. 5 senelik binalarda bile boşalma var. Bazıları 10-15 senelik ve onlarda da boşalma var.
Bir de işin küresel ısınma boyutu var. Suların yükselmesi nedeniyle sular altında kalacak bölgeler raporlara yansımış durumda…
Girne’de sahil boyunda birçok noktada erozyon var ve binalar çatlamış durumdadır. Bunun sebebinin matematiksel olarak ispatı çok zor ancak iklim değişikliği olduğunu düşünüyoruz. Lapta’dan Çatalköy’e kadar 5-6 örnekte hem küresel ısınmanın sebebiyet vereceği deniz suyunun yükselmiş olma durumu hem de aşırı sıcak ve aşırı yağışların artmasından ötürü zeminlerin etkilendiği görülüyor. İklim değişikliği nedeni ile normal döngü bozulmaya başladı. Girne Kalesi’nin yanındaki bir kilisede, Alsancak Özgürlük Anıtı’nda hasarlar tespit ettik ve Deniz Şehitliği ile Girne Kalesi arasında kalan bölgenin yarısı erozyondan dolayı yok oldu. Keza Çatalköy’de birkaç eski villa projesinde, aynı dönemde inşa edilen tüm bu yapılarda binalar çatlamıştır. 1930’larda yapılmış yapılardır bunlar ama son dönemde erozyonun hızlandığını tespit ettik. Bu binaların yaşadığı zararların önlenmesi önceden görülmesi ve tedbir alınması şartıyla mümkündür. Hastalık gibi çok geç kalırsanız artık çok bir şey yapılamaz hale gelebilir.
Yüksek çıkılan yapılar ekstra risklidir diyebilir miyiz?
Evet ama yüksek çıkılan yapıların zemininde gerekli şekilde iyileştirme yapıldıysa sorun yoktur.
Yorumunuz