Algıyı yönetmek, belirli bir hedef kitlesini bir düşünceye ya da iddiaya psikolojik olarak yönlendirerek, o fikrin doğru olduğuna insanları ikna etmektir. Algı yönetimi günümüz dünyasında birçok farklı teknikle üretilebilen, siyasetten pazarlamaya, kurumlardan çalışanlarına kadar hayatın her alanında sürekli karşılaştığımız bir olguya dönüşmüştür.
2. Dünya Savaşı algı yönetimi konusunda pek çok tarihsel örnek içerir. Savaşın ilk yılı algı yönetiminde büyük bir çığır açan bir propagandaya tanık olmuştur. Hikâye şöyle başlar: Sovyetler Birliği’nin Finlandiya ile sınırına çok yakın konumdaki, o zamanki adıyla Leningrad (St. Petersburg) kenti Baltık Denizi’nden gelebilecek tehditler karşısında savunmasızdır. Güya kentin korunması için Stalin Finlere bir dizi teklif yapar. Sovyetler Birliği’nin sunduğu öneriler Finlandiya tarafından bir bir reddedilince Rusya 1939’da Finlandiya’ya saldırır.
Karda geçtiği için tarihe ‘Kış Savaşı’ olarak kaydedilecek bu savaşın ‘görünmez’ Fin askerleri tarafından büyük bir başarıyla yürütüldüğü propagandası o kadar etkili olmuştur ki Rus askerleri arasında Fin askerlerinin olağanüstü güçleri olabileceği söylentisi yayılmaya başlamıştır. Öyle ki Karelian Ormanı’nında görünmez Fin askerleri Rus askerlerini tek tek öldürüyor; ormana giren Kızıl Ordu askerleri ormandan sağ çıkarlarsa bir daha asla ormana dönmeyi kabul etmiyordu. Fin hükümeti ‘Beyaz Ölüm’ adı verilen algı yönetimi sayesinde Rus askerlerini yıldırmayı başarıyordu.
Dünya savaşlar tarihinin en başarılı algı operasyonu örnekleri arasına giren ‘Beyaz Ölüm’ şayiasının sırrı gerçekte çok basitti: Fin askerleri karda görülmelerini engelleyen beyaz üniformalar giyiyor, kayakla karda kayarak aniden ortadan kaybolabiliyor ve ormandaki ağaçların üzerine tünedikleri için Rusları yerden ve tepeden âdeta avlıyordu. Düzenli ordu askerleri arasında olmayan, çiftçilikle geçinen Fin keskin nişancı Simo Hӓyhӓ ise savaşa ‘Beyaz Ölüm’ mitini zenginleştiren en büyük katkıyı koyuyordu.
-20 ila -40 arasında seyreden hava koşullarına alışık olan Hӓyhӓ’nın tam 505 Rus askerini tek başına öldürdüğü iddia edilir. 100 günde, günde ortalama 5 Rus askerini öldüren Hӓyhӓ Kızıl Ordu askerleri arasında büyük bir korku yaratmıştır ve Rusların savaşı bitirmesinin başlıca sebepleri arasında gösterilir. Ruslar ‘Beyaz Ölüm’ün çok keskin bir nişancı olduğunu anlayınca bir grup Rus keskin nişancıyı Baltık Körfezi’ne gönderdiyse de Kızıl Ordu Hӓyhӓ ile başa çıkamayacak ve asker kaybı çok olan Rusya oldukça küçük bir toprak parçasına razı olarak Finlandiya’dan çekilecekti.
2. Dünya Savaşı’ndan günümüze geldiğimizde algı yönetiminin artık eğitimli insanlar üzerinde hiçbir tesiri kalmadığını iddia edebiliriz. Mesela, Orta Doğu’da temelsiz iddialarla açtığı savaşlar ABD’nin algı yönetiminde en başarılı ülkeyken inandırıcılığını tamamen yitirmesine neden olmuştur.
Kuzey Kıbrıs’ta algının en çok yönetildiği dönem 2004 Referandumu dönemidir. Yabancı misyon şeflerinin çözüm mitinglerinde boy gösterebildiği referandum döneminde, Avrupalılar Kıbrıslı Türklerin evet demesi için eşine az rastlanır bir algı operasyonuyla, AB’nin Kıbrıslı Türklerin yanında olduğuna toplumu ikna etmişti. Hatırlarsanız, içinden ev ve araba anahtarlarının çıktığı süslü paketlerin ekranlarda gösterildiği reklam filmleriyle çözümün herkese ev ve araba sağlayacağı vaat edilmiş ve algı yönetimiyle referandumdan hatırı sayılır bir evet çıkmıştı.
Geçtiğimiz günlerde hepimizin tanık olduğu, konu çok farklı olsa da yeni bir algı operasyonu yapıldı. Ama halkımız tecrübeliydi. Artık ne fiyonklu paketlere ne de bazı iddiaların bu şekilde savrulabileceğine inanç besliyordu.
Sözün kısası, Kuzey Kıbrıs’ta algıyı yönetmek artık sanıldığı kadar kolay değil. Politikacılar karşılarında algı operasyonlarına karnı tok, zihni açık bir toplum olduğunu görmeliler.
Toplumu hafife almaya devam edenlere ders olsun...
Yorumunuz