Can Sarvan
Dr. Sıla Usar İncirli siyasette en önde giden kadınlarımızdan biri… Güçlü hafızası ve iyi bir hatip olmasıyla tanınan Sıla Hanım’la yaptığımız röportaj sırasında tüm sorularıma anında ve seri bir şekilde yanıt verdiğini fark ettim. Ülkemizin kuşkusuz en iyi nöroloji uzmanıdır, belki de ileride en güçlü siyasetçi olarak anılacak…
Dr. Sıla Pandemi Hastanesi’nin Türkiye’den hibe ile değil döviz cinsinden kredi ile yapıldığını hatırlatınca, kendisine Kıbrıs’ın güneyine Avrupa Birliği tarafından 2026’ya kadar yarısından fazlası hibe olarak verilecek kaynaklarla ilgili de soru sordum.
Usar iktidara geldiklerinde, Kıbrıs Türk toplumuna sağlanması gereken %25-30 oranında aşı tedariğinin %10’larda sınırlı kalmasını ve Güney’e 4.4 milyar Euro kaynak ayrılırken Kıbrıslı Türkler için Mali Yardım Tüzüğü’nün genişletilmesini Avrupa Birliği ile görüşeceklerini; Türkiye ve AB ile doğru zeminde diyalog kuracaklarını açıkladı.
AB’nin adanın güneyine ayırdığı kaynak ile ekonomik ve sosyal anlamda Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasındaki makas açılıyor. Dr. Sıla Usar İncirli’nin bu duruma gösterdiği tepki çok şey anlatıyor ve bu süreçle iki taraflı mücadele edecek bir kadın olması açıkçası birçok kişiyi umutlandırıyor.
Biliyorsunuz bir Adalet Bakanlığı kurulması baskısı var. UBP içinde sayısı azımsanmayacak bir grubun dış baskıyla bakanlığın kurulmasını desteklediği ileri sürülüyor. Sizin görüşünüzü alabilir miyim?
Bizim ülkemizde yargının bağımsızlığı Anayasal koruma altındadır. Yüksek Adliye Kurulu tarafından da gözetilir. Yargı bağımsızlığı kuvvetler ayrılığı ilkesi ile birlikte hem Anayasal hem de Yüksek Adliye Kurulu tarafından korunan bir sistemdir. Ülkemizdeki yargı bağımsızlığı kimsenin öyle kolay kolay zedeleyebileceği, yön verebileceği ya da manipüle edebileceği bir noktada değildir. Yargımızın bağımsızlığı bizim için bir onur ve gurur kaynağıdır. Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak yargının bağımsızlığını güçlü bir şekilde savunan bir partiyiz. Türkiye Cumhuriyeti sadece Lefkoşa Büyükelçiliği’nde değil başka ülkelerdeki büyükelçiliklerinde de adli müşavirler görevlendiriyor. Adli müşavirler söz konusu ülkelerde yaşayan T.C vatandaşlarının hukuki meseleleriyle ilgilenirler. Ülkemizdeki T.C adli müşavirlerinin yargı bağımsızlığına müdahale edeceklerini düşünmüyorum.
"Ulusal Birlik Partisi defalarca Anayasa’yı çiğnemiş bir partidir. UBP zihniyetinin iktidarda olması halinde Anayasal koruma altında olan yargı bağımsızlığının da tehlikeye gireceğine dair halkta bir endişe olmaya devam edecektir. T.C Elçiliği’ne adli müşavirin atanmasıyla yargıya müdahale edebileceğini düşünmüyorum. Bunun mümkün olduğunu da düşünmüyorum"
Yaşanan müdahalelerin halk üzerinde yarattığı yansımalara dikkat çekilmelidir. Şöyle ki yakın zamandaki seçimlerde Kıbrıslı Türklerin iradesine müdahale edilmiş, bu durum da halkta ciddi bir huzursuzluk, refleks ile tepki gösterme hali ortaya çıkarmıştır. Anayasa’yı çiğnemeyecek, Anayasa’ya saygılı, Anayasa’yı koruyan siyasi partiler iktidarda olmadığı sürece bu tür endişeler halkta devam edecektir. Ulusal Birlik Partisi defalarca Anayasa’yı çiğnemiş bir partidir. UBP zihniyetinin iktidarda olması halinde Anayasal koruma altında olan yargı bağımsızlığının da tehlikeye gireceğine dair halkta bir endişe olmaya devam edecektir. T.C Elçiliği’ne adli müşavirin atanmasıyla yargıya müdahale edebileceğini düşünmüyorum. Bunun mümkün olduğunu da düşünmüyorum. Ama insanlarda böyle bir kaygı, endişe ve refleks oluşmuş olmasıdır üzerinde durulması gereken. Kıbrıslı Türklerin iradesi korunmalıdır, zedeleyici müdahalelere asla izin verilmemelidir, Anayasa’ya saygılı siyasi partiler iktidarda olmalı, Anayasa’yı ihlal edenler yönetimden uzak tutulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin doğru zeminde yürümesinin önemi bu örnekte de bir kez daha ortaya çıkmıştır. CTP hiçbir zaman Anayasa’nın hilafına hareket etmez ama Anayasa’nın daha çağdaş, demokratik olması, hak ve özgürlüklerin güçlenmesi yönünde değişmesi için de çok uğraşır. CTP’nin 2014 referandumunda verdiği mücadele unutulmamalıdır, bu mücadele sürecektir. İrademize yönelik Türkiye Cumhuriyeti veya başka yerlerden gelen müdahalelerin insanlarımız üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını artık anlamak gerekiyor.
"Hedefimiz vergilendirilmemiş her türlü kazancın denetlenmesi ve vergilendirilmesidir. Kayıt dışı ekonomiyi denetleyeceğiz ve kamu maliyesinin gelirlerini artıracağız. Buna karşın hedefimiz vergileri artırmak değil bilakis ödenmesini teşvik etmek için düşürmektir. Vergide adaleti sağlayacağız. UBP’nin heves ettiği gibi sabit gelirli insanların, asgari ücretlinin vergi dilimlerinin artırılmasına karşıyız. Kara parayla mücadele aynı zamanda uluslararası bir sorundur ve kara para ile mücadele CTP iktidarında taviz vermeden sürecektir"
Manifestonuzda şans oyunlarından yasal olarak alınacak vergilerin artırılması yönünden bir altyapı kurulacağından bahsediliyor ama kara paraya yönelik vergi cezalarından, kalburüstü avukatların ve doktorların kazandıklarının denetlenmesinden bahsedilmiyor. Bir yandan da Türkiye’den ekonomik olarak bağımsızlaşmaya en çok vurgu yapan partilerden biri CTP’dir...
Hedefimiz vergilendirilmemiş her türlü kazancın denetlenmesi ve vergilendirilmesidir. Kayıt dışı ekonomiyi denetleyeceğiz ve kamu maliyesinin gelirlerini artıracağız. Buna karşın hedefimiz vergileri artırmak değil bilakis ödenmesini teşvik etmek için düşürmektir. Vergide adaleti sağlayacağız. UBP’nin heves ettiği gibi sabit gelirli insanların, asgari ücretlinin vergi dilimlerinin artırılmasına karşıyız. Kara parayla mücadele aynı zamanda uluslararası bir sorundur ve kara para ile mücadele CTP iktidarında taviz vermeden sürecektir.
Mali Polis’in güçlendirmesi gerekiyor bunun için…
Bu sadece iradeyle ilgilidir. Eğer kayıt dışı ekonomiyi denetlemek isterseniz, bizim inancımıza göre bu ülkede bunu yapmamızın önünde hiçbir engel yoktur. CTP’nin iktidarda olduğu 2008 yılında Mal Bildiriminde Bulunulması Yasası’nı Meclis’ten geçirdik. Söz konusu yasanın kapsamının genişletilmesi ve güncellenmesi Erhürman Hükümeti’nin gündeminde oldu. Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi’ndeki milletvekili arkadaşlarımız çok önemli çalışmalar yaptılar. Hatta yasanın son halinin verileceği komite toplantısına Sn. Tufan Erhürman bizzat katıldı. Lakin birkaç gün içinde Halkın Partisi hükümetten çekilme kararı alınca yasa çalışması ne yazık ki sonlandırılamadı. 23 Ocak seçimlerinin ardından hükümete geldiğimizde bu konuyu yine öncelikli gündemlerimiz arasına alıp yasal düzenleme ile altyapı ve insan kaynağı eksikliklerini tamamlayacağız. UBP’nin yaratmış olduğu kaostan ülkeyi çıkaracak yasal ve idari çalışmaları yapacağız. Kayıt dışı ekonominin denetlenmesi ve Mal Bildiriminde Bulunulması Yasası’nın kapsamının genişletilmesi ve güncellenmesi önceliklerimiz olacaktır.
"Pandeminin başından beri önce Sn. Tatar, sonra Sn. Saner, şimdi de Sn. Faiz Sucuoğlu pandemiyi hafife aldı, gelip geçeceğini düşündü. Biz Meclis kürsüsünden salgına dikkat çekerken Sn. Pilli virüsün ülkemize gelmeyebileceğini; biz hazırlık yapın derken Sn. Tatar yaz aylarında virüsün ülkemizdeki sıcağa dayanamayacağını söylüyordu. Salgın hiç olmamış, her şey eskisi gibi devam edecekmiş düşüncesiyle ülkeyi yönetmeye kalktılar ve çok zarar verdiler"
Kiraların artması ve denetlemesi konusunda da sıkıntılar var. Ülkemize gelen öğrenciler bir yandan hayat pahalılığı da arttığı için sürekli bu sorundan yakınıyor ama denetim olmadığından…
Hayat pahalılığı arttıkça maalesef kiralar da artıyor. Sadece öğrencilerin değil bütün gençlerin hayatlarını kurmalarında büyük zorluklar oluşuyor. Çekirdek aileler daha büyük aileler içerisinde yaşamak zorunda kalıyor ve bu durum sosyal yapımızı bozuyor.
Bir doktor olarak sağlık ve pandemideki gidişatımızı nasıl görüyorsunuz?
Pandemi çok kötü yönetildiği için şu anda sadece sağlıkta değil, hem ekonomide hem de eğitimde tam bir kaosun içindeyiz. Sağlık hizmetleri ‘batmakta olan bir gemi’ gibi. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler salgında sağlık hizmetlerindeki ihtiyaçların katlanarak artacağını, ülkelerin bu yönde hazırlık yapmaları gerektiğini defalarca bildirdi. Kapanmanın öncelikli amaçlarından biri bu hazırlıkları yapmaktı, tatil yapmak değil. Pandeminin başından beri önce Sn. Tatar, sonra Sn. Saner, şimdi de Sn. Faiz Sucuoğlu pandemiyi hafife aldı, gelip geçeceğini düşündü. Biz Meclis kürsüsünden salgına dikkat çekerken Sn. Pilli virüsün ülkemize gelmeyebileceğini; biz hazırlık yapın derken Sn. Tatar yaz aylarında virüsün ülkemizdeki sıcağa dayanamayacağını söylüyordu. Salgın hiç olmamış, her şey eskisi gibi devam edecekmiş düşüncesiyle ülkeyi yönetmeye kalktılar ve çok zarar verdiler. Salgının ülkemize neler yapabileceğini anlayamadılar. Bilimi ve dünyayı takip etmediler.
"Aşılar konusunda, 'bir bakalım görelim bu aşılar tamam mı ona göre yaptıracağız' gibi yersiz, bilim dışı bir tereddütle insanları yüz yüze bıraktılar. Testlerle ilgili olarak test sayısını artırın ki vakaları erken tespit edelim dediğimizde ise 'mermilerimiz azdır, sıkamayız' dediler. Daha neler neler… En son örnek, 2 hafta önce Sn. Pilli '2 haftada biz bu vaka sayılarını düşüreceğiz' demişti. Şimdi vaka sayıları 1.000’in üzerine çıktı"
Biz pandemi hastanesi yapılmalı diye yüklendikçe öfkelendiler. Aşılar konusunda, 'bir bakalım görelim bu aşılar tamam mı ona göre yaptıracağız' gibi yersiz, bilim dışı bir tereddütle insanları yüz yüze bıraktılar. Testlerle ilgili olarak test sayısını artırın ki vakaları erken tespit edelim dediğimizde ise 'mermilerimiz azdır, sıkamayız' dediler. Daha neler neler… En son örnek, 2 hafta önce Sn. Pilli '2 haftada biz bu vaka sayılarını düşüreceğiz' demişti. Şimdi vaka sayıları 1.000’in üzerine çıktı. Bilgiden yoksun, dünyaya bakmayan, güncel tıbbi bilgileri, devletlerin yapmış olduğu açıklamaları, önlemleri hiç takip etmeyen üç hükümet gördük. Kıbrıs Türk halkı bu süreçte çok büyük zararlar gördü. 2 ay kapalı olduğumuz zor dönemde vakalar sıfırlandıktan sonra testleri artırın yurt içi açılmayı kademeli başlatın, en azından iç ekonomi canlansın' dedik, açmadılar. Özel sektör çok ciddi bir darboğaza girdi. 'Aşılamayı bir an önce yapın bitirin' dedik. Geliri hizmet sektörü ve turizm kaynaklı diğer ülkeler aşılamalarını tamamladılar. Biz ise aşı konusunda hedeflerin çok gerisinde kaldık. Hem aşıları eksik yaptılar hem de tamamlanmamış aşılarla insanların kendilerini tam aşılı zannetmelerine neden oldular ki bunu çok ciddi bir tıbbi hata olarak görüyorum. 5 yaşından itibaren çocuklar da dahil herkesin aşılanması en önemli konularımızdan biridir.
"Sonbahara girerken aşılar tamamlanmış olsaydı bugün bu kadar sıkıntı yaşamayacaktık. Biz iktidara geldiğimizde hastanelerimizi ve sağlık merkezlerimizi salgınla mücadele edecek şekilde organize edip güçlendireceğiz. Hekim ve hemşirelerle birlikte tüm sağlık çalışanları iki senedir pandemi koşullarında çalışıyor. Bittiler, tükendiler. Fiziksel ve psikolojik olarak yıprandılar. Ülkenin bütün sağlık çalışanlarının, doktor ve hemşirelerinin Covid ve Covid dışı hastalıklarda temel hizmetleri yürütebilecek şekilde organize edilmesi gerekirdi. Gerekli sevk ve idareyi yapamadılar. Sağlık ekiplerini destekleyip güçlendiremediler. Devletin en önemli görevlerinin başında denetim gelir. 3 yılda, 3 başbakanla denetleyemediler"
Ağustos ayından beri aşıların tamamlanmadığını, yeterli olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Sonbahara girerken aşılar tamamlanmış olsaydı bugün bu kadar sıkıntı yaşamayacaktık. Biz iktidara geldiğimizde hastanelerimizi ve sağlık merkezlerimizi salgınla mücadele edecek şekilde organize edip güçlendireceğiz. Hekim ve hemşirelerle birlikte tüm sağlık çalışanları iki senedir pandemi koşullarında çalışıyor. Bittiler, tükendiler. Fiziksel ve psikolojik olarak yıprandılar. Ülkenin bütün sağlık çalışanlarının, doktor ve hemşirelerinin Covid ve Covid dışı hastalıklarda temel hizmetleri yürütebilecek şekilde organize edilmesi gerekirdi. Gerekli sevk ve idareyi yapamadılar. Sağlık ekiplerini destekleyip güçlendiremediler.
Denetim konusunda ne söylemek istersiniz?
Devletin en önemli görevlerinin başında denetim gelir. 3 yılda, 3 başbakanla denetleyemediler. Salgın döneminde denetim için hiçbir çaba harcamadılar, hiçbir altyapı kurmadılar ve ekip oluşturmadılar. 2018’de CTP Hükümeti döneminde yasallaşan, komite çalışmalarında benim de bulunduğum Bulaşıcı Hastalıklar Yasası'nı uygulamak bile birçok sorunu çözerdi. Denetim toplum içi bulaşı önemli ölçüde azaltacak bir enstrümandı ama kullanılmadı. CTP iktidarında salgının kontrol edilmesine yönelik denetimleri eksiksiz olarak yerine getireceğiz.
Pandemi Hastanesi: "O zaman başbakan Sn. Saner’di ve ‘Size ne... Bu zaten hibeyle yapılıyor’ demişti. Ama Pandemi Hastanesi hibeyle yapılmadı; hastane kredi ile, ihalesi yurtdışında açılarak, inşaatta çalışanlar bile yurtdışından getirtilerek yapıldı"
Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı sarayı yapılması Türkiye’deki sarayın meşrulaştırılmasının bir aracı mıdır? Devletin itibarı olarak Türkiye’de de yaptığımız gibi KKTC’de yapacağız mı denmek istiyor? Bizde esnaf vergilerini, kredilerini ödeyemez hale gelmişken kaynaklar Cumhurbaşkanlığı sarayı için ayrılıyor. Ne düşünüyorsunuz?
"İçinde bulunduğumuz günlerde bırakın külliye yapılmasını böyle bir şeyden söz edilmesini bile doğru bulmuyoruz. CTP iktidarında öncelik okulların, hastanelerin, yolların yapımı, yoksulluğa karşı mücadelenin yükseltilmesi olacak"
Bana göre bu konuya iki şekilde bakmak lazım. Pandemi Hastanesi döneminde biz zaten görüşümüzü ortaya koyduk. 'Pandemi Hastanesi yapılmalıdır' demiştik. 'Pandemi Hastanesi, bizim doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın fikri alınarak bizim mimarlarımız, mühendislerimizin projeleri ve işçilerimizin emeği ile yapılmalıdır' demiştik. İhalenin ülkemizde açılması yoluyla ekonomimize bir can suyu gelmesini istemiştik. Bunu da en yüksek perdeden söyledik. O zaman başbakan Sn. Saner’di ve ‘Size ne... Bu zaten hibeyle yapılıyor’ demişti. Ama Pandemi Hastanesi hibeyle yapılmadı; hastane kredi ile, ihalesi yurtdışında açılarak, inşaatta çalışanlar bile yurtdışından getirtilerek yapıldı. İçinde bulunduğumuz günlerde bırakın külliye yapılmasını böyle bir şeyden söz edilmesini bile doğru bulmuyoruz. CTP iktidarında öncelik okulların, hastanelerin, yolların yapımı, yoksulluğa karşı mücadelenin yükseltilmesi olacak.
O kaynak o zaman gelir mi peki?
Bunlar iki ülkenin karşılıklı konuşarak çözeceği meselelerdir. CTP T.C ile ilişkilerimizin doğru zeminde yürütülmesi gerektiğini savunur. Muhatabımıza ülkenin böyle bir şeyin öncelik ve içinde bulunduğumuz koşullarda ihtiyaç olmadığını ve yapılmasını doğru bulmadığımızı söyleyebilecek bir partiyiz. Bunu daha önce yaptık, gene yapacağız. Hastane, okul, yol yapımı için kaynak bulmak önceliğimiz olacaktır.
'Yaptık, Yine Yaparız' sloganını ortaya çıkarırken neleri yaptığınızı hesaba kattınız?
İnsanlarımızı her türlü korumayı kastediyoruz bu sloganla. Bu ülkede hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, nefret söyleminin yaygınlaştığı, insanların cinsel tercihleri, kadınların hak ve özgürlükleri ile alakalı birçok ihlalin giderilmesi için mücadele verdi CTP. Bu konularda birçok yasal düzenleme yapmayı başardık, dahalarını yapacağız. Kıbrıs sorunu çözülmesi gereken siyasi bir krizdir ve ülkemize zarar vermektedir. Bu nedenle iki toplum arasında diyalog kanallarını açmak için CTP’nin verdiği mücadelenin sonucunda birçok yakınlaşmalar ve kazanımlar olmuştur. Arasta’nın canlanmasını sağlayan Lokmacı Barikatı’nın açılması bunlardan bir tanesidir. Loizidou Davası’nın sonuçları CTP’nin yarattığı Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından iç hukuk yolu olarak kabul edildikten sonra bertaraf edilmiştir. O günlerde UBP’nin Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası’nın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu hâlâ hafızalarımızdadır. Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukukla biz buluşturduk, yine buluşturacağız. 2018’de ekonomik kriz vardı ve müteahhitler ihalelere teklif bile atmazken biz Aplıç ve Derinya kapılarını açtık. Şimdi ise Lefkoşa’da Mağusa ve Baf ve Akıncılar kapılarını da açacağız. Bunlar bizim hem sosyal hem ekonomik hem de siyasi açılardan başardıklarımızdır. 2018’de enflasyon %29’lardayken biz insanlarımıza enflasyonun da üzerinde hayat pahalılığı ödeneği vermeyi başarmış bir partiyiz. Şimdiki UBP hükümeti gibi hayat pahalılığı ödeneğini dondurmaya çalışmadık. UBP’nin hayat pahalılığı ödeneğini dondurmaya çalışmasını da yargıya götürerek geri çekilmesini sağladık.
"Geçtiğimiz yıl hükümet 834 milyon TL iç borçlanma yaptı ki bu bütçe yasasındaki limitti, hâlâ daha borçlanmaya devam ediyorlar. Bütçenin %35’i zaten açık. 2018’de yerel gelirlerimizden 334 milyon TL savunma giderleri için ödeme yaptık. Bütçeyi de 50 milyon da artıda kapattık. Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiyi gerçekleştirmeyi başarmış olan bir partiyiz. 2018’deki krizde başbakan kriz masası kurmuştu ve sendikalarla ve bütün diğer ekonomik paydaşlarla diyalog halinde, kolektif çalışarak, ortak akılla krizi yönetmiştik. UBP’li hükümetler gibi kimseyi dikkate almayan, kendi bildiğini okuyan bir tavır CTP tarafından asla sergilenmemiştir. Sorunları diyalog yoluyla ve ortak akılla çözdük, yine yapacağız"
Geçtiğimiz yıl hükümet 834 milyon TL iç borçlanma yaptı ki bu bütçe yasasındaki limitti, hâlâ daha borçlanmaya devam ediyorlar. Bütçenin %35’i zaten açık. 2018’de yerel gelirlerimizden 334 milyon TL savunma giderleri için ödeme yaptık. Bütçeyi de 50 milyon da artıda kapattık. Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiyi gerçekleştirmeyi başarmış olan bir partiyiz. 2018’deki krizde başbakan kriz masası kurmuştu ve sendikalarla ve bütün diğer ekonomik paydaşlarla diyalog halinde, kolektif çalışarak, ortak akılla krizi yönetmiştik. UBP’li hükümetler gibi kimseyi dikkate almayan, kendi bildiğini okuyan bir tavır CTP tarafından asla sergilenmemiştir. Sorunları diyalog yoluyla ve ortak akılla çözdük, yine yapacağız.
"Kıbrıs adasının bütünü için verilen aşıların %25 kadarı Kıbrıslı Türkler için kullanılmalıdır. Buna karşın bu oranın ancak %10 civarlarında kalması üzücüdür. Aşı akışı sorunu mutlaka çözülmelidir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sn. Guterres aşılarla ilgili eşitsiz bir durum olduğunu raporunda tespit etti. Green Deal (Yeşil Mutabakat) meselesinde Kıbrıslı Rumlara kaynak aktarılırken Kıbrıslı Türklerin dışarda bırakılması doğru değildir. Çevre ortaktır, bütündür; aynı havayı soluyoruz, aynı toprak, aynı su söz konusu. Ülkenin yarısının çevreci politikalara uygun bir şekilde yapılandırılması, diğer yarısının dışarda bırakılması adanın tümüne fayda sağlamayacaktır. Çevrenin ortak olduğunu hatırlatmak lazım. Bu gibi konularla mücadele etmek için uluslararası ilişkilerimizi doğru zeminde sürdürmek zorundayız"
Dijitalleşme ve yeşil politikaların hayata geçirilmesi için Kıbrıs’ın güneyi 2026’ya kadar AB’den 4,4 milyar Euro para alacak. AB’nin Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik ayıracağı kaynakları artırması gerekiyor. Çünkü iki toplum arasındaki makas açılıyor. Güney Kıbrıs ekonomisinden, hukukuna, dijitalleşmeden yeşil politikalara ve enerji altyapısına kadar her alanda kaynaklara kavuşurken biz hepsinde geride kaldık. CTP’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri iyi. İktidar olursanız bu konuda ne yapmayı planlıyorsunuz?
Dünyada aşı eşitsizliği olmaması için ülkelerin aşı kotaları vardır. Bu bağlamda Kıbrıs adasının bütünü için verilen aşıların %25 kadarı Kıbrıslı Türkler için kullanılmalıdır. Buna karşın bu oranın ancak %10 civarlarında kalması üzücüdür. Aşı akışı sorunu mutlaka çözülmelidir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sn. Guterres aşılarla ilgili eşitsiz bir durum olduğunu raporunda tespit etti. Green Deal (Yeşil Mutabakat) meselesinde Kıbrıslı Rumlara kaynak aktarılırken Kıbrıslı Türklerin dışarda bırakılması doğru değildir. Çevre ortaktır, bütündür; aynı havayı soluyoruz, aynı toprak, aynı su söz konusu. Ülkenin yarısının çevreci politikalara uygun bir şekilde yapılandırılması, diğer yarısının dışarda bırakılması adanın tümüne fayda sağlamayacaktır. Çevrenin ortak olduğunu hatırlatmak lazım. Bu gibi konularla mücadele etmek için uluslararası ilişkilerimizi doğru zeminde sürdürmek zorundayız. Doğru zemin iki toplumlu iki bölgeli siyasi eşitliğe dayalı federal çözümdür. Sn. Tatar’ın ve UBP hükümetlerinin uluslararası hukuka uymayan, uluslararası toplum tarafından kabul edilmeyen iki devletli sözüm ona çözüm söylemleri nedeniyle Kıbrıslı Türklerin sesi duyulmuyor. Bizi şu anda yönetenler AB ile hiçbir irtibat kurmuyor, kuramıyor çünkü aynı dili konuşmuyorlar. Doğru olan AB dahil bütün dünya ile aynı dili konuşmak ve uluslararası hukuka uygun davranmaktır. Biz UBP’nin zannettiği öyle kalmasını istediği gibi bir fanusun içinde yaşamıyoruz. Bu dünyada herkes birbirine bir zincirle bağlanmış durumdadır. CTP Kıbrıslı Türkleri daha önce dünya ile buluşturdu, yine buluşturacağız.
"Kıbrıslı Türklerin 2004’deki çözüm iradesi bize, yeterli olmasa da Yeşil Hat Tüzüğü’nü ve Mali Yardım Tüzüğü’nü kazandırdı. Green Deal ve aşı konularında da ihtiyacımız olana ulaşabilmemiz için uluslararası ilişkilerde büyük bir açılım ve atılım yapmamız lazım. Bunu yapabilecek tek parti CTP’dir"
Bu makas bu kadar açılmışken, altyapıdan, yolsuzluk ve kara para ile mücadeleden Mahkemeler’de davaların azaltılmasına kadar her alanda güneye bu kadar yatırım yapılırken biz sonra nasıl toparlayacağız? Sanıyorum partinizin bu durumu AB nezdinde gündeme getirmesi gerekir...
2004’teki referandumdan sonra AB ile ilişki kuran ve AB ile aynı dili konuşan bir cephe vardı ve biz o cepheye liderlik etmiştik. CTP ülkemizdeki siyaseti Sarayönü konuşmalarından ibaret görmez. Kıbrıslı Türklerin 2004’deki çözüm iradesi bize, yeterli olmasa da Yeşil Hat Tüzüğü’nü ve Mali Yardım Tüzüğü’nü kazandırdı. Green Deal ve aşı konularında da ihtiyacımız olana ulaşabilmemiz için uluslararası ilişkilerde büyük bir açılım ve atılım yapmamız lazım. Bunu yapabilecek tek parti CTP’dir.
"Nüfus artışının bir sınırı olması gerektiğini ortaya koymaktan çekinmemek gerekiyor. Geçtiğimiz hükümet dönemimizde olduğu gibi, çocuklar burada doğmuşsa ya da 7 yaşından küçükken gelmişse veya evlilikten doğan vatandaşlık varsa o konuda insani bir bakış açısı olması gerektiğini destekliyoruz. Ama onun dışında vatandaşlıkların istisnai vatandaşlık adı altında siyasilerin iki dudağı arasında olmasını, siyasi istismar aracı halini almasını kesinlikle kabul etmeyiz"
Burada yaşayan benim gibi Türkiye kökenli yurttaşların büyük bir kısmı 11 sene sonra seçme ve seçilme hakkının yeni vatandaşlara verilmesinden yana değil. Kıbrıs’ı anlamak ve siyaseti kavramak çok zaman alıyor. CTP’nin manifestosunda seçme ve seçilme hakkının tanınması ile ilgili bir yenilik var. Açar mısınız?
Nüfus politikasını da önemsiyoruz. Ülkemizde şu anda tedavi edemeyeceğimiz kadar çok hastamız, eğitim veremeyeceğimiz kadar çok çocuğumuz var. Yollar yeterli değil, güvenlik zaafiyeti var. Nüfus artışının bir sınırı olması gerektiğini ortaya koymaktan çekinmemek gerekiyor. Geçtiğimiz hükümet dönemimizde olduğu gibi, çocuklar burada doğmuşsa ya da 7 yaşından küçükken gelmişse veya evlilikten doğan vatandaşlık varsa o konuda insani bir bakış açısı olması gerektiğini destekliyoruz. Ama onun dışında vatandaşlıkların istisnai vatandaşlık adı altında siyasilerin iki dudağı arasında olmasını, siyasi istismar aracı halini almasını kesinlikle kabul etmeyiz. Vatandaş olan kişilere Kıbrıs Türk kültürüne uyum sağlayabilmeleri için bir oryantasyon programının uygulanması gerektiği de gündemlerimiz içindedir.
Yorumunuz