Hindistan güçleri, 2019'dan bu yana ilk kez çarşamba günü sabaha karşı Pakistan topraklarına saldırı düzenledi.
Nükleer güce sahip iki komşu ülke arasında, tartışmalı Keşmir bölgesi nedeniyle gerginlik yeniden tırmandı.
Hindistan ordusu, silahlı kuvvetlerinin Keşmir bölgesindeki ortak sınırda devam eden topçu çatışmasında üç Hintli sivilin öldürüldüğünü ve Pakistan ateşine "orantılı" yanıt verdiklerini belirtti ve "Pakistan ve Pakistan işgali altındaki Cammu ve Keşmir'deki terörist altyapıyı" hedef alan dokuz noktayı vurduğunu açıkladı.
Pakistan ordusu sözcüsü Korgeneral Ahmed Çaudri yaptığı açıklamada, Hindistan ordusunun Pakistan'a düzenlediği "24 saldırıda" 8 sivilin öldürüldüğünü duyurdu. Daha önce de üç sivil hayatını kaybetmişti. 35 Pakistanlının da yaralandığını, iki kişinin de kayıp olduğunu sözlerine ekledi. Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı Bahawalpur kentindeki bir camide ise "üç yaşında bir kız çocuğunun" öldürüldüğünü bildirdi.
Pakistan yetkilileri saldırıyı "açık bir savaş eylemi" olarak nitelendirdi.
Hindistan'ın askeri harekâtı, 22 Nisan'da Hindistan yönetimindeki Keşmir'in turistler arasında popüler bir bölgesinde silahlı kişilerin 26 kişiyi öldürmesinin ve bir düzine kişiyi yaralamasının ardından gerçekleşti.
Hindistan Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, "terörist kamplarına" yönelik "hassas" saldırılarının, "bu saldırıdan sorumlu olanların hesap vereceğine dair taahhüdünün" bir devamı olduğunu söyledi.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı, Hindistan ordusunun eylemlerinin "BM Şartı, uluslararası hukuk ve devletler arası ilişkilerin yerleşik normlarının açık bir ihlali" olduğunu bildirdi.
ABD Başkanı Trump ve diğer dünya liderleri, Hindistan-Pakistan arasındaki düşmanlıkların sona erdirilmesi çağrısında bulundu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, X’de yaptığı açıklamada, Hindistan ile Pakistan arasındaki gerginliğin "yılların en yüksek seviyesine ulaştığını" belirtti.
Eski İngiliz sömürgeleri Hindistan ve Pakistan arasındaki Keşmir sorunu nereden kaynaklanıyor?
Güney Asya'daki iki komşu ülke arasında bugüne kadar dört savaş yaşandı.
İngiliz sömürge yönetimi (1858-1947) 1947'de eski Raj imparatorluğunu Hindu çoğunluklu Hindistan ile Müslüman çoğunluklu Pakistan arasında bölüştürerek terk etti.
Daha önce 20’inci yüzyılın başlarında Hint Müslümanları, Hinduların çoğunlukta olduğu bir Hindistan'da haklarının korunamayacağı düşüncesiyle ayrı bir Müslüman devleti istemeye başlamıştı.
Bu hareketin önderliğini, Muhammed Ali Cinnah yaptı ve 14 Ağustos 1947'de Britanya’nın Hindistan’dan çekilmesiyle, çoğunlukla Hindu nüfuslu Hindistan ve çoğunlukla Müslüman nüfuslu Pakistan olarak ülke bölündü.
Britanya Hindistanı döneminde, kendi bölgelerinde büyük ölçüde bağımsız olan yerel hükümdarlar veya prenslik devletleri (maharacalar/mihraceler) olarak bilinen bölgeler, Hindistan’daki İngiliz sömürge yönetimiyle bazı ayrıcalıklı anlaşmalarla yönetilirdi.
Maharacalar, kendi bölgelerinde yasa koyma, vergi toplama ve orduya sahip olma gibi haklara sahipti, ancak dış ilişkiler ve savunma gibi alanlarda Britanya İmparatorluğu'na bağlıydılar.
1947'de Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını kazanmasından sonra, bu prenslikler ya Hindistan’a ya da Pakistan’a katılmak zorunda kaldı. Keşmir örneği, bu sürecin en çetin örneklerinden biridir.
İki ülke tam ayrılmışken, Birinci Hindistan-Pakistan Savaşı patlak verdi. Diğer "prenslik devletleri" gibi Keşmir de bağımsızlık ile iki ülkeden birine bağlanma arasında seçim yapmak zorunda kalmıştı. Nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşan ve Hindu bir prens, mihrace Hari Singh tarafından yönetilen Keşmir özerkliği tercih etti. Ancak Pakistan tarafından silahlandırılan kabile çetelerinin bölgeyi ele geçirmeye çalışması üzerine fikrini değiştirerek Hindistan'dan koruma talep etti. Prens, Hindistan'a olan bağlılığını büyük ölçüde özerklik karşılığında kabul etti.
Stratejik ve bölgesel bir mesele
Pakistan bölgenin kendisine ait olması gerektiğine inanıyor. Birinci savaş, 1 Ocak 1949'da Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde uygulanan ateşkesle sona erdi. Hindistan, topraklarının bir kısmını kaybetti ve Pakistan'ın kontrolüne geçen bu bölge Pakistan tarafından ‘Azad Keşmir’ olarak adlandırıldı. BM Güvenlik Konseyi, Keşmir'de hiçbir zaman uygulanmayacak olan kendi kaderini tayin referandumu lehine bir karar aldı. Her iki ülke de bölge üzerinde tam egemenliği yeniden sağlamak için çabalarını sürdürdü.
Keşmir, Hindistan'a Batı Himalaya tepelerini koruması için, Pakistan'ın ise tarım arazileri için olmazsa olmaz olan su kaynakları üzerinde kontrol sahibi olmasını sağlıyor. Hindistan topraklarını her ne pahasına olursa olsun korumak isterken aynı zamanda Himalayalar'ın bir bölümünde hak iddia eden diğer komşusu Çin tarafından da tehdit edilmektedir.
1948, 1965, 1971 ve 1999 yıllarında birbiri ardına gelen savaşlar hiçbir şeyi çözmeden, 500 kilometresi Hindistan tarafından çevrelenen 740 kilometrelik sınır hattının seyrini değiştirmeden devam etti. 1989'dan itibaren Hindistan doğrudan sınır ötesi anlaşmazlığın yanı sıra, Pakistan gizli servislerinin desteklediği Keşmir'deki ayrılıkçı ayaklanmayla da karşı karşıya kaldı. Pakistan, Keşmirli isyancıları eğitip silahlandırarak vekalet savaşı yürüttü.
Keşmir’de halk Hindistan ordusunu insan hakları ihlalleri, kötü muamele ve işkence yapmakla suçluyor. Dünyanın en fazla militarize edilen bölgelerinden biri olarak Keşmir’deki çatışmalarda bugüne dek yaklaşık 100.000 kişi öldü.
Şu anda Keşmir üçe bölünmüş durumda: Hindistan yönetiminde Cammu, Keşmir Vadisi ve Ladakh bulunurken; Pakistan yönetiminde Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan bögeleri ve Çin yönetiminde ise Aksai Chin (Hindistan’ın hak iddia ettiği bölge) bölgesi yer alıyor.
Afganistan'daki savaş yüzünden Pakistan'ın kaderinden asla vazgeçmeyen bir ülke varsa o da ABD'dir. Son çatışma sırasında, Şubat 2019'da, Beyaz Saray'ın müdahalesi, Pakistanlı bir terör örgütünün Hindistan ordusuna yönelik saldırısının ardından Hindistan'ın hava müdahalesinin tırmanmasını önlemekte belirleyici olmuştu. Donald Trump'ın danışmanları, Pakistan’ın o dönemki Başbakanı İmran Han'ı durumu tırmandırmamaya ikna etmişti.
Bu beklenmedik sonuca rağmen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, altı ay sonra komşusuyla arasındaki gerginliği daha da tırmandırmak için Keşmir'de tarihi bir darbe gerçekleştirerek, eyaletin bağımsızlığından bu yana sahip olduğu anayasal özerkliği ortadan kaldırdı. Hindistan, 2019’da Keşmir’in özel statüsünü (Madde 370) kaldırdı, bölgeyi doğrudan merkezi yönetime bağladı. Bu adım, Pakistan ve Keşmirli Müslümanlar arasında öfkeye neden oldu.
2019 çatışmasından bu yana uluslararası bağlam kökten değişti. Amerikalılar Afganistan'ı terk etti ve ABD'nin uluslararası sahnede giderek yalnızlaşan müttefikleri Pakistan'a olan ihtiyacı azaldı. Öte yandan Hindistan dünya sahnesindeki yerini sağlamlaştırmış durumda ve Narendra Modi, Donald Trump'la iyi geçiniyor.
Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray'a dönüşü, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı, İsrail'in Gazze'deki savaşı ve uluslararası hukukun zayıflaması, Hindistan hükümetini basit misilleme saldırılarının ötesine geçip, Hindu milliyetçilerinin iddia ettiği gibi 1949'dan beri Pakistan tarafından yönetilen Keşmir'i geri almaya yöneltebilir mi?
Bölgedeki bir Amerikalı uzman, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı araştırmacısı Paul Staniland, böyle bir hedefin "büyük çaplı bir askeri operasyon gerektireceğini ve ciddi bir konvansiyonel savaşı tetikleyeceğini" ancak bunun pek olası bir senaryo olmadığını belirtti.
Yorumunuz