Latin Amerika edebiyatında küresel bir patlamayı ateşleyen önemli isimlerden biri olan, Perulu romancı Mario Vargas Llosa, pazar günü Lima’da 89 yaşında öldü.
Llosa, Latin Amerika'daki despotizm, yolsuzluk ve fanatizm temalarını ele alan etkileyici romanlar yazmıştı.
İspanyolca konuşan dünyanın en ünlü yazarlarından biri olan Vargas Llosa, 1960'lı ve 70'li yıllarda Kolombiyalı Gabriel García Márquez, Arjantinli Julio Cortázar ve Meksikalı Carlos Fuentes gibi dev yazarların dünyaya armağan ettiği edebiyatta Latin Amerika patlamasının yaşayan son üyesiydi.
İlk romanını 1966’da 'Yeşil Ev’le yazan yazar, 1969’da 'Katedral’de Sohbet', 1973’te 'Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu', 1977’de 'Julia Teyze' romanlarını yayımladı. 'Dünya Sonu Savaşı', 'Masalcı', 'Üvey Anneye Övgü', 'Don Rigoberto’nun Not Defterleri', 'Palomino Molero’yu Kim Öldürdü?', 'Mayta’nın Öyküsü', 'Teke Şenliği', 'Cennet Başka Yerde' gibi yapıtlarıyla günümüzün en seçkin yazarları arasındaki yerini aldı. 1993’te yayımlanan 'And Dağlarında Terör' adlı romanı İspanya'nın en prestijli edebiyat ödülü Planeta Ödülü’ne değer görüldü. Edebiyat eleştirisi alanında ise Gabriel García Márquez, Flaubert, Sartre ve Camus’nün yapıtları üzerine kitaplar yayımladı. 1990'da Demokratik Cephe’nin adayı olarak katıldığı başkanlık seçimlerinde Alberto Fujimori karşısında başarılı olamadı. 2010’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Pazar günü yaşamını yitiren Llosa'nın ölümü çocukları Álvaro, Gonzalo ve Morgana Vargas Llosa tarafından yapılan bir açıklamayla duyuruldu.
Romanlarında genellikle güç ve yolsuzluğu ele aldı. Sürükleyici tarihi romanlar, yarı otobiyografik komediler, gizemli cinayetler, politik denemeler ve oyunlar da yazdı. Dönüşümlü anlatıcılarla olay örgülerini bir araya getirmesiyle bilinen Vargas Llosa, çocukken hikâye anlatmaya aşık olduğunu ve İspanya'da yaşadığı 80'li yaşlarında bile neredeyse her sabah yazdığını söyledi.
Kitaplarının kurgusu kadar renkli bir hayat yaşayan Vargas Llosa, Peru başkanlığı için başarısız bir girişimde bulundu, Gabriel García Márquez ile uzun süredir devam eden bir kan davası yaşadı.
Yazar, 1990'da The Paris Review'a verdiği bir röportajda "Yazmak benim doğamda var," demişti. "Yazmasaydım, hiç şüphe yok ki beynimi patlatırdım."
1936'da Arequipa'da doğan Vargas, henüz 15 yaşındayken suç muhabiri olarak çalışmaya başladı. Dört yıl sonra, 32 yaşındaki amcasının baldızı Julia Urquidi ile evlendi ve bu evlilik nedeniyle babası onu öldürmekle tehdit etti. 1958'de Paris'e yaptığı bir gezi, Madrid, Barselona ve Londra'nın yanı sıra Fransız başkentinde yaşadığı 16 yıllık yurt dışı hayatının başlangıcı oldu. Ancak gazeteci, yayıncı ve öğretmen olarak çalışırken Vargas Llosa, anavatanına kitaparıyla geri dönmeye başladı.
1963'te ilk romanı İspanya'da yayımlandı. Ancak Vargas Llosa'nın gençliğinde iki yıl geçirdiği Leoncio Prado Askeri Akademisi'ndeki bir cinayetin ve ardından gelen örtbasın hikâyesi Peru'da o kadar şok edici bulundu ki okulun geçit töreni alanında kitabının 1.000 kopyasının yakıldığı söylenir.
Fotoğraf: Paris Review, 2010
Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'le kan davası...
1971 tarihli çalışması, 'Garcia Marquez: historia de un deicidio' ('Garcia Márquez: Bir Tanrı Katilinin Hikâyesi') ile yeni dünyanın edebiyatını eski dünyayla sohbete soktu; ancak romancıyla dostluğu uzun sürmedi. Márquez, 1976'da Mexico City'deki bir sinemanın dışında Vargas Llosa'yı selamladığında, karşılık olarak yüzüne bir yumruk yedi.
1950'lerde ve 60'larda genç bir adamken, Latin Amerika için bir model olarak gördüğü Küba Devrimi'ni coşkuyla destekleyen bir Marksistti. Rejim, şair Heberto Padilla'yı karşı-devrimci şiirler yazmakla suçlayarak 1971'de hapse attığında Havana'yla ilişkisini kesti.
Daha sonra Vargas Llosa, bölgenin solcu devrimciler ve sağcı diktatörlükler arasında kutuplaştığı bir zamanda demokrasinin, kişisel özgürlüklerin ve serbest piyasaların sarsılmaz bir savunucusu oldu. Özel girişimin ve siyasi özgürlüğün birbirinden ayrılamaz olduğuna olan inancı, onu Latin Amerika'nın entelijansiyası üyeleri arasında ideolojik bir yabancıya dönüştürdü; bu entelektüeller genellikle solcu devrimci söylemlerden derinden etkilenmişti.
Küba'nın sadık destekçisi olan Nobel ödüllü García Márquez'den "Castro'nun fahişesi" olarak bahsetti
Vargas Llosa, konuşmalarında ve gazete köşelerinde hem sol hem de sağdaki Latin Amerikalı liderlere saldırdı ve onları desteklediğini düşündüğü yazarlarla tartıştı. Fidel Castro'nun arkadaşı ve Küba'nın sadık destekçisi olan Nobel ödüllü García Márquez'den "Castro'nun fahişesi" olarak bahsetti. Yakın arkadaşlıkları, Vargas Llosa'nın 1976'da Mexico City'deki bir tiyatroda Kolombiyalı Márquez’in gözüne yumruk atmasıyla sona erdi ve bu durum, aralarındaki anlaşmazlığa neyin sebep olduğunu kesin olarak belirleyemeyen eleştirmenlerin onlarca yıl makaleler yazmasına neden oldu.
Márquez'in 2014'teki ölümünden üç yıl sonra Madrid'de bir etkinlikte konuşan Vargas Llosa, eski arkadaşının ölümünü duyduğunda üzüldüğünü söyledi; ancak kan davasının nedenleri hakkında ayrıntı vermeyi reddetti. "Tehlikeli bir zemine doğru gidiyoruz. Bu sohbete son verme zamanı geldi." dedi.
Vargas Llosa için edebiyat sağlıklı bir toplum için hayati önem taşıyordu. 2007'de "Yazı yoluyla tarih değiştirilebilir" demiş ve eklemişti: "Bence edebiyatın özgür, bağımsız, eleştirel ve manipüle edilemeyen vatandaşlar yaratmak gibi önemli bir etkisi var."
İsmi büyüdükçe Vargas Llosa giderek daha fazla siyasete dahil oldu. Gençliğinin Marksizminden uzaklaşarak Peru televizyonunda bir sohbet programı sundu ve 1984'te muhafazakâr başkan Fernando Belaúnde Terry'nin başbakan olma teklifini reddetti.
1987'de Vargas Llosa, Peru finans sistemini millileştirme planlarını protesto etmek için Lima'da düzenlenen bir mitinge 120.000 kişilik bir kalabalık topladı ve bir başkanlık kampanyası başlattı. Üç yıl sonra, birçok küfürlü telefon görüşmesi ve ölüm tehdidinden sonra, ikinci turda Alberto Fujimori tarafından yenildi ve birkaç saat içinde ülkeyi terk etti.
"Latin Amerika'da vaatleri gerçekliğe tercih ediyoruz"
"Yalan söylemedim," dedi 2002'de Guardian'a: "Radikal reformlara ve toplumsal fedakârlıklara ihtiyacımız olduğunu söyledim ve başlangıçta işe yaradı. Ama sonra kirli savaş başladı, reformlarımı işleri yok edecek bir şey olarak sundu. Çok etkiliydi, özellikle toplumun en yoksul kesiminde. Latin Amerika'da vaatleri gerçekliğe tercih ediyoruz."
Nobel ödülü için "bir haftalık bir masal ama bir yıllık bir kâbustu" dedi
Vargas Llosa, oyun, deneme ve roman yazma akışı devam ederken 1993'te İspanyol vatandaşlığına geçti. 2000'de yayınlanan 'Teke Bayramı’nı, 2006’da 'Kötü Kız' romanını yayımladı.
İsveç Akademisi 2010'da aradığında, Vargas Llosa ilk başta bunun bir şaka olduğunu düşündü. Nobel ödülü için "bir haftalık bir masal ama bir yıllık bir kâbustu" dedi. Kamuoyunun ilgisi onu zar zor yazabilir hale getirdi: "Röportaj verme, kitap fuarlarına gitme baskısını hayal bile edemezsiniz."
Ödül sahibi, Peru medyasındaki manipülasyona, Rusya Federasyonu'nun propagandasına ve Donald Trump'a karşı konuşmak için tanınırlığını kullandı. Ancak, Mayıs 2022'de Brezilya genel seçimlerinde Luiz Inácio Lula da Silva yerine Brezilya'nın aşırı sağcı eski lideri Jair Bolsonaro'yu destekleyeceğini söyledi.
Vargas Llosa, 1976'dan 1979'a kadar, dünya çapındaki yazarların ifade özgürlüğü grubu olan PEN International'ın başkanlığını yaptı. Katalan bağımsızlık hareketine itirazı nedeniyle, örgütün iki tutuklu Katalan sivil toplum liderinin serbest bırakılması çağrısında bulunması ve Katalanların "Franco diktatörlüğünden beri görülmemiş bir şekilde" zulüm gördüğünü iddia etmesinin ardından 2019'da fahri başkanlıktan istifa etti.
Nobel ödülünden sonra dört romanı yayınladı. 2023'te yeni romanı 'Le dedico mi silencio'nun ('Ona Sessizliğimi Adıyorum') son romanı olacağını duyurdu ve İspanyol gazetesi La Vanguardia'ya şunları söyledi: "İyimser biri olsam da, özellikle bir roman yazmam üç veya dört yılımı aldığı için, yeni bir roman üzerinde çalışacak kadar uzun yaşayacağımı sanmıyorum. Ama asla çalışmayı bırakmayacağım ve sonuna kadar devam edecek güce sahip olmayı umuyorum."
Vargas Llosa, 1964'te ilk eşinden boşandı ve Álvaro, Gonzalo ve Morgana'nın annesi olan kuzeni Patricia Llosa ile evlendi. 50 yıllık evlilikten sonra, 2015'te şarkıcı Enrique Iglesias'ın annesi Isabel Preysler için eşini terk etti ve bu ilişki 2022'de sona erdi.
Kaynaklar: The Guardian - WSJ - New York Times
Yorumunuz