Dünya

Çin Orta Doğu'da, Körfez ülkeleri üzerindeki etki alanını nasıl genişletiyor?

Körfez ülkeleri üzerinde artık ABD'den çok Çin'in etkisi var...

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) uzun zamandır Washington'un Orta Doğu’da en yakın ortaklarından biridir. BAE, ABD varlıklarına büyük yatırımlar yaparak ve on milyarlarca dolarlık Amerikan silahı satın alarak ABD'yi desteklemesinin yanı sıra Somali'den Afganistan'a kadar askeri operasyonlarında ve Yemen'deki El Kaide militanlarına karşı mücadelede de ABD’nin yanındadır.

Bununla birlikte, Washington'un Çin'e karşı giderek daha şahin bir duruş sergilemesi, iki süper gücün çıkarları arasında sıkışıp kalma riski BAE için daha da hassas hale geliyor.

Çin yirmi yıl önce Orta Doğu'daki ekonomik ve siyasi ayak izini genişletmeye başladı. Pekin şu anda Körfez bölgesinden en büyük ham petrol alıcısıdır. Körfez yöneticileri arasındaki ABD siyaset kurumunun bölgeden çekilmeye kararlı olduğu algısı, ABD’nin ağustos ayında Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesiyle birleşince endişeler de arttı.

BAE ABD’den uzaklaşırken Çin’e yakınlaşıyor

Emirlik siyaset profesörü Abdulkhaleq Abdulla, “Amerika ile her geçen gün büyüyen bir güven açığı var. Trend, önümüzdeki yıllarda sadece ekonomik olarak değil, aynı zamanda siyasi, askeri ve stratejik olarak tüm cephelerde daha fazla Çin, daha az Amerika’dır. Amerika'nın bu konuda yapabileceği bir şey yok" diyor.

Körfez ülkelerinden en çok petrol alan ülke Çin
Onlarca yıldır Körfez liderleri Washington'u güvenliklerinin garantörü olarak görürken, ABD körfez ülkelerinş küresel enerjinin güvenilir tedarikçileri olarak benimsedi. Ancak ABD’nin bölgeden yaptığı petrol ithalatı, Kuzey Amerika'da kaya gazının çıkarılmasıyla son 10 yılda önemli ölçüde azaldı. Buna karşılık, Asya'da petrol talebi yükseldi ve ekonomik bağlar derinleştikçe Çin-Körfez ilişkisi, bugün ham petrolden çok daha fazlasına açılan bir ilişkiye dönüştü.

Uluslarını modernize etmeye çalışan daha genç, hırslı Körfez liderleri nesliyle, akıllı şehirler için Çin teknolojisi ve yapay zekanın yanı sıra Çin’in silahlı insansız hava araçlarından, sağlık teknolojisinden ve yenilenebilir enerjisinden giderek daha fazla yararlanmaya çalışıyorlar.

Deneyimli bir ABD'li diplomat, Çin faktörünün BAE ile ilişkilerde şimdiden "gerçek bir huysuzluk noktası" haline geldiğini söyledi.

Diplomat, "Bu, Abu Dabi ve diğer Körfez ülkeleriyle mevcut ilişkilerinde ABD’nin rahatsız olduğu konulardan biri” diyor. Diplomat, BAE üzerinde iki taraftan da ‘bizi seç’ şeklinde yoğun bir çaba olsa da, Birleşik Arap Emirlikleri’nin seçim yapmamakta iki tarafa da eşit derecede kararlı bir tutum sergilendiğini söylüyor.

Çin, Körfez ülkelerinin rakibi İran'ın en değerli müttefiki

Körfez yetkilileri bu sıkıntı dile getirildiğinde, ABD ile olan tarihi güvenlik bağlarını ve ABD’nin hazine bonolarına yapılan büyük yatırımları hatırlatıyor. Ayrıca genç Arapların Amerikan okullarında ve üniversitelerinde okuyup, Amerikan pembe dizilerini izlediklerini ve Amerikan müziği dinleyerek kültürel olarak da körfez devletlerinin Washington'un bir numaralı müttefiki olmaya devam ettiğinde ısrar ediyorlar. Bölgedeki baskın yabancı askeri güç olarak ABD'nin yerini Çin’in almasının veya Körfez güçlerine Çin’in ana silah ihracatçısı olma ihtimalinin olmadığını da ekliyorlar.

Ancak Orta Doğu'nun en büyük iki ekonomisi ve geleneksel olarak ABD’nin ortakları olan Suudi Arabistan ve BAE'deki daha iddialı yöneticiler ilişkilerini çeşitlendirmeye ve güçlerini daha geniş ittifaklar yoluyla yansıtmaya çalıştıkça, daha çok doğuya dönüyorlar.

Yetkililer, Çin'in batılı seçeneklerden daha ucuz ve daha kolay bulunabilen teknolojiler sağladığını ve Huawei'nin 5G teknolojisinin bunun en iyi örneği olduğu için 5G’yi Çin’den tercih etmelerinin pragmatik bir seçim olduğunu söylüyor. Pekin aynı zamanda Körfez ülkelerine Washington'a kıyasla siyasi koşullar dayatmadan ekipman satmaya da istekli.

Suudi analist Ali Shihabi, “Çin ile bariz nedenlerle daha fazla şey yapılacak. Öncelikle Çinliler teknolojiyi transfer etmeye istekli ve sizi taciz edecek bir Kongreleri yok; ikincisi, Çin bizim en büyük pazarımız ve üçüncüsü, Çin'in [Suudi Arabistan'ın rakibi] İran üzerinde etkisi var. Çin İran'ın neredeyse tek değerli müttefiki, bu yüzden Suudi Arabistan için de son derece önemli" diyor.

Suudi Arabistan yeni kurulan şehri için 5G'yi ABD yerine Çin şirketi Huawei'den aldı

Analist, “Amerikalılar buna karşı koymuş olsa da”, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın fütüristik şehri, 500 milyar dolarlık Neom projesinde Huawei 5G'nin kullanılması kararını örnek gösteriyor. Çin, Suudi Arabistan'ın en büyük ticaret ortağı olarak konumunu pekiştirirken, teknoloji firması Huawei şimdiden krallıktaki en büyük denizaşırı perakende satış mağazasını kuruyor. Son yirmi yılda, Çinle Suudi Arabistan arasındaki ticaret 2001'de 4 milyar dolardan 2020'de 60 milyar dolara yükseldi ve bunun neredeyse yarısı Çin'den ithal edilen ürünleri oluşturdu.

Üst düzey bir Suudi yetkili, "Gerçekten Çin'e dönmüyoruz, ancak Çin'in yanında olmalıyız. 5G ile mesele 'biz sizinkine rağmen onlarınkini alıyoruz' meselesi değil, mevcut olanın en iyisini alıyoruz. Siz de aynısını yapın sizden satın alırız. Ama kendi çıkarlarımızı korumak zorundayız, bu yüzden teknolojilerinizi geliştirin yoksa kendi teknolojilerimizi geliştireceğiz” diyor.

Çin Körfez ülkelerine silah ve teknoloji satıyor

1980'lerin ortalarında Suudi krallığı, İran'a karşı caydırıcı olarak ABD'den füze almaktan başka çaresi yoktu. Washington talebi reddettiğinde, Suudi Kralı Fahd gizlice Pekin'e yaklaştı ve Çin’in balistik füzelerini satın almaya başladı. Suudi yetkili, “Kral Fahd'ın yaptığı bir tür mesaj vermekti. 'Bunu yapabiliriz' ve ‘Çin füzelerini satın alıyoruz’ demek istedi” diyor.

Daha yakın zamanlarda ABD'nin Körfez ülkelerine silahlı insansız hava araçları satmayı reddetmesi hem Riyad hem de Abu Dabi'nin silahları Çin'den tedarik etmesine neden oldu. Suudi Kralı Salman ve Veliaht Prens Muhammed'in 2017'de Pekin'de Başkan Xi Jinping ile görüşmelerinin ardından, krallığın Kral Abdülaziz Bilim ve Teknoloji Şehri'nde Körfez'in ilk insansız hava aracı fabrikasını kurması için Çin’le anlaşmanın kabul edildiği bildirildi.

Üç yıl sonra, Corona virüs bölgeyi vurduğunda, BAE, dünyada hastalıkla mücadele etmek için kaynakları araştırırken yine Çin'e döndü. Emirliklerin ulusal güvenlik danışmanı Şeyh Tahnoon bin Zayed al-Nahyan'ın başkanlığını yaptığı devlete bağlı bir şirket olan Group 42, Abu Dabi'de bir Corona virüs laboratuvarı açmak ve aşı denemeleri yapmak için hızlı bir şekilde Çinli firma BGI ile girişim kurdu.

Buna karşılık, BAE'nin fiili lideri Şeyh Muhammed bin Zayed al-Nahyan'ın en güvenilir yardımcılarından biri olan Khaldoon al-Mubarak, çok ihtiyaç duyulan kişisel koruyucu ekipmanı tedarik etmek için Amerikan firması Honeywell ile temasa geçtiğinde, holding, bir sorun nedeniyle teslimat yapamadı. ABD'nin BAE’ye KKE (Kişisel Koruyucu Ekipman) ihracatı yasağı vardı. Pekin, ekipmanı Körfez ülkesinde üretmek için devlet yatırım fonu Mubadala ile bir ortak girişim kurmadan önce, ekipmanın BAE'ye gönderilmesine izin verdi ve Honeywell nihayetinde Çin'deki yan kuruluşundan tedarik sağladı.

ABD’nin F-35 savaş uçaklarının BAE'ye satışının Çin'in Amerika'nın en son askeri teknolojilerinden bir kısmına erişme riskiyle ilgili endişeleri de var.

ABD merkez komutanlığı komutanı General Kenneth F McKenzie bu yıl bir web seminerine verdiği demeçte, "Bu konuda endişeliyim, ancak bunun tatmin edici bir şekilde çözülmesini sağlamak için hem ABD içinde hem de BAE'de ortaklarımızla çok çalıştığımıza inanıyorum… Rusya ve Çin'e karşı rekabetin sadece Batı Pasifik'te veya Baltık'ta değil, Orta Doğu gibi genişledikleri ve içeri girdikleri yerlerde gerçekleştiğini kabul etmemiz gerekiyor" demişti.

Pekin'in çekiciliği

Suudi Arabistan ve BAE, son yıllarda Çin ile ilişkilerini derinleştirmek için resmi adımlar attı.

Ocak 2016'da Pekin, güvenlikten ticarete ve terörle mücadeleye kadar her şeyi inceleyen ilk "Arap politikası belgesini" yayınladı. Aynı ay Suudi Arabistan ve Çin, Xi'nin krallığı ziyareti sırasında siyasi, kültürel, güvenlik ve askeri bağları geliştirmek için “kapsamlı bir stratejik ortaklık” kurma konusunda anlaştılar. Körfez ülkeleri, Pekin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nden yararlanmaya çalışıyor.

BAE ve Çin, Çin Cumhurbaşkanı 2018'de Abu Dabi'yi ziyaret ettiğinde ekonomik bağlar, teknoloji transferleri, bilişim teknolojileri ve enerjiye odaklanan "kapsamlı stratejik ortaklıklarını" kurmayı kabul etti. Ancak anlaşmalarının siyasi ve askeri yönleri de vardı. “Çeşitli kuvvetler ve silahlar, ortak eğitim ve personel eğitimi ve diğer alanlarda” “iki ordu arasındaki pratik işbirliğini geliştirme” arzusu not edildi.

Geçen yıl yayınlanan Çin'in askeri gücü hakkında bir Pentagon raporu, BAE'ni Pekin'in "askeri lojistik tesisleri"ni "muhtemelen" kabul eden ülkeler arasında sıraladı. Ve Körfez perspektifinden Çin, ABD ve diğer batılı güçlerin yapamayacağı bir şey sunuyor: Çin, Körfez hanedanlarının yöneticileriyle rezonansa giren otokratik, devlet liderliğindeki bir kalkınma modeli sunuyor.

Suudi yetkili, “Çin'den öğrenecek çok şey var ve Çin'in girdiği yolu geliştirme yeteneği, Çin’in bir demokrasi olmadığı gerçeğine dayanıyor . . . Kararları devlet verebilir ve süreç devlet tarafından yönetilmelidir. Birçok şeyde ışık yılı ileride oluyorlar. Aynı zamanda Çinlilerin sanayi şehirlerini, sadece büyük sanayiyi değil, yan sanayileri, teknolojiyi inceliyor ve teknolojiyi nasıl bu kadar başarılı bir şekilde inşa ettiklerini araştırıyoruz” diyor.

'Çin Körfez ülkelerinin iç işlerine ve insan hakları ihlallerine karışmıyor'

Körfez ülkeleri Çin’in körfez devletlerinin içişlerine karışmama taahhütlerini de takdir ediyor. 2018'de Cemal Kaşıkçı’nın Suudi ajanlar tarafından öldürülmesinden sonraki aylarda Batı dünyasının büyük bir kısmı Prens Muhammed'i azarlarken, veliaht prens Pekin'de sıcak bir şekilde karşılandı. Ve babası Kral Salman İslam'ın en kutsal iki camisinin koruyucusu konumundayken, Prens Muhammed, Çin'in ağırlıklı olarak Müslüman Uygur azınlığı toplu olarak tutuklaması hakkında kamuoyuna herhangi bir yorumda bulunmadı. Bunun yerine, Pekin'in "ulusal güvenliği korumak için terörle mücadele ve aşırılık karşıtı önlemler alma hakkı" olduğunu söyledi.

Abu Dabi'deki Zayed Üniversitesi'nde Çin-Orta Doğu ilişkileri uzmanı olan Jonathan Fulton, Körfez güçlerinin Pekin'e nasıl baktıklarını şöyle aktarıyor: "Çin'e baktıklarında, çok fazla fırsat yaratan ve çok fazla talep etmeyen yükselen bir güç görüyorlar, oysa batı ülkeleri insan hakları sorunları veya siyasi ideoloji ile bağlantı kurma eğiliminde. Çin, müdahale etmeme ilkesini dış politikasına katı ve sağlam bir şekilde yerleştirdi: 'Size ne yapacağınızı söylemeyeceğiz ve siyasete karışmayacağız'.

Uzman, küresel ağırlık merkezinin, ekonomik ağırlık ve nüfus yoğunluğu ile birlikte sürekli doğuya doğru hareket ettiğini belirtiyor.

Washington, Suudi Arabistan'ın veliaht prensi gibi Körfez liderlerine insan hakları ve diğer konular üzerinde baskı kurmaya çalışırken Çin daha açık bir görüşe sahip. ABD Başkan Joe Biden Beyaz Saray'a girdiğinde Suudi Arabistan'ı Kaşıkçı cinayeti konusunda eleştirdi ve krallıkla ilişkileri yeniden değerlendireceğini kaydederek, ülkeye yapılan bazı silah satışlarını dondurdu.

Suudi analist Shihabi, Amerikalıların Suudi krallığı için yarattığı her güçlüğün Çin’i cesaretlendirdiğini düşünüyor.

Kaynak: Financial Times

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın